İngiliz Reuters haber ajansı 9 Aralık günü foto-video muhabiri Issam Abdallah’ın 13 Ekim tarihinde bir İsrail tankı mürettebatının açtığı ateşle öldürüldüğünü, yaptığı ayrıntılı araştırmayla kesinleştirdiğini bildirdi; raporu 7 Aralık günü duyurmuşlardı. Aynı atışla aralarında Fransız AFP muhabiri Christina Assi’nin de bulunduğu altı foto-video muhabiri de yaralanmıştı. Muhabirler İsrail’in Lübnan topraklarına açtığı ateşi görüntülüyorlardı.
Yine 9 Aralık günü ABD Başkanı Joe Biden İsrail’e 106,5 milyon dolarlık acil tank mermisi satışı için yetkisini kullandı; demek ki İsrail’in Gazze operasyonunu devam ettirmek üzere tank mermisi stokları eriyordu ve Biden -45 bin Merkava tankı mermisi için- acilen yardımına koşuyordu.
Mermi satışı günü ateşkes vetosu
ABD yine 9 Aralık günü insani yardım amaçlarıyla Gazze’deki ateşkesin uzatılması için Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in -ilk kez kullandığı yetkisiyle- yapılan BM Güvenlik Konseyi oylamasını tek başına veto etti. Şimdiye dek “Keşke sivil öldürmeseniz” söylemi arkasında Gazze’deki İsrail operasyonunu “kendini savunma hakkı” sayan Fransa bu kez ateşkesten yana oy kullandı. Ülkesi protestolarla kaynayan İngiltere de bu kez tam destek veremedi, çekinser kaldı. ABD’nin gerekçesi “özrü kabahatinden büyük” dedirten türden: ateşkes yeni bir savaşın tohumlarını serper.
Yine 9 Aralık günü, daha önceki bir saatte, aralarında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da bulunduğu İslam Konferansı Teşkilatı ve Arap Birliği ortak temas grubu üyeleri Vaşington’da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile toplantı yapmış, Gazze’de sivil katliamına son verilmesi için İsrail üzerindeki etkisini kullanmasını ve ABD’nin BM’de ateşkesin uzatılması önerisini veto etmemesini istemişlerdi.
Anlaşılan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ateşkesin bitimiyle, bütün Gazze halkını Hamas’la bir tutan operasyonlara devam etme isteği baskın gelmişti.
İki yüzlü bir söylem
ABD tek başına da kalsa İsrail’i adeta 51’inci eyaleti olarak savunmaya devam ediyordu.
İşin traji-komik yanı, bu oylamadan bir gün önce, 8 Aralık günü ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un, İsrail’i “masum sivillerin korunması yasalarına uymaya çağırmaya devam ettiklerini” açıklamasıydı.
Bir yandan İsrail’e “masum sivilleri öldürmesen keşke” söylemi, diğer yandan ateşkesi veto ve acil mermi satışlı çağrısı…
Aslında “Sivil ölümlerini kınıyoruz ama…” diye başlayan ikiyüzlü cümlelerin devamını okumak dahi zor geliyor.
Bunun bir örneğini kırk yıllık sosyalist ve insan hakları savunucusu Fransız aktivist Bernard-Henri Lévy’nin Time dergisinde yayınlanan “Neden İsrail’i savunuyorum” başlıklı makalesinde de gördük. Lévy’nin bir yandan “bu berbat savaşta öldürülen her sivil için yas tuttuğunu” söylerken İsrail ordusunu (IDF) sivil öldürmeme dikkatinden dolayı övmesi, Hamas’ı durdurmaya kimin gücünün yeteceğini sorgulamasını karanlıkta bırakacak derinlikte bir çelişki. Lévy İsrail’i savunuyormuş, çünkü karşısında Rusya, Çin, İran ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Hamas söyleminden dolayı Türkiye varmış. Mantık bu.
CHP’nin Gazze söylemi olumlu
Yine 9 Aralık günü, CHP lideri Özgür Özel, özel davetli olarak bulunduğu Alman Sosyaldemokrat Partinin (SPD) Berlin’deki kongresinde yaptığı konuşmasında Gazze’deki insani duruma seyirci kalınmaması gerektiğini söyledi. Özel’in Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile ayrıca yaptığı görüşmede de Gazze konusunu açtığı bildiriliyor. Erdoğan 17 Kasım’da Almanya’da Scholz’la buluşmasında Alman hükümetinin İsrail’e verdiği desteği Holokost nedeniyle duyulan suçluluk kompleksinden kaynaklandığını öne sürmüştü.
CHP lideri daha önce de -Erdoğan’ın “bir yiğit o çıktı” dediği- İspanya Başbakanı Sanchez’in başkanlık yaptığı Sosyalist Enternasyonal üyelerine birer mektup yazarak Gazze’de kalıcı ateşkes sağlanması ve sivil ölümlerinin son bulması için çaba harcamaya çağırmıştı.
CHP’nin gerek Sosyalist Enternasyonal gerekse Almanya’daki SPD kongresinde sergilediği Gazze tutumu olumlu. Zaten İsrail’in 7 Ekim Hamas saldırısı üzerine olarak başlattığı askeri operasyonun kendini savunma ve cevap hakkını çoktan aşarak sivil katliamı ve Filistinlilerin Gazze’den sürülmesi, bir etnik temizlik boyutlarına tırmanması karşısında alınan tutum giderek bir insanlık sınavına dönüşmeye başladı.