“72 saat” diyor İYİ Parti lideri Meral Akşener: “Üç gün. Şimdiye kadar neden gitmedim? (Deprem çalışmasına) engel olmamamız lazım, gürültü çıkarmamak lazım. Devlet konuşsun diye bekledim. Artık konuşma zamanı. Şimdi enkaz altından devleti çıkarıyor millet,” diye ekliyor.
Akşener ile Ankara’dan Gaziantep’e uçuyoruz. Depremden sonra bölgeye ilk gidişi. İlk saatlerden itibaren 246 parti yetkilisinin depremden etkilenen 10 ilde bulunduğunu anlatıyor; 164 TIR yardım ulaştırmışlar. Hayır, AFAD’a vermemişler; çünkü AFAD’ın elinde yeterli eleman da yok koordinasyon da. Kayda girsin diye AFAD’a bilgi verip kendileri dağıtıyorlarmış.
Aklıma az önce Esenboğa Havalanında deprem bölgesinden gelip aktarma bekleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in söyledikleri geliyor: “Herkes en küçük işi yapmak için yukarıdan talimat bekliyor. Talimat gelmiyor. Gelmeyince iş yapılmıyor.”
“Ucube tek adam rejimi” diyor Akşener; “2014’ten itibaren çok istedi Sayın Erdoğan. Bu arkadaşlar her bir kurumu ele geçireceğiz derken kurumların içini çürütmüşler. Devlette ciddiyet ve liyakat kalmadı. Tek adam sisteminin sonucu. Bütün hataların, kusurların tek sorumlusu Erdoğan’dır.”
Deprem seçim tarihini etkiler mi?
Akşener’in Özel Kalem Müdürü Esma Bekar eğilip kulağına bir şey söylüyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da havalimanında olacakmış.
Soruyoruz: deprem seçim tarihini etkiler mi? Erdoğan OHAL’den sonra seçimin ertelenmesini zorlar mı? Kafalardaki sorular…
Akşener sorudan pek de memnun olmamış bir ifadeyle yanıtlıyor:
“14 Mayıs’a yetişeceğini sanmıyorum. Ama 18 Haziran’a kalacağını sanıyorum.”
Peki, ya erteleme? Anayasa’nın 78. maddesi savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkan görülmezse, TBMM’nin seçimlerin bir yıl ertelenmesine karar verebileceğini yazıyor.
Akşener Meclis’ten öyle bir karar çıkacağına ihtimal vermiyor. Şunu da ekliyor: “Biz siyasiler seçimin yapılması için üzerimize düşeni yapmak zorundayız.”
Depremin Erdoğan’ın seçim desteğine etkisi be olur peki?
Akşener susuyor ama Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın “Buradan bir şamar yer” diye bir özet veriyor.
Pazarcık: Koordinasyon eksikliği
Gaziantep’ten sonraki durak, 6 Şubat sabahı ilk depremin vurduğu Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi. Tahribat çok. Halk acılı.
Başka yerlerde de gördüğümüz manzara: yan yana iki binanın birinde hasar yok diğeri yerle bir olmuş.
Bir AFAD gönüllüsü yakınıyor: koordinasyon eksikliği var, kimse bize bir şey söylemiyor. Yine hatırlıyorum; yukarıdan talimat meselesi.
AFAD’ın kurduğu çadır kente gidiyoruz. Kamp sorumlusundan bilgi alsak iyi olacak ama kimse yok o sırada. Bir depremzede “Dün Cumhurbaşkanının peşinde gördüm, sonra görmedim” diyor.
Tuvalet daha dün, üçüncü gün, yapılmaya başlanmış; kadınlar utanarak çok sıkıntı çektiklerini anlatıyor.
Yanında 10 yaşlarında kızıyla belli ki eğitimli bir kadın, telefonunu da depremde kaybetmiş “günlerdir televizyon da izleyemedik” diyor; “Dışarıdan nasıl görünüyoruz?”
Pazarcık yolu yer yer yıkılmış, hasar görmüş. Karayolu ekipleri tamirata başlamış. Cankurtaran sirenleri, yardım konvoyları, yoğun trafik.
Acı acı üstüne
Kahramanmaraş’ın bazı semtleri yerle bir olmuş; yıkılmayan apartmanların çoğunun oturulacak hali yok.
Azerbaycan ve İsrail’den gelip AFAD’la birlikte çalışan yardım ekipleri artık yavaş yavaş kenara çekiliyor: Ekskavatörler çalışıyor.
Yüzler asık: can kurtarma umudu kalmadığı anlamına geliyor.
Sütçü İmam Üniversitesinin spor salonunda barınan depremzedelerle konuşunca bir sorun daha ortaya çıkıyor: yıkılan ya da boşaltılan evlere dadanan hırsızlar, evler ve dükkanların yağmalanması. Daha çok Suriyeliler suçlanıyor. Bilemeyiz tabii ama bu da bir gerilim vesilesi olmuş gibi.
İYİ Parti Polatlı teşkilatının dağıttığı çorba ve nohut-pilav kuyruğunda alçılı bir çiftle konuşuyorum. Kadın, çocuğuna sıkı sıkı sarılmış; diğer küçüğü enkaz altından canlı çıkaramamışlar. Acı acı üstüne.
Elbistan karanlık altında
Kahramanmaraş Elbistan arasında trafik çok yoğun. Batıdan Ankara-Kayseri yoluyla gelen yardım konvoyları, cankurtaran sirenleri, sinirler gergin, acayip bir kargaşa.
Elbistan felaket durumda. Ana caddeni sağlı sollu yerle bir olmuş. İlçe tamamen karanlık. İş makinaları ve kanyonların farları aydınlatıyor çalışmaları. Saat daha 19.30 ve sıfırın katında 7 derece. İşçiler ve kurtarma görevlileri yaktıkları tahta parçaları etrafında ısınmaya çalışıyor.
Ankara’dan genç bir muhabir elimi sıkıyor, “Abi dört gündür buradayım, kaç cansız beden gördüm bilemezsiniz. Çok kötüyüm.”
Büyük bir felaket, büyük bir acı ve Akşener’in deyişiyle, her şey için tek yerden gelen talimatın beklendiği “büyük bir beceriksizlik.”
Son acı haberi de Ankara’ya dönüş için Malatya yolunda alıyoruz. Bizi bütün gün ustaca taşıyan şoförümüz İbrahim Bey’e telefon geliyor. Kuzeni, eşi ve ili çocuğunun cansız bedenleri çıkarılmış enkazdan. Acı, acı üstüne.