Dr. Argüden, ARGE Danışmanlık YK Başkanı ve Argüden Yönetişim Akademisi Mütevelli Heyet Başkanı'dır.
Yerel yönetimler, vatandaşa en yakın kamu yönetim organı olarak demokrasinin beşiği. Çeşitli çalışmalar kurumlarına güven duyulan toplumlarda yaşam kalitesinin de daha yüksek olduğunu vurguluyor. Demokrasiye ve kamu yönetimine duyulan güvenin azaldığı bir dünyada, vatandaş güvenini ve demokrasiyi güçlendirerek yaşam kalitesini geliştirmenin yolu yerel yönetimlerden geçiyor. Güveni geliştirmenin yolu ise iyi yönetişim. “Ölçmediğini geliştiremezsin”, kalite anlayışının
Dünya, demokrasinin korunması ve gelişimi için kritik bir dönemden geçiyor, siyaset ve kamu kurumlarına duyulan güven azalıyor. Oysa, kurumlarına güven duyulan toplumların yaşam kalitesi daha yüksek oluyor. İnsanların kamu otoritesi ile en yakın ilişki içerisinde olduğu kurumlar ise belediyeler. Bu nedenle, vatandaş odaklı yerel yönetişim anlayışının yaygınlaşması aslında demokrasinin ve ortak kaynakları paylaştığımız insanlarla birlikte
İyi yönetişim bir kültür ve bu kültürün yayıldığı iklimdir. Bu kavram aslında bu toprakların hiç de yabancı olmadığı bir kavram. “Sen sana ne sanırsan ayruğa da onu san. Dört kitabın manası budur, eğer var ise” diyen Yunus Emre’den; iyi ahlak, yardımseverlik, kardeşlik gibi meziyetleri barındıran Ahilik’ten ayrı düşünülemeyecek bir “birlikte iyi yaşama kültürü ve o
İnsanların bir toplum olarak yaşamlarını bir arada sürdürebilmeleri ve refah düzeylerini geliştirecek fırsatlara sahip olabilmeleri için etkin bir kamu otoritesine gerek var. Kamuda karar kalitesi bunun bir parçası.Vatandaşlar kamu otoritesini şu 7 temel amaç için görevlendiriyorlar:1. Hukuk devleti kavramının geçerli kılınması,2. Piyasa ekonomisinde rekabeti engelleyerek herhangi bir oyuncuya haksız çıkar sağlamasının önlenmesi ve makroekonomik istikrarın
COVID-19 kısa sürede yerel bir sorundan küresel bir salgına dönüştü. Geçmişteki deneyim ve tüm uyarılara rağmen, insanlar kadar devletler ve şirketler de bu salgına hazırlıksız yakalandı. Virüs dolaşmıyor, ama insanlar dolaştıkça çok geniş kitlelere bulaşıyor. Bu nedenle, devletler farklı insanların hareketlerini sınırlandırma yönünde kararlar alıyorlar. Ancak, ‘Hareket demek, bereket demektir’ ve hareket kısıtlanınca ekonomik faaliyet