Sadece elektriğe zam yaparken az tüketim hesabını elektrik şirketlerinin arzusu üzerine güya yanlış yapıp, tepkiler üzerine 150 kilovatsaat sınırını 210 kilovatsaate çıkarma dönüşünden söz etmiyorum. Erdoğan’dan İtiraflar derken daha sistemik yanlışlardan da söz edeceğim. Dökülüyor tel tel dökülmekte olan saptamasındaki iddianın hakkını vermek gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 31 Ocak kabine toplantısı ardından itiraflar dizisi olarak da görebileceğiniz halka hitabında şöyle bir cümle kullandı:
• “Enflasyondaki belli bir döneme mahsus arızi yükselişin kamburunu maalesef bir müddet sırtımızda taşımak mecburiyetinde kalacağız.”
İlk anda akla gelen soru şu: hangi döneme mahsus “arızi yükseliş” örneğin? Bu cümleyi okuyan Erdoğan’ın iktidarı 20 yıl kadar önce değil yeni devraldığını ve daha önceki CHP hükümetinin “kamburunu” taşıdığını düşünebilir. Oysa enflasyonun -hatta 15 Temmuz darbe girişimin olduğu 2016 yılında dahi- yüzde 8,5 düzeyinde olduğunu biliyoruz. Önlenemez tırmanış Erdoğan’ın “faiz enflasyonun kaynağıdır” tezini döviz kurunu ve faizi suni olarak düşük tutabilmek için kamu kaynaklarını bozdurmaya başladığı 2018 seçimleriyle başlamıştır.
Gelelim kambur ve köpük meselesine
Erdoğan enflasyon “kamburunu maalesef bir müddet sırtımızda taşımak mecburiyetinde kalacağız” diyor.
Oysa, çok değil bundan bir ay kadar önce, 4 Ocak’ta Erdoğan AK Parti il başkanlarına şöyle seslenmişti:
• “Kurdaki köpük gibi enflasyondaki köpüğü de süratle alarak ülkemizi bu görüntüden kurtaracağız. Kurdaki dalgalanma ve fahiş fiyatlar önümüzdeki çakıllar.”
Köpüğü ala ala bitiremedi Erdoğan. Ne kadar köpürmüş meğer kur da enflasyon da fiyatlar da? Kim köpürtmüş? AK Parti ve Beştepe ekonomi dehaları 20 Aralık kararlarıyla 2022 başında 9,5 dolara inmesini öngörüyordu. 1 Şubat sabahı itibarıyla 13,4 lira; doğrusu dalgalanma durdu ama 9,5 değil, 13,5 etrafında. Enflasyonun ise 2021 sonundaki yüzde 36 düzeyinde de kalmayacağı anlaşılıyor Cumhurbaşkanın itiraflar dizisinden.
Kaldı ki, dolar kuru 18 liraya doğru tırmanırken “fahiş” düzeylere tırmanan fiyatlar, dolar 13,5 liraya “düşünce” aynı oranda inmedi, artmaya devam ediyor. İtiraflar, Erdoğan’ın “çakıl” sandığının iri kaya parçaları olduğunu da içeriyor.
Yani hesaplar yalnızca kademeli elektrik zammı konusunda değil, pek çok konuda dökülüyor.
İtiraflar başlamışken: “FETÖ’yle mücadele”
Erdoğan, Abdulhamit Gül’ün yerine Bekir Bozdağ’ı üçüncü kez Adalet Bakanlığına getirmesini izah ederken “15 Temmuz gecesi Meclis’e bombalar yağarken darbecilere yiğitçe meydan okuyuşuyla hatırladığımız” ifadesini sarf etti.
Erdoğan’ın Bekir Bozdağ’ın gelişini 15 Temmuz 2016 darbe girişimi dolayısıyla Fethullah Gülen örgütüyle ilişkilendirmesi dikkat çekici.
Bozdağ 29 Ocak’ta bakanlığa atanınca CHP zamanında Erdoğan hükümetini devlet içinde yayılan -o zamanki deyimle- “F-Tipi” yapılanma konusunda uyarırken Bozdağ’ın, yine Adalet Bakanı olarak Gülen’i TBMM kürsüsünden övmesi sosyal medyada yayılmıştı.
Dahası, Gül’ün Adalet Bakanlığından ayrılma taleplerinin Erdoğan tarafından kabul edilmesindeki son damla da aynı konudaydı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun balık lokantası görüntülerinin MOBESE üzerinden mi sızdırıldığı tartışmasına, Süleyman Soylu idaresindeki İçişleri Bakanlığını “FETÖ yöntemleri” imasıyla katılmıştı.
