Kurduğu Cumhuriyetin yüzüncü yılına doğru yaklaşırken Mustafa Kemal Atatürk sevgisinin yediden yetmişe yeniden arttığı bir döneme tanık oluyoruz.
Üstelik bu yeniden yükseliş zoraki 12 Eylül askeri rejimi sırasında, ya da 28 Şubatdöneminde olduğu gibi zorlama değil. Dahası, AK Parti hükümetleri altında unutturulmaya, bir ara ders kitaplarındaki önemi düşürülmeye çalışılmasına karşın böyle. O kadar ki, iktidarının önceki yıllarında mecbur kaldığında “Gazi” diyen, “Gazi Mustafa Kemal” diyen ötesine geçmeyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, özellikle Cumhurbaşkanı olduktan sonra “Atatürk” demeye başladı.
Çünkü AK Parti tabanı içinde de Atatürk’ü sevenler, belki eleştirse dahi İstiklal Savaşı önderi olarak, kurtarıcı olarak saygı gösterenler olduğunu Erdoğan da, AK Parti yöneticilerinin önemli kısmı da kabullenmiş görünüyor.
Bununla kalmıyor. Bir zamanlar Atatürk’ü küçümsemeyi entellektüelliğin şartı sayan, sırf bütün kötülüklerin anası gördükleri Kemalizme karşı diye mesela tutup Fethullahçılarla ortaklık kuran kesimin de ayakları suya ermeye başladı. Çünkü, tıpkı ağrıdığı zaman dişimizin, gözümüzün, midemizin farkına varıp önemini anlamamız gibi laikliğin hayatlarındaki önemini anladılar. Laikliğin sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olmadığını, hayat tarzlarının güvencesi olduğunu gördüler. Sosyalist sol da bunu gördü. İstiklal Savaşının Mustafa Kemal’ini emperyalizme karşı duruşu nedeniyle benimseyip, sonrasına “Burjuva Kemal” diye burun kıvırmalar filan geçti.
Sonra Atatürk’ün kadın hakları için, kadın-erkek eşitliği için, toplumsal cinsiyet eşitliği için yaptıkları da yeniden keşfedilmeye başlandı. O nedenle Atatürk’ü sevenler arasında kadınlar daha fazla; çünkü kıymetini daha çok biliyorlar.
AK Parti döneminin önemli sonuçlarından birisi de Atatürk’ün, laikliğin unutturulmak istenmesine tepki olarak, asker zoruyla değil, sivil ve tabandan yükselişi oldu. Hakkını da teslim edelim, laik hayat tarzının kadınların kılık kıyafetine, başının örtüsüne, şekline saplanıp kalmamak olduğu da görüldü, anlaşıldı bu dönem.
CHP’nin Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 10 Kasım’da Atatürk ve silah arkadaşları İçin mevlüt okutma kararı, başka türlü bir barışmadır aslında. Önemlidir.
Bir nokta daha… Yakın zamana dek Kemalist sıfatını arkaik bir takı olarak kullanan Batılı siyasetçiler, laik Türkiye’nin önemini yeniden anlamaya başladı. Müslüman toplumlarda işleyen demokrasinin ancak din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ile ve kadınların toplum hayatında eşit haklarla yer almasıyla mümkün olabileceği yeniden ve artık daha iyi görülebiliyor.
10 Kasım’da, vefatının yıl dönümünde hem kurtuluşun, hem kuruluşun kahramanı Atatürk’ü saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum.