Yetkin Report

  • English
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Hafıza Kartı
  • Hayat
  • Yazarlar
  • Arşiv
  • İletişim

Yine mi Davutoğlu? Yine Davutoğlu mu?

Yazar: Murat Yetkin / 28 Şubat 2019, Perşembe / Oda: Siyaset

“Hoca acele ediyor!” Bir AK Parti kurucusunun yeni parti, hatta “yeni iki parti” konusu açıldığında Ahmet Davutoğlu isminin zikredilmesine ilk tepkisi bu oldu; sonra daha derinlere daldık.
Aynı konu açıldığında yıllarca, hatta iki yıl öncesine dek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın en yakınında bulunan isimlerden birisi, onun da adını –isteği üzerine- vermeyeceğim, konuyu bir başka yere taşıdı. Davutoğlu’nun etrafında sayılan isimlerin çoğunlukla Milli Görüş kökenli olduğuna dikkat çekerek; “Saadet Partisi ortada dururken neden AK Parti’den ayrılıp bu kadroyla yeni parti kursunlar ki?” diye sordum.
“Bence esas soru şu” diye beni şaşırtan bir soruyla yanıt verdi: “Siyasal İslamcıların açtığı sorunları çözmek yerine, yine siyasal İslamcıları göreve getirmek gibi paradoksal bir tercihi bu seçmen yapar mı?” Hollywood filmlerindeki gibi “Burada soruları soran benim” demedim tabii, “Sizce?” diye pası iade ettim. İki kelimelik, öyle bir cevap verdi ki, burada tekrar etmesek daha iyi olacak.
Diğer parti oluşumunun arkasında, zaten okuyorsunuzdur, Abdullah Gül destekli Ali Babacan olduğu ve o oluşumun, liberal, merkez ve hatta merkez sola açık bir İkinci Özal Partisi olarak düşünüldüğü konuşuluyor, yazılıyor.
Bu durum bana Davutoğlu’nun daha önce Erdoğan tarafından nasıl Gül’e karşı öne sürüldüğünü ve daha sonra Binali Yıldırım öne çıkarılarak nasıl alaşağı edildiğini hatırlattı. Unutmamışsınızdır elbette, birazdan ayrıntılarına gireceğim ama önce şu “yeni parti” ihtiyacının zemini olup olmadığına kısaca bakalım.
Ben görmemiştim henüz; Optimar araştırma şirketinin son bulgularını, AK Parti resmi kademelerinde olmasa da perde arkası iç ve dış bağlantılarda hâlâ etkin bir başka kaynağım bu sabah iletti. Yeni bir siyasi partiye ihtiyaç duyanların oranı yüzde 35 civarında; yok diyenlerse yüzde 53, hemen hemen geçen yıl Erdoğan’ın aldığı oy oranı kadar. Ancak aynı araştırmaya göre Erdoğan’ın beğenilme oranı yüzde 44. “En güvendiğiniz kurum hangisi? Sorusuna il sırada verilen cevap “Cumhurbaşkanlığı; ancak oranı sadece yüzde 22; ilk sırada “Hiçbirine güvenmiyorum” diyen yüzde 28 var.” (Medya sıralamada yok artık; yüzde 1 güvenilen belediyelerin de gerisinde, “Diğer” kaleminin içinde diye varsaymak gerekiyor.) Halkın yüzde 58’i ekonomik durumunu kötü, ya da çok kötü diye tanımlıyor, yüzde 55’i durumunun daha da kötüleşeceğini düşünüyor. Yüzde 80, ekonomik durumu, “beka” yani kabaca, “bölünme” endişesinin önüne koyuyor. Bunu kim çözer sorusuna verilen yanıt ise yüzde 34 AK Parti, yüzde 19 CHP ve üçüncü sırada yüzde 16 ile “Hiçbiri” yanıtı ver alıyor.
Özetle, kafalar karışık ve evet, yeni bir oluşum potansiyeli mevcut.
Solda yeni parti ihtiyacı var denemez, DSP her zaman CHP’ye karşı yedek kulübesinde tutuluyor seçmen tarafından.
Gelelim Erdoğan-Gül-Davutoğlu üçgenine.
Yıl 2014. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Gül’ün yeniden aday olup olmayacağı konuşuluyor. Erdoğan’ın bunu istemediği, parti içinde iki başlılığa müsamaha etmeyeceği tartışılıyor. Gül, Davutoğlu ile caydırılıyor. Erdoğan Davutoğlu’nu öncelikle Fethullahçılarla mücadele ve sonra da dış politika başarıları nedeniyle tercih ettiğini veda kongresinde ilan ediyor.
Erdoğan’ın bugünlerde, zamanında Davutoğlu’nun ideoloğu olduğu Müslüman Kardeşler eksenli Suriye siyasetini Hulusi Akar ve Mevlüt Çavuşoğlu’nun gayretleriyle tamir etmeye çalıştığı konusuna gitmeyeceğim. Ancak Davutoğlu’nun, Fethullahçıların kalkıştığı 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden iki ay kadar önce AK parti içindeki bir darbeyle alaşağı edildiği ortada. Onun hemen öncesinde Davutoğlu’nun Almanya Başbakanı Angela Merkel’in kefil olmasıyla AB ile imzaladığı, Türkiye açısından koşulları hâlâ yerine getirilmeyen ama AB’yi Suriyeli göçmen akınından sakınan anlaşma vardır.
Davutoğlu’nun yerine, ruhu bile duymadan, AK Parti yönetiminde sadece kendisi ve yönetime soktuğu iki yakınına haber verilmeden yürütülen, saray darbesi niteliğindeki siyasi manevra sonucu Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Mayıs ayında AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanlığa getirilmiştir. Rusya ve İsrail’le barışma Haziran’da, darbe girişimi Temmuz’da, Rusya desteğiyle Suriye’deki Fırat Kalkanı askeri harekâtı Ağustostadır. İsteyen noktaları istediği gibi birleştirsin, tablo budur.
Darbe girişiminin bastırılması ardından MHP lideri devlet Bahçeli’nin desteğiyle Cumhurbaşkanlığı Başkanlık sistemine geçilmiş, yine Bahçeli’nin girişimiyle Başbakanlığın kaldırılması 2019’dan 2018’e alınmış, “son başbakan” Binali Yıldırım, Cumhurbaşkanı Yardımcılığı beklerken teselli ikramiyesi gibi, artık işlevi azaltılmış Meclis’in Meclis Başkanı yapılmıştır. Şimdi oradan da –kendi deyişiyle- “erken emekli” olarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlı adayı yapılmıştır.
Ve işte tam bu noktada, Binali Yıldırım yerel politikaya çekilmişken ve Babacan’ın Gül destekli İkinci Özal Partisi, İkinci ANAP projesi konuşuluyorken yeniden Davutoğlu sahneye çıkmaktadır.
Davutoğlu, tıpkı Bülent Arınç gibi ve Gül’ün aksine, alaşağı edildikten sonra dahi her fırsatta Erdoğan’ın yanında yer almış, Erdoğan da sık sık Davutoğlu’nun kendisiyle aynı karede resimlenmesine, yakın tutulmasına izin vermiştir. Siyasi hafızasını biraz taze tutanlar ister istemez, yine Gül’ün önünü kesmek için mi Davutoğlu isminin zikredildiğini sormakta, Davutoğlu’nun sadece “yarım kalan hesabı” tamamlamanın ötesinde hedef ve işlevi olduğunu sorgulamakta haksız sayılmaz.
Acaba Davutoğlu’nun öne çıkmasıyla kazanan, ya da başka yönden bakarsak, kazanması amaçlanan, yine Erdoğan mıdır?
Yine mi Davutoğlu? Yine Davutoğlu mu? Sorular bunlardır.
Tablo ortada. Noktaları istediğiniz gibi birleştirmek size kalmış

