Türkiye’nin kuzeyinde kara bulutlar toplanıyor. Ama bizim İstanbul ve kuzey bölgelerde yaşadığımız kara kış gibi bir durumdan ötürü değil. Bundan çok daha öte tehlikeli bir durum yüzünden.
İlk iki dünya savaşının başlama vuruşunun yapıldığı Baltık-Adriyatik hattı yeni bir boy ölçüşmenin odak noktası halinde. Rusya askerlerini Ukrayna sınırına yığıyor, ABD 1850 askerini acil müdahale için hazır ola geçiriyor. NATO üyesi ülkeler Ukrayna’ya destek için silah ve mühimmat gönderiyor. Olay giderek 1960’larda Türkiye ve Küba üzerinde odaklanan boy ölçüşmeyi andırıyor.
1950’lerde 1960’larda James Dean, Marlon Brando asi gençliğinin gündemde olduğu dönemde Amerika’da “Tavuk oyunu” diye bir şey moda olmuştu dönemin asi gençleri arasında. İki genç, son model arabalarının direksiyonuna atlayıp, kafa kafaya çarpışacakmış gibi birbirlerine karşı son hızla arabalarını sürüyorlardı. Bazen çarpışıyorlar, bazıları ölüyordu.
Ama bazen biri son dakikada direksiyonu kırıp ölümlü kazadan kaçınıyor, ama artık “chicken/(korkak) tavuk” diye anılıyordu. Hatta bu İngilizce’ye “to chicken out – korkup kaçmak” deyimini kazandırmıştı.
Küba-Türkiye füzeler krizi ve “korkak tavuk” oyunu
Bu oyun daha üst seviyede risklerle 1960’larda Rusya lideri Nikita Kruiçev ve ABD başkanı John Kennedy arasında da oynanmıştı.
Amerika Türkiye’ye nükleer başlık da atabilen Jupiter füzelerini yerleştirince Rusya hemen Amerika’nın burnunun dibindeki Küba da bir füze üssü kurmaya başlamıştı. Amerikan U2 casus uçakları bu faaliyeti ve bu üsse roket getirmekte olan Rus gemilerini tespit edince, Amerika Küba’ya deniz ablukası uygulamaya başlamış ve donanmasını Karayipler denizine yığmıştı.
Bütün dünya nefesini tutmuş, parmakları tetikteki Amerika ile Rusya’dan hangisinin ilk geri basacağını ya da üçüncü bir dünya savaşının ilk adımını atıp atmayacağını heyecanla izliyordu. Gerçi bu olayın birinci derecede konusu olan Türkiye’de kimse bu olayın pek farkında olmamıştı ama Cuban missle crisis bütün dünyayı sarmıştı. Sonunda aklı selim galip geldi, Rus gemileri Atlantik Okyanusu ortasından geri döndü, Türkiye’deki Jupiter füzeleri gürültüsüz patırtısız sökülüp geri yollandı ve sonunda Khruşçev ile Kennedy’nin Viyana’da buluşup detente-yumuşama konusunda anlaşınca olay yatıştı.
Kara kara bulutlar
Bu tarihi olayı niye hatırlattım? Çünkü şu anda – biz Türkiye’dekiler kendi harala gürelemiz arasında pek farkında değiliz ama Avrupa’nın doğusunda bizimse tam kuzeyimizde yenide bir “tavuk oyunu” oynanıyor. Bu seferki oyuncular Rusya tarafında Vladimir Putin Amerika tarafında Joe Biden.
Rusya, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde kümesten kaçan Polonya Doğu Almanya, Macaristan, Bulgaristan, Romanya, Çekoslovakya ve Arnavutluk gibi Ukrayna’nın da Batıya katılmasını önlemeye çalışıyor. “Renkli devrimler” döneminde değişen dengeler bunu zorlaştırıyor. Gerçi Rusya bir oldubittiyle Kırım’ı Ukrayna’dan aldı. Ukrayna’nın doğrusundaki Rusya yanlısı güçler aracılığıyla da baskı uyguluyor. Ama Ukrayna’nın geri kalanı buna direniyor, hatta NATO’ya girmeye niyetleniyor. Rusya ise Batı’nın zaafları ve bence kifayetsiz liderleri sayesinde hem bunu önlemek ve belki de yarım kalmış hamlesini tamamlamak amacıyla Ukrayna sınırına yüz binlerce asker yığmış durumda. Harekete geçti geçecek bekliyor.
Açıkça savaş tehlikesinden söz ediliyor. Karadeniz’deki iki komşumuz arasında bizi çok ilgilendirecek bu durumla nedense pek ilgilenmiyoruz. Kara bulutlar toplanıyor dediğim budur.
ABD, Avrupa, Türkiye
Amerika, Joe Biden işbaşına geldiğinden beri Rusya ile ortak bir sözüm bulabilmek için yaptığı bir dizi görüşmeden bir sonuç alamadı. Sonunda o da askerlerini, savaş makinasını hareket geçirdi. Biden, Avrupalı müttefikleri ile “sıkı basma” konusunda mutabakat sağladığı için, oraya silah, malzeme gönderiyor, asker de göndermeye hazırlanıyor yani “bastırıyor”.
Küba krizini Avrupa’nın ortasında bir kez daha yaşıyoruz. Bu krizin serpintileri mutlaka bizi de etkileyecek. Bir defa Ukrayna’ya yeteneğini Azerbaycan-Ermenistan savaşında kanıtlamış
İHA’larımızı Rusya’nın “Yapmayın” uyarılarına rağmen Ukrayna’ya satıyoruz. Avrupa ve ABD ile ilişkilerimiz dört dörtlük değil. NATO içinde Fransa ve Yunanistan ile aramız şeker rengi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan NATO üyesiyiz diye vurguladı ama birileri eninde sonunda Türkiye’ye “Tarafını seç” diyebilir. Bu da bizi anide krizin göbeğine doğru itebilir.
Erdoğan arabulucu olabilir mi?
Rus tarafı bu öneriyi çok ciddiye almıyor. Moskova’dan Fuad Safarov’un haberine göre, Rusya’da bir televizyonda konuşan Dış ve Savunma Politikası Konseyi Başkanı Fyodor Lukyanov, “Erdoğan süper aktif, hiperaktif” diye konuşuyordu; “Her yerde olmak istiyor. Fakat aynı zamanda, oradaki durumun gerginleşmesindeki faktörlerden biri elbette Türkiye-Ukrayna askeri teknik iş birliğinin artması. İşte, bu nedenle tarafsız bir arabuluculuk yapmak fazla gerçekçi gözükmüyor.”
Programı sunan siyasi uzman Dmitri Kulikov da esprili bir dille şunları söyledi: “Bizim büyük bir dostumuz var: Erdoğan. Şimdi Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’ye “Birlikte bize gelin. Size kahve, şerbet, leziz baklava maklava ikram ederiz. Görüşeceğiz, sorunları çözeriz, buyurun gelin” diye sesleniyor” diyor. Hoş bir manzara değil. Malum, bir de Rus ve Ukraynalı turistlere güveniyoruz.
Onun için ülkemizdeki kriz, kargaşa ve çekişmelerin yanı sıra (onun yerine demiyorum) kafamızı biraz kaldırıp kuzeye bakmakta, oradaki gelişmeleri yakından izlemekte yarar var. Türkiye’deki fırtına bulutlarından daha kara bulutlar birikiyor.