Son gelişmeler, Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı istilaya başlamasıyla başlayan savaşın kısa sürede bitmeyeceğini gösteriyor; kriz uzuyor. Krize komşu ve asli aktörlerden biri konumundaki Türkiye’de iktidar ve muhalefet dışında ekonomi dünyasının da hesabını bu ihtimale göre yeniden yapması gerekiyor.
Savaşın ilk aşamalarında Türkiye’nin aldığı dengeci konum uluslararası planda olumlu karşılandı. Montrö Sözleşmesinin devreye alınarak Boğazların savaş gemilerine kapatılması, Rusya’ya karşı ilan edilen ambargolara katılmama kararı, Ukrayna ile işbirliğinin devamı, iki ateş arasında kalan sivillerin kurtarılması ve çıkamayanlara insani yardım ulaştırılması gibi çalışmalardı bunlar. Rusya ve Ukrayna arasında üst düzey iki sıcak temas da Türkiye’de sağlandı; önce 10 Mart’ta Dışişleri Bakanları Antalya’da, sonra da 29 Mart’ta siyasi heyetler İstanbul’da buluştu.
O günlerde Türkiye bakımından yapılan değerlendirmeler, Ankara’nın önünde üç senaryonun varlığını gösteriyordu.
Üç senaryo neydi?
Üç senaryo da zamana bağlıydı.
1- Savaş kısa vadede durulursa, kriz soğursa – ki kısa süre derken 3-4 ay kastediliyordu- bu Türkiye’nin durumu kısa sürede toparlayıp ekonomik olarak lehine çevirebileceği anlamına gelecekti. Yani savaş Haziran gibi durulursa Türkiye krizden doğan kayıplarını telafi edebileceği gibi avantaj da sağlayabilecek, bu avantaj Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti hükümetinin ekonomik krizden çıkışı finanse etmesine yardımcı olabilecekti.
2- Orta vadeye yayılırsa -ki bununla 6 ila 12 ay, yani kabaca 2022’nin sonbahar kış ayları kastediliyordu- durumu toparlamak güçleşecekti. Türkiye’nin 2021’de 45 milyar dolar ödediği petrol ve doğal gaz dış alımına, fiyatlar böyle devem ederse 2022’de ödeyeceği tahmin edilen 75 milyar dolar, hükümetin dış açık ve bütçe hesabını alt üst ediyordu.
3- En kötüsü savaşın ve krizin 2022 ötesine uzamasıydı. Bu senaryo sadece Türkiye’nin bütçe, ödemeler dengesi, enflasyon hesabını değil Erdoğan ve AK Parti’nin 2023 seçim hesabını da alt üst edebilirdi.
Gelinen aşamada görünüm
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in 4 Mayıs’ta 2022 sonuna dek Rusya’dan petrol alımına tam ambargo uygulanması planlarını ilan etmesi, AB’nin hesabını krizin kısa vadede bitmeyeceği, en azından 2022 sonuna dek uzayabileceği ihtimaline göre yaptığını gösteriyor.
ABD, İngiltere, Kanada, Almanya başta olmak üzere bazı NATO üyeleri Ukrayna’ya 155 mm obüsler dahil ağır silahlar ve zırhlı araçlar göndermeye başladı. Rusya’da buna karşılık olarak Ukrayna’ya silah taşıyan NATO araçlarını düşman sayacağını, vurabileceğini ilan etti. New York Times gazetesi, Ukrayna savaşında vurulan Rus generaller hakkında istihbaratın Ukrayna’ya ABD istihbaratı tarafından verildiğini yazdı. AND savaşı uzatıp Rusya’yı ekonomik olarak çökertmek istiyor. Çin ihtiyatla seyrediyor; adeta rakipleri birbirlerini biraz daha yıpratsın diye bekliyor. Moskova’da Kızıl Meydan’da 9 Mayıs’ta yapılacak İkinci Dünya Savaşının bitimini kutlama geçit resminde Rusya Ordusu yeni silahlarını sergileyeceğini duyurdu. Rus yazar Anton Çehov’un kuralıdır, silah sahneye çıkıyorsa patlar.
Bu ve benzeri gelişmeler savaşın da krizin de kısa sürede bitmeyeceğini gösteriyor.
Herkes hesabını gözden geçirmeli
Hesap deyince aklımıza hemen ekonomi geliyor.
TÜİK’e göre resmî enflasyon oranın yüzde 69,97 olarak açıkladı; yüzde 70 değil yani, inanırsanız. Söyledikleri artık kimseyi güldürmeyen Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’ye inanacak olsaydık, bu aylarda yüzde 50’ye yaklaşacak ama geçmeyecekti. Herhalde yaz sonunda yeniden yüzde 50’lere filan düşerse, “işte başardık” diyecek.
Ticaret Bakanı Mehmet Muş ise ihracatın yıllık yüzde 24,5 artarak 23,4 milyar dolarla rekor kırdığını müjdeliyor ama aynı dönemde ithalat yüzde 34,9 artarak 29,5 milyar dolar olmuş. Özeti, dış ticaret açığı daha Nisan sonu itibarıyla 6,1 milyar dolara yükselmiş; sanki çocuk kandırıyorlar.
Yukarıda bahsettik, savaş uzadıkça petrol ve doğal gaz alımına ödenen para daha da artacak, ödemeler dengesi daha da bozulacak bu durumda. Turizm gelirleri kurtarır mı dersiniz?
Erdoğan’ın “sabredin” deyip bize 2053’ü işaret ettiği nurlu ufuklar hedefini, kusura bakmasın, ben göremiyorum. Savaş uzadıkça, ekonomik kriz cumhurbaşkanlığı seçim sürecini daha da etkisine alacak.
Ekonomide de siyasette de herkesin hesabını bu gerçeğe göre gözden geçirmesinde fayda var.