Yeni yazılardan haberdar olun! Lütfen aboneliğinizi güncelleyin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Aboneliğinizi onaylamak için gelen veya istenmeyen posta kutunuzu kontrol edin.

OKUMAYA DEVAM EDİN

Filistin mitingi yapılmalı da başka gün mü kalmamıştı?
Toker: Kirli para sistemi “istiap haddini doldurdu”
Erken seçim tartışması üzerinden: normalleşme yerine diyalog mu desek?
  • Ukrayna, Suriye ve Kürt sorunu denklemlerinin eş zamanlı çözüm hamlesi16 Mayıs 2025
  • Terörsüz Türkiye: dışarıya demokrasi vaatleri, içeride baskıya devam15 Mayıs 2025
  • Suriye yaptırımları üzerine dörtlü toplantı: Erdoğan çevrimiçi katıldı14 Mayıs 2025
  • Yeni bir dönemin eşiğinde: Barış, sadece silahların susması değildir14 Mayıs 2025
  • Bir zamanlar Hacettepe Üniversitesi: sessiz direniş ve hafıza14 Mayıs 2025
  • Rusya-Ukrayna: 15 Mayıs İstanbul hala kesinleşmedi. Putin ne yapacak?13 Mayıs 2025
  • PKK’nın fesih kararı ve hükümetin yanıtlaması gereken sorular13 Mayıs 2025
  • Toplum Terörsüz Türkiye sürecinden habersiz: Araştırma12 Mayıs 2025
  • PKK kendini fesih ve silahlı mücadeleye son kararı açıkladı12 Mayıs 2025
  • Özel: Silah bırakılmasını bekliyoruz. Erdoğan: Müjdeleri alacaksınız10 Mayıs 2025
Haberler arşivinde arama yapın...

Siyaset

Ekonomi

Hafıza Kartı

Hayat

Arşiv

English

Hakkımızda

Künye

Yazarlar

Yardım

Reklam & İşbirliği

Bize Ulaşın

tbtcreative.com | UFKZDN © 2024 yetkinreport.com

Kurumsal Bilgiler     ·      Yardım     ·      Kullanıcı Sözleşmesi     ·      Yasal Çekince

TOP