İnsan sormadan edemiyor: Yoksa artık AK Parti yöneticileri, aynı zamanda genel başkanları olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sormadan yasa tasarısı hazırlamaya mı başladı? Yoksa Erdoğan’ın dünya politikasıyla uğraşmasını fırsat bilip yurt içinde belli çıkar odaklarıyla işbirliği içinde bir oldubittiyle Meclis’ten yasa geçirmeye kalkmaya mı başladılar? Yoksa artık Erdoğan’ın gayrı resmî koalisyon ortağı gibi davranan MHP lideri Devlet Bahçeli’ye rağmen, MHP milletvekilleri içinde de, AK Parti yönetimindeki bazıları gibi bu odakların çıkarları doğrultusunda davrananlar mı var? Yoksa bu vekiller, Erdoğan-Bahçeli ittifakının yerel seçimlerde yenilgiye uğramasından, Babacan ve Davutoğlu’nun parti kurma hazırlıklarından rüzgârın döndüğü sonucunu çıkarıp kendi başlarına hareket edeceklerini mi düşünmeye başladılar? Yoksa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesinden bu yana üstelik AK Parti teklifiyle Meclis’e getirilip, AK Parti ve MHP oylarıyla kabul edilen bir yasanın ilk defa Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesi arkasında bilmediğimiz bir başka karanlık oyun mu vardı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2 Aralık’ta termik santrallerin bacalarına hava kirliliğini azaltan filtreler takılmasını üçüncü defa erteleyen yasayı veto etmesi akla bu soruları getirdi. Erdoğan, adeta birkaç gün önce CHP lideri Kılıçdaroğlu, ya da İYİ Parti lideri Meral Akşener’in eleştirilerini tekrarlıyor, çıkarları için halkın sağlığıyla oynayan sermaye çevrelerine şu sözlerle veryansın ediyordu: “Siz çok daha fazla para kazanacaksınız diye biz halkımızın zehirlenmesine fırsat veremeyiz. (…) Yani 2022 sonuna kadar bu işe fırsat verelim, buna imkân verelim böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değildi. Çünkü bir tarafta halkım var, bir tarafta da buradaki sermaye var.”
Tabii yasa tasarısının neden 2,5 yıl uzatma öngördüğü, örneğin neden iki, ya da üç yıl önerilmediği de pek belli değildi. Bu da muhalif odakların konuyu Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimleriyle ilişkilendirmesine neden oluyordu.
Sorumlu kim?
Yasa tasarısını 1 Kasım’da Plan ve Bütçe Komisyonuna getirenler CHP, HDP, ya da İYİ Partililer değil, AK Parti üyeleri olmuştu. Muhalefetin itirazları etkisiz kalmış, TBMM genel Kurulu’na inen yasa tasarısı, AK Parti ve MHP oylarıyla 21 Kasım’da kabul edilerek 22 Kasım’da onay için Cumhurbaşkanlığına gönderilmişti. Bu durum gözleri öncelikle AK Parti Grup Başkan Vekillerine çeviriyordu; yani Mehmet Muş, Bülent Turan, Özlem Zengin, Muhammed Emin Akbaşoğlu ve Cahit Özkan. Çünkü onlardan habersiz herhangi bir yasanın oylamaya sunulması, vekillere o yönde oy verdirilmesi mümkün değildi. Bu durumda MHP grup Başkan Vekili Erkan Akçay’ın da bir sorumluluğu olduğunu düşünmek gerekiyor.
Neyse ki bu oyuna düşmeyenler de vardı. AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar, 2 Aralık’ta, yani Erdoğan yasayı veto ettikten sonra, AK Parti Genel Başkan yardımcısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yasa tasarısına zaten karşı olduğu için oylamaya katılmamış olduğunu duyurdu. Söz konusu santrallerden ikisi Kahramanmaraş’ta, Afşin-Elbistan kömür yataklarında kuruluydu. Bacadan çıkan zehirli gazlar parti ayrımı yapmadan herkesi zehirliyordu.
Erdoğan’ın kararında CNN Türk’ün bacalara filtre takılmasının zararları üzerine –cehaletten ya da önceliği insan sağlığına değil de kârlılığa veren anlayıştan değilse, muhtemelen göze girmek için- yapılan o talihsiz habere yükselen tepkinin de payı olmuş mudur? Kestirmek güç.
Ancak neticede Erdoğan bütün yürütme yetkisini elinde topladığı rejime geçildiğinden bu yana ilk defa, kendisinin genel başkanı bulunduğu AK Parti tarafından Meclis’e getirilip, geçirilmiş bir yasayı veto etti. Daha önce Meclis’te yasayı ateşli şekilde savunan Grup Başkan Vekili Mehmet Muş, o kısmın tasarıdan çıkarılıp yeniden oylanacağını duyurdu.
Veto ne anlama geliyor?
Bu gelişmenin iki muhtemel nedeni olduğunu düşünmek mümkün:
1- Kamuoyu yoklamalarında da toplumda yükselen çevre duyarlılığını ve kirliliğe duyulan tepkiyi değerlendiren Erdoğan, danışıklı dövüşle Meclis’ten geçen “daha fazla kâr için, kirletmeye devam” yasasını veto etti; bu doğrusu komplo teorisi kokan bir tez ama kuliste konuşulduğu için yazdım,
2- Erdoğan, kendi partisi içinden gelen tepkiler dâhil, kamuoyunun tepkilerini dikkate almak ve kendi bilgisi dâhilinde hazırlanan ve Meclis’te AK Parti-MHP oylarıyla kabul edilen yasayı geri çevirmek zorunda kaldı.
Eğer neden buysa, Erdoğan-Bahçeli iktidar blokunun yerel seçimlerde aldığı yenilgi ardından yeni bir dönüm noktası saymak gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün yürütme gücünü elinde tutmasına rağmen, halkın ne dediğini dikkate almak zorunda kalıp kararlarını değiştiren bir aşamada bulunuyor.