Üç milletvekilinin haklarındaki kesinleşmiş hapis cezası kararları Genel Kurul’da okunmak yoluyla üyelikleri düşürülerek cezaevine gönderilmesinin Ankara’da yol açtığı gerilim durulmadı. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, Meclis Başkanı Şentop’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “gerginlik” çıkarmak amacıyla verdiği “talimatla” üyelikleri düşürdüğü suçlamasına Şentop sert yanıt verdi. Şentop, Anayasa ve iç tüzük gereği işlem için talimata gerek olmadığını söyleyerek Kılıçdaroğlu’nu yakışıksız” ve “ucuz manevra” yapmakla suçladı. Kılıçdaroğlu’nun HDP’nin protesto amacıyla Ankara’ya başlatma kararı aldığı yürüyüş imasıyla, CHP Milletvekili Enis Berberoğlu için yeni bir “Adalet Yürüyüşü” başlatmak için koşulların uygun olmadığını, Erdoğan’ın muhalefeti sokağa dökmek ve gerginlik yaratmak istediğini söylemesine ise HDP Eş-Başkanı Pervin Buldan yanıt verdi. Buldan, amaçlarının “halkı sokağa dökmek değil” kendilerine yönelik uygulamalara karşı “demokratik tepkilerini ortaya koymak” olduğunu söyledi.
Birazdan ayrıntılarını okuyacağınız üzere, Buldan yürüyüşlerinin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2017 Haziran ayında Berberoğlu ilk tutuklanıp İstanbul, Maltepe cezaevine konulduğunda başlattığı Ankara-İstanbul “Adalet Yürüyüşü” gibi olmayacağını, kışkırtma ihtimalini “dönemin koşulları gereği” kendilerinin de hesaba kattığını söylüyor. TBMM Başkanının kendisini Cumhurbaşkanı talimatıyla iş yapmakla suçlayan ana muhalefet liderine verdiği yanıt ise yeni siyasi tartışmalar başlatabilecek türden.
Tartışmanın arka planı
CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven ve HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları, 4 Haziran’da üyeliklerinin düşürülmesi ardından cezaevine gönderilmişti.
Kılıçdaroğlu, bu gelişmeyi, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişiminden beş gün sonra ilan edilen olağanüstü hâli (OHAL) kast ederek “sivil darbenin bir parçası” olduğunu söylemişti. HDP Eş-Başkanı Pervin Buldan da gelişmenin “Meclis’e darbe” anlamını taşıdığını öne sürmüştü. HDP yönetimi aynı gün toplanarak Edirne ve Hakkâri’den Ankara’ya yürüyüş kararı almıştı.
Bunun üzerine Ağrı’da konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Birkaç gündür (…) ‘darbe’ sözü üretmeye çalışıyorlar. Allah’ınızı severseniz, siyasete en büyük darbe terördür. (…) Terörü, darbeyi meşrulaştırmak için hukukun, demokrasinin, kardeşliğin yolunu tıkamakla eş tutmayınız” demişti.
Güven ve Farisoğulları, “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla hapse mahkûm edildikleri için kapalı cezaevine konmuş, açık cezaevine konan Berberoğlu gibi ertesi gün Covid-19 önlemleri çerçevesinde 31 Temmuz’a dek ev iznine gönderilmemişti. Buldan bu durumun da HDP’ye ayrımcılık yapıldığının yeni bir göstergesi olduğunu söylemişti.
Kılıçdaroğlu’nun kışkırtma endişesi
7 Haziran’da T24’te Fikret Bila’ya açıklamaları yayınlanan Kılıçdaroğlu, Meclis Başkanı Şentop’u doğrudan, HDP’nin yürüyüş kararını dolaylı yoldan şöyle eleştirdi:
• “Erdoğan, Meclis Başkanı Mustafa Şentop’la Saray’da görüştü ve milletvekilliklerinin düşürülmesi talimatını verdi. Meclis Başkanı da milletvekilleri hakkındaki kararları okutarak bu talimatı yerine getirdi. Amaç, gerginlik yaratmaktır. Yapılan uygulama Anayasa’ya ve teamüle aykırıdır. Binali Yıldırım, Meclis Başkanı’yken bu konuyu anayasa hukukçularına inceletti, görüş aldı ve konunun uzmanları bu kararların dönem sonrasına bırakılması gerektiğini söylediler. Bu görüş milletvekillerinin dosyasına girdi. O nedenle Binali Yıldırım kararları okutmadı. Ancak Şentop, Erdoğan’dan talimat aldığı için okuttu.”
