Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın siyaset hocası Necmettin Erbakan’ın 1970’lerde icat ettiği deyimlerden biriydi “pansuman tedbirleri”. Ekonomide toparlanma için asıl yapılması gerekenleri yapmayıp, yüzeysel hamlelerle günü kurtarmaya çalışma anlamında kullanırdı. Ağır hastayı pansuman yaparak iyileştiremezsiniz; onu demek isterdi.
Erdoğan 7 Aralık’ta Katar dönüşü gazetecilere fiyat artışlarının nedeni olarak stokçuları gösterdi. 8 Aralık’ta kabine toplantısı ardından hamasi konuşma sonundaysa sadede gelerek vatandaşlardan ve kurumlardan ellerindeki dövizi çıkarmasını istedi. İlki Erdoğan’ın bataklığı kurutmaya çalışmak yerine sivrisinekleri avlama peşinde olduğunu gösteriyordu. İkincisi ise, eğer döviz hesaplarına yönelik bir yaptırımın işareti değilse, yaşasaydı Erbakan tarafından “pansuman tedbiri” olarak kınanacak türdendi.
Doğru, bankalardaki döviz hesapları yüzde 60’ı geçmiş durumda. Ama vatandaş Erdoğan’ın çağrısı üzerine döviz bozdurmaya başlasa, Erdoğan’ın -tarihi önemde olduğunu söylediği- konuşmasında olduğu gibi ekonomiyi düzlüğe çıkaracak miktarda değil.
İnsanlar birbiri ardına gelen zamlardan bunalmış vaziyetteyken Erdoğan dünyanın 10 büyük ekonomisine girme hedefini anlatıyordu. Bu kanamalı hastaya pansuman yapmak değilse nedir?
Gerçeklerle ilgimizi tamamen kesmek üzereyiz.
Erdoğan tasarrufa kendisinden başlamayı düşüyor mu?
Erdoğan belli ki ne Birleşik Arap Emirliği (BAE) barışmasından ne Katar seyahatinden beklediği ölçüde yatırım desteği bulabildi. Gelir gelmez topladığı kabinesinden çıkan tek somut sonucun vatandaşlardan döviz cinsinden tasarruflarını bozdurma çağrısı olması da bunu gösteriyor.
Peki, Erdoğan vatandaşlardan bu fedakârlığı beklerken, kendisi de fedakârlık yapmayı düşünüyor mu?
Şu kadar döviz hesabını bozdurduğunu açıklamayı örneğin? Yoksa hiç döviz tasarrufu yok mu Cumhurbaşkanı ve ailesinin? Mal varlığını bilsek sorardık.
Örneğin Hazine garantili ödemeleriyle ayrıcalıklı inşaat müteahhitlerine hiç mi fedakârlık payı düşmez şu “ekonomik kurtuluş savaşı” günlerinde?
İtibardan tasarruf olmaz kibriyle sayıları artan makam uçaklarından, göstermelik tasarruf genelgesine rağmen alınan makam araçlarından ya?
Dört maaş, beş maaş verilen AK elitlere, yeni mutlu azınlığa hiç mi fedakârlık düşmeyecek?
Fedakârlık elindeki üç kuruşu da erimemesi için dövize, altına yatırarak orta halli vatandaşlara, kalan asgari ücretle geçinmeye çalışan, hatta o işi de bulamayanlara mı düşecek hep?
Ekonomi bu pansuman tedbirleriyle de düzelmez mi diyorsunuz? Haklısınız.
Bir inat uğruna ya Rab…
Hayır, artık giderek daha az konuşulan Kanal İstanbul inadından söz etmeyeceğim. Ülkenin Cumhurbaşkanı, muhalefet liderini, seçimi kazansanız bile sizi yabancı şirketlere ödeme yapmaya mecbur ederim dememeliydi. Acaba nereden gelecek yatırım parası?
Bizim yarı-aydın kesimde son derece çarpık bir Arap zengini algısı var. Petrol ve gaz zengini Arap şeyhleri, başlarında kefiyeleri, üzerlerinde entarileri ve çıplak ayaklarında terlikleriyle dünyadan habersiz kibirli hödükler olarak algılanıyor. Kibirleri konusuna itiraz etmem ama bütün o prensler, emirler filan o petrol ve gaz parasıyla dünyanın en iyi okullarında iktisat, işletme, mühendislik okudular. Ölü yatırıma, geleceği belirsiz projelere para bağlayacaklarını hiç sanmıyorum.
Benim sözü getirmek istediğim inat, Erdoğan’ın sadece İslâm referansını gerekçe yaptığı enflasyon faizin sonucudur tezinde ısrarıdır. Ucuz işgücüyle ihracat patlayacak, kasaya döviz yağacak, nurlu ufuklara kavuşacağız, öyle mi? Böylece, diğer bütün ülkelerin eli armut topladığı için de Türkiye Erdoğan’ın 2023 hedefleri doğrultusunda dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına mı girecek?
Hayaller gerçek olsa
Bu hayal keşke gerçek olsa ama olacak gibi görünmüyor; hele bu pansuman tedbirleriyle hasta yataktan daha uzun süre kalkacak gibi görünmüyor.
Bakalım Erdoğan’ın çağrısıyla vatandaş döviz bozdurmaya koşacak mı? Hatırlayacaksınız, krizde en çok döviz alınan ilk beş il arasında Erdoğan’ın memleketi Rize ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin memleketi Osmaniye vardı. Acaba onlar ne yapacak?
Seçim zamanı ise yaklaşıyor: en geç 18 Haziran 2023’te yapılması gerekiyor. Belki de çareyi seçim kurallarını da değiştirmekte bulur AK Parti-MHP ittifakı. “O kadar da olmaz artık” mı dersiniz yoksa? Bir daha düşünün derim.