

Batının Türkiye’ye bakışındaki ağırlık demokrasiden, haklardan güvenliğe dönüyor. İngiltere Başbakanı Starmer’i hafta başı ağırlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hafta ortasında Alman Başbakanı Merz’i ağırlıyor. (Foto: Cumhurbaşkanlığı)
Bundan on yıl kadar önce Batı Avrupa medyasında Sultan Erdoğan karikatürleri revaçtaydı. Türkiye Cumhuriyeti’ni, neo-Osmanlıcı, siyasi İslamcı siyasetle, Rusya’nın İran’ın eksenine sokmaya çalışan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Batı’nın antitezi gibiydi. Antipati o şiddetteydi ki 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde Batı’dan doğru dürüst destek gelmedi. Erdoğan, Türkiye’nin Avrupa güvenliği için önemini anlatmaya çalıştıkça Batılılar demokrasiden, haklardan söz açıyordu.
Erdoğan, Avrupa başkentlerine davet alamıyor, Batı liderleri de Türkiye’ye gelmeye can atmıyordu.
Demokrasiden Güvenliğe Dönüş
27 Ekim’de İngiltere Başbakanı Keir Starmer Ankara’daydı. Türkiye, Rusya’dan S-400 aldığı için ABD’nin F-35 programından çıkarmasıyla Türk Hava Kuvvetlerinde ortaya çıkan savaş uçağı açığını Eurofighter jetleriyle kapatmak için İngiltere birkaç yıldır uğraşıyordu; Katar ve Umman da ikinci el uçaklarla destek verdi.
Almanya Başbakanı Friedrich Merz de 29 Ekim’de Ankara’ya geliyor, Erdoğan ile görüşmesi 30 Ekim’de. Türkiye’nin yeni Avrupa güvenlik mimarisine (SAFE) katılmasını istiyor Almanya. Önceki hükümette Yeşillerin demokrasiden, haklardan bahsetmesi yüzünden çıkmayan Eurofighter izni, Rusya’ya karşı NATO’nun güney kanadını güçlendirmek isteyen Merz zamanında çıkmıştı. Şimdi de Yunanistan ve Kıbrıs Rum hükümetlerinin Fransız destekli vetosunu kırmaya çalışıyor. Türkiye’nin talebi AB vize kolaylığı ama o konuda hala demokrasi ve haklar engelleri var.
Hem İngiltere hem Almanya ile enerji ve madenler de konuşuluyor. Zaten Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesinden bu yana Türkiye’nin nadir toprak elementleri (NTE) yatakları revaçta.
Değişen Ne Var?
Peki, bu arada Türkiye’de demokrasiden hak ve özgürlüklerden yana değişen ne oldu.
Erdoğan’ı “acımasız sultan” gösteren karikatürler döneminde tutuklanan Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ halen hapiste. Hapiste hala gazeteciler var.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ilan edildikten kısa süre sonra hakkında açılan yolsuzluktan casusluğa kadar davalarla hapiste boğuşuyor. Tutuklanıp yargılanmayı bekleyen başka CHP’li belediye başkanları da var.
Türkiye hukukun üstünlüğü endeksinde son on yılda 38 sıra gerileyerek 118’inci sıraya düştü.
Saygın ekonomi kurumları, ülkenin yatırım çekebilmesi için öncelikle “adil ve hızlı çalışan bir yargı sistemini” gerekli görüyor.
Medya özgürlüğü yeni kısıtlamalarla, cezalarla karşı karşıya.
Yani, Türkiye’nin demokrasi ve haklar cephesinde pek bir ilerleme yok.
O zaman Avrupa’nın Türkiye’ye bakışı demokrasiden güvenliğe nasıl değişti?
On yıl kadar önce Erdoğan’la birlikte görünmekten, kendi iç politik baskıları nedeniyle serin duran Batılı liderler neden bugün çıkarlarını Erdoğan ile, Türkiye ile arayı iyi tutmakta görüyor?
Yedi Temel Neden
Birinci neden, elbette Erdoğan’ın hala başta olması. 2023 seçimini de ekonomik krize rağmen kazanması Batı’daki havayı da değiştirdi.
İkincisi, Rusya-Ukrayna savaşının daha ilk gününde -daha önce değerini yeterince bilmediği- 1936 Montrö Sözleşmesi uyarınca Boğazları kapatarak savaşın seyrini değiştirmesi, ardından hem Moskova hem Kiev’le diyalogu sürdürmesi.
Üçüncüsü, ABD’nin F-35 kararından sonra özellikle hızlandırılan savunma sanayisinin bölgesel güç denklemlerini değiştirmesi. Özellikle TB-2 SİHA’sının Libya, Ukrayna, Suriye ve Azerbaycan’daki kullanımının diğer silahları da sürüklemesi.
Dördüncüsü, Trump’ın NATO’nun Avrupalı ülkelerini Rusya’ya karşı daha çok silah bütçesine zorlaması, bunun da Türkiye’nin rolünü öne çıkarması.
Beşincisi, Suriye’de iktidar değişikliğinde Türkiye’nin rolü.
Altıncısı, milliyetçi sağın Avrupa da yükselişiyle birlikte zaten Batıda da demokrasiden, insan haklarından söz açanların seslerinin duyulmaz, ülke siyasetindeki etkilerinin hissedilmez oluşu.
Ve Yedincisi, ABD ve AB’nin küresel çelişkisinin Çin-Rusya ekseni haline gelmesi ve oradaki etkenin de demokrasi ve haklar değil, ticaret savaşlarına dönüşmesi.
Ne olup bittiğini anlamaya, bu bakış değişikliğinin nedenlerini hazmederek başlamak zorundayız.


