Türkiye Barolar Birliği başkanlığına Av. Ramiz Erinç Sağkan 182 delegenin oyunu alarak seçildi. Hayırlı olsun. Kendisine ve yönetim kuruluna başarılı çalışmalar dilerim. 156 oy alan Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu kaybetti.
Metin Feyzioğlu 2014’te Recep Tayyip Erdoğan’la meşhur tartışmasının ardından adli yıl açılışlarında konuşma imkanını kaybetmişti. 2017 referandumu öncesinde baroların imkanlarıyla yurt çapında yaptığı başkanlık karşıtı kampanyala hukukun üstünlüğünü katıksız olarak savunan tarafsız olma konumunu kaybetti. Bilahare Türkiye Barolar Birliği (TBB) yönetim kurulunun, avukatlık ve hukuk camiasının güvenini kaybetti. Pazar günü yapılan seçimle de tartışmalı bir ihtiyati tedbir kararı, pandemi ve geciken baro seçimleri ile Avukatlık Kanunu’na eklenen bir hüküm vesilesiyle elinde tuttuğu TBB Başkanlığı sıfatını, epey gecikmeli olarak kaybetti.
Bozulan delege dengeleri
Sağkan’ın oyları ile Feyzioğlu’nun oyları arasındaki fark sayıca küçük. Hatta 3’er delegeye sahip 4 küçük il barosu lehine oy kullanmış olsaydı Metin Feyzioğlu seçimi 172 oyla kazanabilirdi.
Seçimde üye sayısı büyük ama delege sayısı zoraki düşürülmüş il baroları Erinç Sağkan’a, üye sayısı düşük delege sayısı görece çok artırılmış barolar Metin Feyzioğlu’na oy verdiler. Böylece ülkedeki avukatların kahir çoğunluğunun desteklediği Erinç Sağkan seçimi küçük farkla kazanmış gibi oldu. İçinde bulunulan tüm olumsuzluklara rağmen elde edilen bu sonuç hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı ve demokrasi için önemli bir başarı. Çünkü avukatların kendi meslek kuruluşlarındaki söz hakkı anti-demokratik çoklu baro yasasıyla ikinci baro kurarak, üye sayısı organlarını oluşturmaya anca yeten “küçük il” baroları delegeleri yoluyla “siyasetin isteğine göre dizayn edilmek istenmesine rağmen demokratik hukuk devleti savunucuları kazandı.
Türkiye hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını ve demokrasiyi güçlü bir şekilde, “sözünü esirgemeden” ve “gözünü budaktan sakınmadan” savunma iddiasında yeni bir lider ortaya çıkarmış oldu.
En temel yapısal sorun
Türkiye’nin en temel yapısal sorunu olan hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ile yürütme gücünün ve devlet idaresinin hukuka uyarlığı konusunda tartışmaların sertleşebileceğini öngörebilir, ancak sonucun ilerlemeye gideceğini söyleyebiliriz.
Bu eleştirilerin iktidar çevrelerini ve yargının yönetimindekileri rahatsız edeceği şimdiden bellidir. Eleştirilerin acımasız olmasına kimsenin bir diyeceği olamaz ve olmamalı; fakat eleştirilerin olumlu sonuçlara vesile olmasını beklemek de adalete susamış olan herkesin hakkıdır.
İlerlemelere vesile olacak tartışmalar için en başta 2009 yılından 2019 yılına kadar 10 yılda 2009, 2015 ve 2019 yıllarında üç adet reform strateji belgesi birçok yargı paketi yasalaşmış olmasına rağmen yargıdaki sorunların niçin hala devam ettiğini sormak ve sorgulamak gerekiyor. Yargı hizmetinin muhatabını dinlemeden, yargının paydaşlarını dahil etmeden, sadece hizmeti verenleri memnun etmek, hizmette kalitenin düşmesi pahasına işlerini kolaylaştırmak ve özlüklerini iyileştirmek için yargı reformu yapılamayacağının altı özellikle çizilmelidir.
Yeni Barolar Birliği Başkanı eleştirecektir
Reformun temel amacının yargıyı görevini yapabilir, halka kaliteli hizmet verir, kendisi hukuka en üst derecede uyar, hesapverir ve tam bağımsız hale getirmek olduğunu, bunun ancak tüm paydaşların etkin katılımı ile mümkün olduğuna iktidara, muhalefete ve aklı eren herkesi ikna etme zorunluluğu var. Öbür türlü reform kelimesinin manası aşınacak ama reform gerçekleşmeyecek, hatta reform yapma isteği tamamen ölecek.
