ABD Başkanı Joe Biden’ın 10-16 Haziran’daki Avrupa turunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan başka iki ülke lideriyle daha ikili görüşmesi olduğu açıklandı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre, bunlar İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin. Ve bir de NATO zirvesiyle ABD-Avrupa Birliği zirvesi var; onlar ikili değil, kurumsal, malum. Yani Biden’ın seçilmesi ardından denizaşırı ilk seyahatinde ikili görüşme yapacağı üç ülke liderinden biri Erdoğan olacak.
Biden Avrupa’da önce İngiltere’ye gidecek. Kraliçe İkinci Elizabeth ile protokol görüşmesinden çok Johnson ile siyasi görüşmesi önemli. Bu İngiltere’nin Avrupa Birliğinden ayrılmasından bu yana bir Amerikan başkanının -aslında tek stratejik ortağı olan- İngiltere’ye yapacağı ilk ziyaret. Aslında Biden’ın Avrupa turu, küresel çapta kovit pandemisi nedeniyle video aracılığıyla yapılan görüşmelerin de yeniden yerini yüz yüze konferanslara bırakmaya başladığını gösteriyor.
NATO zirvesi 14 Haziran’da Brüksel’de. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 1 Haziran’da yapılan(Mevlüt Çavuşoğlu’nun da katıldığı) Dışişleri Bakanları toplantısı sonrasında NATO’nun 2030 stratejisi çerçevesinde “Rusya ve Çin gibi otoriter rejimlere karşı” ortak mücadelenin temel olacağını söyledi. Ayrıca NATO’nun Asya-Pasifik, Latin Amerika ve Afrika’da yeni (üyeler değil) ortaklar kazanmayı amaçladığını söyledi. Afganistan’daki NATO varlığı da masada. Bunlar Türkiye’yi yankından ilgilendiren konular.
Biden Erdoğan görüşmesi aynı gün, 14 Haziran’da yapılacak. 15 Haziran’da ABD-AB zirvesi var. 25-26 Haziran’daki AB Zirvesi öncesi Türkiye bakımından da önemli. 16 Haziran’da ise Birleşmiş Milletler temsilciliğinin bulunduğu İsviçre’nin Cenevre şehrinde Biden-Putin görüşmesi var. Biden, başkan olarak Erdoğan ile de Putin ile de ilk defa yüz yüze görüşmüş olacak. Dünya basını daha çok bu görüşme üzerinde duruyor. ABD ile Rusya arasındaki yeni casuslar savaşından iklim değişikliğine, Ukrayna’dan Suriye’ye dek (Türkiye’yi yakından ilgilendiren) konular masada.
Gelelim Biden-Erdoğan görüşmesine
Biden’ın Erdoğan ile yapacağı görüşmenin hazırlık toplantıları da tıpkı Johnson, AB ve Putin ile görüşmesi hazırlıkları gibi ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Wendy Sherman tarafından yürütüldü. Sherman’ın geçen hafta Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Rybakov ile görüşmesi sonrasında ABD’nin Rusya ile (Soğuk Savaş’ın bittiğinin işaretlerinden biri sayılan) 1992 Açık semalar anlaşmasına geri dönmeyeceğini söylemesi de Türkiye’yi çok ilgilendiriyor. Türkiye ve Rusya da bu anlaşma sayesinde birbiri üzerinde keşif-gözlem uçuşları yapabiliyordu.
Ama bu konunun Erdoğan-Biden görüşmesinde yer tutması beklenmiyor. İki ülke arasında o kadar sorun var ki. Başında S400 geliyor. Öyle görünüyor ki, Erdoğan bahsettiği üzere Rusya’dan yeni parti S400 almazsa, Biden da Kongre baskısına rağmen yeni yaptırımları tutabilir. Diğer taraftan ABD’nin Türkiye’nin ne pahasına olursa olsun NATO’dan kopmaması, Rusya (ve stratejik ortağı Çin’e) itilmemesi gibi bir siyaseti var. Tabii Erdoğan-Putin arasında son dönemde dönen rüzgârlar da Türkiye’yi NATO’ya daha sıkı bağlıyor.