AK Parti kaynakları Bozdağ’ın yargıda Fethullahçılar “temizlendikten” sonra yerini alan Menzil tarikatı ve Hakyol gruplarının etkisini kırmaya çalışacağını söylüyorlar. Erdoğan’ın 15 Temmuz vurgusu acaba itiraflar arasında Fethullahçılarla mücadelede de hesap hatası yapılıp bir dönüm noktasına geldi,ğini mi gösteriyor?
Kanal İstanbul imarına şükreden Arap emlakçı
Geçenlerde Deniz Zeyrek Sözcü’de yılan hikayesine dönen Üçüncü İstanbul (Yavuz Selim) köprüsü, demiryolu geçişi yapımını yazmıştı. İstanbul Havalimanını Akyazı’ya bağlayacak hızlı tren hattı 50 milyarlık bir proje. Zeyrek, projenin dört etaba bölündüğünü ve her etabın kimlere verileceğinin dahi belirlendiğini yazmıştı; umarım ben haksız çıkarım diyerek. Tahmin edebileceğiniz olağan şüpheliler arasında Cengiz, Makyol, Özaltın, MetGün, İçtaş, Türkerler, Çelikler da var. Ne var ki şirketler bu defa girmek istemiyor. İki nedenden. Birincisi, artan malzeme fiyatları nedeniyle maliyet belirleyemiyorlar. İkincisi de artık Erdoğan’ın ilk seçimde iktidardan gitme ihtimalini hesaba katıyorlar.
Kanal İstanbul demişken… Yine Sözcü’de Çiğdem Toker Yazdı. Ürdünlü bir emlakçı videosunda Erdoğan’a şükür duaları ediyor. Sebebi Kanal İstanbul güzergâhı üzerindeki Yenişehir bölgesindeki belli arazilerin tarla olmaktan çıkarılıp konut yapımı ve ticarete açılması. Toker araştırmış: Ürdün vatandaşı Husam Tamim Moh’d Aladani, 2019’de Başakşehir’de kurduğu Go Smart emlak şirketi videosunda “Bizden alan kazandı” reklamını yapıyor henüz Kanal İstanbul’dan arazi almamış Arap müşterilere.
Kalabalıklar azaldıkça sinirler bozuluyor
Erdoğan’ın ekonomik ve siyasi hesapları yanlış çıktıkça, enflasyon “kamburunun” yükünü şatafattan tasarruf etmeyen yönetim ve çevresi değil halk taşıdıkça, Erdoğan’ı görmek için meydanları, salonları dolduran kitleler azalıyor sanki.
Buna ilk kez CHP Mersin mitingi vesilesiyle tanık olmuştuk. Erdoğan geçenlerde Giresun’da Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu’na herkesin önünde çıkıştı “Neden küçük salonda yaptınız toplantıyı?” diye. Gerçekten de Giresun’da daha büyük salonlar vardı. Ama klasik yöntemdir; siyasiler kalabalığı vurgulamak için küçük alanlar, salonları tercih ederler, kitlelerin istenen çoklukta olmadığı dönemlerde.
Ve bir de Trabzon olayı var. Hani konuşmayı yeni öğrenen çocuğa küfür öğretip marifetmiş gibi “Küfret bakalım amcaya” diyen ebeveyn gibi, oyuncak hediye edip CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret ettirme olayı. Erdoğan’ın her yaptığına makul gerekçe üretmekte mahir bir kaynağım dahi “Şovu abartınca böyle oluyor” tepkisi verdi canı sıkılmış bir tonda.
Yakında o konuda da itiraflar başlar.
Sezen Aksu ve Sedef Kabaş
İtiraflar deyince tabii Sezen Aksu’yu unutmamak lazım.
Hatadan dönüş diyemiyorum, kimse kusura bakmasın, yanlış yapıldığının itirafıdır ama “dil koparma” sözü geri alınmadı. Sadece Sezen Aksu’yu kast etmediğini söyledi Erdoğan, o zaman kimi kast ettiği sorununu havada bırakarak.
İtiraflar bir gün apar topar tutuklanan Sedef Kabaş’ı da kapsar mı? On binlerce “hakaret davası” dünya siyasi tarihinde görülmüş duyulmuş bir şey değil, o bakımdan.