Yıllardır cari işlemler açığı veren herhangi bir ülkenin merkez bankası –elbette bizim Merkez Bankası da- uygulayacağı politikalarla ülkesini kalıcı olarak cari işlemler fazlası veren bir ülke haline getirebilir mi?Bu sorunun önemi sanıyorum yeteri kadar açık. Ben dinlemedim; basında ve sosyal medyada yer alan haberlerin yalancısıyım: Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu 28 Ekim günü yaptığı
Merkez Bankasındaki son görev değişiklikleri ardından 14 Ekim sabahı itibarıyla dolar kuru 9,10 sınırının üzerine çıktı. Son günlerde döviz kuruna ilişkin ilginç tartışmalar boy gösteriyor. Merkez Bankası’nın (TCMB) 23 Eylül’de yaptığı bir puanlık faiz düşüşünün dolarda o tarihten sonra gözlenen artışta etkisi olmadığından tutun da cari işlemler dengesindeki iyileşmenin döviz kuru üzerindeki baskıyı hafifleterek enflasyona
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası’nın iki başkan yardımcısını ve bir Para Politikası Kurulu üyesini bir gece yarısı kararnamesiyle görevden aldı. Karar Erdoğan’ın akşam saatlerinde Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ile yaptığı görüşme sonrasında Resmî Gazetede yayınlandı. Kararın yayınlanmasıyla birlikte Türk lirasının değeri daha da düştü. Bir gün önce Cumhurbaşkanının Suriye’de yeni askeri operasyon sinyaliyle 9
Farklı enflasyon değerleri havada uçuşuyor. Ortalama vatandaşı yakından ilgilendirmesi gereken TÜİK’in tüketici fiyat endeksine bakarsanız yıllık enflasyon yüzde 19,6 düzeyinde. Oysa giderek artan sayıda vatandaş enflasyonun çok daha yüksek olduğunu düşünüyor. Bu düşünceye destek veren bir endeks var. Enflasyon Araştırma Grubu’na göre tüketici enflasyonu çok daha yüksek: Yüzde 44,7. Geçici gelişmeleri filtreleyip enflasyonun ana eğilimini
Merkez Bankasının (TCMB) son dönemde değişen iletişimi ve çekirdek enflasyonu kullanarak yeni bir argüman oluşturmasının ardından gözler önümüzdeki hafta, 23 Eylül’de açıklanması beklenen faiz kararına çevrildi.Mali piyasalardaki ekonomistler de yavaş yavaş beklenti anketlerini tamamlamış durumda. Bu anketlere göre piyasa ekonomistlerinin yüzde 80’i haftaya bir faiz indirimi beklemiyor. Yine de bu riski piyasada kimsenin de göz
Merkez Bankası yılın Üçüncü Enflasyon Raporunu kamuoyuyla paylaştı. Böylece TCMB’nin %12,2 olan 2021 sonu enflasyon tahminini %14,1’e yükseltildiğini öğrendik. Piyasada yıl sonu enflasyon tahminleri ise %16-17 bandında oluşmakta. Bu tahminleri göz önüne alırsak, Merkez Bankası’nın tahmini oldukça iyimser kalıyor. Enflasyonla mücadelede yaşadığımız zorluklar da böylece görülebiliyor.TCMB’nin de sıklıkla altını çizdiği gibi, kısa vadede enflasyonda oynaklık
Enflasyondaki gidişata dair belirsizliğin belirgin şekilde devam ettiği bir dönemden geçiyoruz. Her ne kadar Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun son yaptığı enflasyon raporu toplantısında, enflasyonun nisan ayında tavan yapacağı ve ardından kademeli düşmeye başlayacağı bir sürece değinse de paylaşılan raporda patika tahmininin üst bandı farklı bir görüntüye işaret ediyor. Enflasyon yaz aylarına sarkan bir
12 Mart Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Ekonomik Reform Paketi açıklandı. Para politikası üzerine çalışan bir iktisatçı olarak en çok dikkatimi çeken ve anlamaya çalıştığım ifade şu oldu: “İkide bir fiyat istikrarı diyorlar ya biz onu bir kenara koyduk. Yeni dönem dört temelin üzerinde bina edilecek. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat. Bu amaçla harcama disiplini, kamu
Enflasyonu tartışırken, her daim konuya kısa vade büyümeden vazgeçmek ve bir bedel ödemek olarak yaklaşıyoruz. Gerçekten durum bu mu? Rakamlara daha detaylı bakarsak, Türkiye ekonomisinin enflasyon konusunu çözmeden kısa vadede dahi istihdam yaratan bir büyüme sağlayamadığını net şekilde görebiliriz. Dolayısıyla konu enflasyonla mücadele ise, kısa vade fedakârlık ile cümleye başlamak yanıltıcı olabilir. “Varsın enflasyon yüksek
Uzmanlık alanı para politikası olan bir iktisatçı için sürdürülebilir büyüme yolunda yapılması gereken ilk şey şüphesiz fiyat istikrarıdır. Türkiye ekonomisi ile ilgili yorumlarımın dönüp dolaşıp enflasyonda düğümlenmesinin sebebi de bu. 2020 yılının getirdiği bütün trajedi ve kayıpları bir kenara bırakırsak, geçtiğimiz senenin bize sağladığı ender faydalardan bir tanesi “fiyat istikrarı” gibi soyut bir kavramı somutlaştırması oldu.