CHP lideri Erdoğan ve Şentop’u gerginlik çıkarmakla suçlamasına rağmen, HDP’ye de dolaylı bir mesaj gönderiyor, planladıkları Ankara Yürüyüşünün kışkırtmalara meydan vererek AK Parti iktidarının eline gerginlik kozu vereceğini öne sürüyordu:
• [Yeni bir Adalet Yürüyüşü sorusu üzerine] “Bugün koşullar farklı. Bu koşullarda böyle bir yürüyüşü yanlış buluyorum. CHP’nin de diğer muhalefet partilerinin de çok dikkatli olmaları lazım. Gerginlik yaratacak, provokasyonlara açık eylemlerden uzak durmalıyız. Çünkü Erdoğan’ın istediği zaten bu. Muhalefeti provokasyonlara açık şekilde sokağa dökmek ve bu gerginlik üzerinden politika yapmak. Bu tuzağa düşmemeliyiz, Erdoğan’ın oyununu bozmalıyız.”
Kılıçdaroğlu 1 Haziran’da Sözcü’den Saygı Öztürk’e, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “CHP’yi sokağa dökerek” bir olağanüstü hâl ilan ederek “daha baskıcı” bir yönetim “kumpası” içinde olduğunu öne sürmüş, “bu oyuna gelmeyeceğiz” demişti.
Şentop’un sert yanıtı
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Kılıçdaroğlu’nun kendisini hedef alan eleştirileri üzerine YetkinReport’a yazılı açıklamalarda bulundu. Şimdiye dek milletvekilliği düşürülen üyelerin listesini de içeren uzun açıklamada Şentop’un söylediklerinden şu noktalar öne çıkıyordu:
• “Anayasa ve İçtüzük hükümlerinin uygulanması ve meselelerin bu çerçevede çözümlenmesi için talimata lüzum yoktur. Zira bu hükümler, kendiliğinden ve şartlar oluştuğunda uygulanmak zorundadır. Türkiye’yi yönetmeye talip bir siyasi partinin genel başkanı, Anayasanın ve Meclis’in işleyişini düzenleyen İçtüzüğün hükümlerinin uygulanmasını, ‘talimatla iş görmek’ zannediyorsa, ortada vahim bir bilgi ve ciddiyet sorunu vardır. Son derece yakışıksız bu iddia, mugalatadan ve ucuz bir siyasi manevradan ibarettir. Talimatla iş yapmaya alışkın olanlar, başkalarını da kendileri gibi sanır; başkalarını bu şekilde itham eder.
• “Altını çizerek belirtmek isterim ki, bazılarının iddia ettiği gibi dönem sonuna bırakılmış tek bir kesin hüküm yoktur. Bir işleyişte teamülden söz edebilmek için birden fazla uygulama gerekir. Oysa bu konuda tek bir örnek bile yoktur. Bu konuda teamül olduğunu iddia eden ve örnek veremeyen kimsenin ya cahil ya da yalancı olduğunu düşünmek de gayet tabiidir. [Şentop açıklamasında üyeliğin oylama ile düşürülme yönteminin 1995 Anaysa değişikliği ile kaldırılmış olduğunu, yalnızca bilgi verilme kuralının kaldığını vurguluyor.] Bugüne kadar hakkında kesin hüküm verilen ve TBMM’ye gönderilen milletvekillerinin haklarındaki hüküm okunmuş ve milletvekillikleri düşürülmüştür. Eğer bir teamülden söz edeceksek, teamül ve uygulama budur.”
