Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 26 Mayıs’ta yapılacak Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında Suriye’de yeni bir askerî harekât konusunun görüşüleceğini duyurdu. Erdoğan’ın 23 Mayıs’taki kabine toplantısı ardından yaptığı bu açıklama pek alışıldık değil. Cumhurbaşkanı daha önce de sınır ötesi askerî harekâtları önceden haber vermişti ama böyle gün veriyor olması dikkat çekici.
Erdoğan harekâtın amacını “güney sınırlarımız boyunca”, ki bu hem Suriye hem Irak sınırı demek, 30 kilometre derinliğinde güvenli bölgeler oluşturma çalışmalarını tamamlamak olarak açıkladı. Asker, istihbarat ve emniyet hazır olduğunda operasyonun başlayacağını söyledi. Bu da aslında Suriye’de (ve muhtemelen aynı anda Irak’ta) girişilecek kapsamlı bir harekâtın hazırlıklarının tamamlandığı, MGK’da üzerinden geçilip düğmeye basılacağı anlamına geliyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak topraklarında yeni tamamladığı “Pençe” serisi harekâtın bu birleşik harekâta hazırlık olduğu anlaşılıyor.
Muhtemel harekât, Suriye ve Irak’taki PKK ve türevlerini Türk sınırlarından topçu menzilinin de ötesine itmeyi amaçlıyor. Zamanlama açısından da dış politikadaki birkaç gelişmeyle eş zamanlı ve onları etkileyecek özellikler taşıyor.
Rusya, PKK, NATO
Erdoğan’ın harekât açıklamasından bir gün önce Türkiye gazetesi, Ankara destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) kaynaklarına dayanarak Rusya’nın İdlib, Hama, Lazkiye’nin yanı sıra Halep civarı, Menbiç, Tel Rifat, