O sırada sonucu henüz belli olmayan ABD başkanlık seçimi üzerine bu güncellemeyi yapmak üzere bilgisayar başına geçtiğim sırada televizyon ekranında bir son dakika gelişmesi belirdi. Başkan Donald Trump, kaybettiği Wisconsin eyaletinde seçimlerinde oyların yeniden sayılmasını istemişti. İtiraz bir haktır tabii ama “Tamam” dedim, “Bir de seçimin tekrarlanmasını isterse İstanbul belediye başkanlığı seçiminden farkı kalmayacak.” Trump ABD Başkanlık seçimlerini başka bakımlardan da 2019 İstanbul belediye seçimlerine çevirdi.
Örneğin daha oy sayımı yeni başlamışken Beyaz Saray’da seçimi kazandığını ilan etti. 170 milyona yakın seçmenin 100 milyondan fazlası -koronavirüs salgının da etkisiyle oylarını mektupla kullanmışken, “hazır oylarla seçimi çalıyorlar, mahkemeye başvuracağım” diye feveran etti. Evet, iktidarda olduğu halde. Geride olduğu Arizona’da oy sayımına devamı desteklerken, mektupla kullanılan oyların sayımına geçilmeyen ve ileride göründüğü Pennsylvania eyaletinde daha fazla sayıma gerek kalmadığını çünkü kazandığını söylüyordu.
İstanbul seçimlerine bir benzerliği de önce açıklanan sonuçların hep Trump lehine olması, Ekrem İmamoğlu’nun olduğu gibi sonradan Biden lehine dönmesiydi.
Bölünmüş ülke, kutuplaşmış toplum
Bu ifade bana ait değil. ABD seçimlerine atfen İngiliz BBC spikerleri ve muhabirleri tarafından üstüne basa basa, adeta tadını çıkarmak istercesine sık sık kullanıldı. Gerçekten de ABD toplumu tam ortasından bölünmüş bir görüntü veriyor. Gün içinde sohbet ederken ABD’de diplomat olarak bulunmuş ve daha sonra siyasete de atılmış arkadaşım Mehmet Ali Bayar “İkisi de kıl payı kazanabilir” dedi. “Ama ikisi de bu oranlarla “kaybetmiş” sayılır. Zira önlerinde, Amerika tarihinin en kutuplaşmış ve keskinleşmiş dönemi duruyor.”
Bu açıdan bakıldığında işin daha vahim boyutları da ortaya çıkıyor. Örneğin Trump kazanırsa, son dört yıldır sergilediği bütün hukuk tanımazlığına, hak bilmez küstahlığına kendi seçmeninden onay almış olacak. Bu nedenle Ankara’da ABD seçimlerine dair son değerlendirmelerde Trump’ın kazanmasının uzun vadede Türkiye’nin daha zararına olacağı, çünkü küresel kaosu artırabileceği saptaması yapılıyor. Öte yandan Trump sayesinde dünya ABD Başkanlarının aslında ne kadar geniş yetkilere sahip olduğunu da öğrendi. Kazanması halinde bu yetkileri artık Biden de kullanacaktır.
Türkiye bakımından olası sonuçları
Trump’ın kendisine en yakın bulduğu liderlerden birisi de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan. Küstah mektuplar, mesajlar yazsa da iki gün sonra göklere çıkardığı, golf oyununu kesip telefonuna çıktığı medyaya yansımış durumda. Dolayısıyla Trump kazanırsa, sanki Erdoğan kazanmış, Erdoğan’ı sert eleştiren Biden kazanırsa, Erdoğan kaybetmiş olacak gibi bir algı mevcut. ABD seçimlerine adeta Türkiye seçimiymiş gibi bakma yanılsamasına yol açıyor bu durum; her ne kadar Trump işi biraz İstanbul seçimlerine benzetmiş olsa da.
Oysa ne Trump yeniden seçilirse ABD ile işler son altı aydır -pandeminin de etkisiyle buzdolabına konduğu yerde kalır ne de Biden seçilirse Türkiye’nin Batı dünyasından kopmasına yol açacak ve ekonomisini batıracak kadar ileri gider. Biden’ın kazanması durumunda Erdoğan’ın kısa vadede ciddi sıkıntı çekme ihtimali bulunuyor yine de. Ama Ankara’daki değerlendirmelerde Biden’ın kazanmasının uzun vadede Türkiye’nin daha az zararına olabileceği konuşuluyor.
ABD seçimlerine baktığımızda en çok kaybedenin temsili demokrasi ile serbest ve adil seçimler olduğu da açıkça görülüyor. İzlemeye devam ediyoruz.