Berberoğlu dosyasının özelliği
• “Milletvekillerinin dosyalarında, siyasi parti liderinin iddia ettiği gibi “konunun uzmanlarının bu kararların dönem sonuna bırakılması gerektiğini söyleyen görüş”leri yok. Bu dosyalarla ilgili uzman görüşü alındığı ve bunların dosyada bulunduğu iddiası tamamen yalan. Sayın Leyla Güven ve Sayın Musa Farisoğulları hakkındaki kesin hükümler, 30 Ocak 2020’de, yani bir önceki TBMM Başkanı Sayın Binali Yıldırım döneminde değil, benim dönemimde geldi. Bu sebeple, Sayın Binali Yıldırım’ın adı geçen iki milletvekili ile ilgili uzman görüşü alması zaman bakımından mümkün değildir. (…) Sayın Enis Berberoğlu hakkındaki kesin hükmün TBMM’ye geliş tarihi ise daha eskidir. [26 Kasım 2018] Sayın Berberoğlu’nun dosyasındaki evrakı da tek tek biliyorum. “Milletvekillerinin dosyasına girdi” denilen uzman görüşü veya bir mütalaa yok. İddia sahibi iddiasına güveniyorsa, gelsin dosyaya basının huzurunda bakalım; o uzman görüşünü bulsun ve göstersin.”
Meclis Başkanı, Berberoğlu dosyasının neden bu kadar bekletildikten sonra şimdi Güven ve Farisioğulları ile birlikte getirildiği sorusunu ise, önce Berberoğlu’nun Anayasa Mahkemesine bireysel başvurusunun incelenmesi, sonra Covid-19 ve infaz yasası tartışmalarının yaşanması, o sırada Meclis’in tatile girmesi, açılır açılmaz da gündeme gelmesiyle yanıtlıyor.
Buldan: amaç halkı sokağa dökmek değil
HDP Eş-Başkanı Buldan Kılıçdaroğlu’nun yürüyüş kararları imasıyla endişe beyanı üzerine YetkinReport’a şu açıklamalarda bulundu:
• “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üçüncü büyük partisi olan HDP son zamanlarda bir irade gaspı ile karşı karşıya. Milletvekillerimiz tutuklanıyor, belediye başkanlarımız tutuklanıyor, yerine kayyum atanıyor. Son olarak iki milletvekili arkadaşımızın üyelikleri Anayasaya aykırı olarak düşürüldü ve cezaevine kondular. HDP demokratik tepkisini ortaya koyacaktır. Amacımız provokasyon ya da halkı sokağa dökmek değil.
• “Bizimki bir ilden diğerine kesintisiz bir yürüyüş olmayacaktır. Sembolik olarak Leyla Güven arkadaşımızın milletvekili seçildiği il olan Hakkâri ve Selahattin Demirtaş arkadaşımızın tutuklu bulunduğu Edirne’den Ankara’ya yola çıkacağız. Türkiye’nin partisi olduğumuzu vurguluyoruz. Yol boyunca bazı il ve ilçe merkezlerinde kendi örgütlerimiz, kitle örgütleri ile toplantılar planlıyoruz. Kışkırtma ihtimalini dönemin koşulları gereği biz de dikkate alıyoruz. Sokağa dökülüyor değiliz.”
HDP, seçilmiş isimlerin görevden uzaklaştırılıp tutuklanması karşısında tabandan gelen tepkilerle, devlet ve siyasetten gelen PKK ve terör eylemleriyle arasına net bir çizgi çekme talepleri arasında sıkışmış ve bir çıkış arayışında görülüyor. Bunda HDP’nin PKK ile arasında daha kesin çizgi çekmesini haklı olarak isteyenlerin, aynı zamanda HDP’yi ısrarla PKK’nın ta kendisi olmakla itham etmesindeki çelişkinin de payı var.
Diğer taraftan CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun siyasi gerilimin sokağa yansımaması doğrultusunda özel bir çaba içinde bulunduğu görülüyor. Bu olumlu bir tutum. Doğal olarak siyasi gerilimin düşürülmesi için en az muhalefet kadar iktidarın da, yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da adım atması gerekiyor. Hem AK Parti hem CHP’nin önümüzdeki aylarda kurultay/kongre sürecinde olması keskin siyasi demeçlerin son bulması için uygun bir zemin değil ne yazık ki. Ancak başta ekonomi olmak üzere önemli sorunlar kapıdayken, ülkenin ve halkın çıkarına olan daha fazla gerilim değil uzlaşma olduğu da ortada.