Önümüzdeki günlerde Türkiye Barolar Birliği ve Başkan Av. Erinç Sağkan; Hakimler ve Savcılar Kurulunun (HSK) tayin ve terfi kararlarını, Adalet Bakanlığının hakimlik ve savcılık sınavları ile mülakatlarını, yargıdaki klikleşmeyi eleştirecektir. Keza, klikler arasındaki çekişmeleri, sırtını siyasilere dayayarak mahkemelerde harikalar yaratan bir kısım avukatların başarılarını, temel insan hakları ve özgürlükler alanındaki aksamaları da. Önemli ceza soruşturmalarında verilen gizlilik ve uzun tutukluluk kararlarını, savunduğu müvekkillerine atılan suçlarla suçlanan, tutuklanan ve mahkûm edilen avukatların durumunu da eleştirecekti. Özellikle siyasi davalarda sanıkları savunurken siyasileşmiş yargıçları şiddetle eleştiren avukatların muhatap olduğu kısıtlayıcı davranışları; şimdiye kadar olduğundan daha sıklıkla ve daha kararlı olarak eleştirecektir.
Mesleki sorunlar çözüm bekliyor
Türkiye Barolar Birliğinin avukatların birçok mesleki sorununa çözüm bulması gerekiyor. Bu sorunlar kısaca şöyle özetlenebilir.
Genç hukuk mezunları nerede ve nasıl staj yapacak? Staj süresince ne ile geçinecek, sosyal güvenceleri nasıl sağlanacak? Mesleğe yeni adam atanların önemli bir gelir kaynağı olan zorunlu müdafilik ücretleri nasıl artırılacak, zamanında ödenmesi nasıl sağlanacak? Genç avukatların büro açmasına, mesleki ve ekonomik olarak gelişmesine kim, nasıl yardım edecek? Özellikle avukat sayıları büyük il barolarında avukatların mesleki disiplini, baro hizmetlerinin etkin yönetimi, yönetime farklı görüşlerdekilerin katılması nasıl sağlanacak? Avukatların karşılaştığı savunma sorunlarını, insan hakları ve adil yargılanma hakkı ihlallerinin etkin olarak takibi ve raporlanması nasıl yapılacak?
Fakat avukatlar için çözülmesi gereken en önemli mesele: avukatların yargının kurucu unsuru olduğunu, avukatlar olmadan yargının var olamayacağını, hizmet veremeyeceğini, hakimlerin adaleti tesis edemeyeceğini yargı içindeki ve dışındakilere kabul ettirmektir. Aynı zamanda avukatların hâkim ve savcılar başta olmak üzere kamu görevlerini yapanların huzurunu bozan, canlarını sıkan “ajanlar” olarak görülmesine son vermektir.
Yargı reformu savunmayı da kapsamalı
Bu sorunların çözümünün birinci adımda temel yapısal sorunları kökünden çözecek, avukatları da etkin olarak kapsayan kapsamlı bir reform paketi geliştirmek ve toplumun desteğini almak zorunlu. İkinci aşamada ise bulunan çözümleri gerçekleştirmek için iktidar ve muhalefetin desteğini almak gerekiyor. Örneğin, yargıyı tam bağımsız hale getirmek için Adalet Bakanlığının yetkilerinin kaldırarak HSK’nın tam bağımsız bir düzenleyici kurula dönüştürmek için İktidar ve muhalefetin uzlaşmasına ihtiyaç var.
Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı savunması yeni bir kan ve enerji kazandı. Fakat köklü çözümler için toplumsal uzlaşma oluşturmak TBB’nin görevinin kapsamında fakat eriminin dışında. Başkan Erinç Sağkan ve arkadaşlarından sorunlara çözüm getirmelerini değil çözümün başlatıcısı ve takipçisi olmalarını beklemek gerekir. Ancak teslim etmek gerekir ki; hukuk, yargı ve demokrasi sorunlarında çözümü başlatabilirlerse avukatlar ve barolar Türkiye’yi dönüştürebilirler.