Suriye-PKK/YPG konusu ciddi sorun Ankara için. Ancak 2-4 Haziran’da Türkiye’de bulunan ABD’nin BM Daimi Temsilcisi (ki Amerikan sisteminde asli kabine üyesi) Linda Thomas-Greenfield, Türkiye-ABD arasında “insani yardım” zemininde yeni işbirliği arayışı içinde. Bu zeminin hazırlanmasında Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu’nun çabaları diplomatik camiada biliniyor.
Gülen, Halkbank, Afganistan, Afrika
Fethullah Gülen’in ABD’de faaliyetlerini sürdürmesi konusu Erdoğan ve AK Parti yönetimlerinin çok konuştuğu ama ciddi girişimde bulunmadığı bir konu. Erdoğan her konu açıldığında 80 koli belge gönderildiğini söylüyor ama Amerikalılar bu belgelerin çoğunun adli değeri olmadığı iddiasında. Sadece Amerikalı değil, Batılı diplomatların kanısı, Erdoğan’ın aslında Gülen’in dönmesini hiç istemediği yönünde. Erdoğan’ın Gülen’in ABD’de kalmasının hem propaganda değeri hem de Türkiye’ye gelirse kendisine daha çok soruna yol açacağına inandığını düşünüyorlar.
Biden da tıpkı Donald Trump gibi Halkbank davasında kendisinin yapacağı bir şey olmadığını söyleyecek. Diğer yandan Biden’ın İran’la yeniden varmak istediği nükleer anlaşmanın parçası olarak yaptırımlar gevşerse, bundan Halkbank davasının -olumlu- etkilenme ihtimali de mevcut.
ABD, Afganistan barış sürecini Türkiye’nin yürütmesini önererek zaten başka alanlarda birliğini sürdürme isteğini göstermişti. Bu işbirliğinin Libya ve Afrika’nın başka bölgelerinde gelişmesi ihtimali var; özellikle Çin ve Rusya’nın Afrika atakları hızlanmışken. Türkiye-Mısır yakınlaşmasına da bu çerçevede bakmakta yarar var.
ABD ile ilişkilerde gerçekçi olmak lazım
Türkiye’nin ABD ile ilişkilerine ne aşağılık kompleksine kapılmış bir amir-memur ilişkisi içinde ne de “yumruğu masaya vurdum” boş hamasetiyle bakmak lazım. Uluslararası ilişkileri belirleyen, karşılıklı çıkarlar olduğu kadar karşılıklı muhtemel zararlardır.
Erdoğan-Biden görüşmesi muhtemelen “görüş ayrılıklarına rağmen ilişkilerin yeni bir zeminde gelişeceği” vurgusu ile bitecek gibi görünüyor. Bu görüşmeden radikal sonuçlar beklememek lazım. Zaten artık Amerikalıların başlattığı, Rusların ve Almanların da benimsediği uygulamayla içeride nelerin görüşülüp görüşülmediği konusunda tek tarafın değil iki tarafın açıklamaları da kısa sürede elimizde oluyor. Gerçeği görmek isteyen gözler için yeterince imkân var yani artık.
Yalnız Biden ile görüşmesi öncesinde Erdoğan’ın muhatabına önemli bir zaafını açık ederek diplomatik hata yaptığını söylememiz gerekiyor. Erdoğan 1 Haziran’da TRT’de yayınlanan programda, kendisi için en önemli unsurların başında liderlerle birebir görüşmenin geldiğini söyledi ve Biden ile görüşememekten yakındı. Bu aslında “devletten devlete ilişkileri Dışişleri gibi kurumlar yerine benimle konuşarak daha kolay halledebilirsiniz” demektir. Bu sadece Biden değil, Türkiye’den istediğini almak isteyen hangi lider varsa, Türk Dışişleri yerine doğrudan Erdoğan’ı arayarak kestirmeden sonuca gideceği algısına yol açar. Erdoğan şahsen muhatap alıma arzusunu açık ederek diplomatik zafiyet göstermiştir.
Ankara’daki etkili şahıslara sorsanız, Nasreddin Hoca’nın “Zaten inecektim” fıkrasında olduğu gibi Biden görüşmesinden “Beklentimiz” yok yanıtını alabilirsiniz. Karşılıklı beklenti NATO işbirliğinin devamı kaldıktan sonra, hâlâ “ticareti 100 milyar dolara çıkaracağız” hayalini bekleseniz ne olacak zaten?
Gerçekçi olalım, o yeter.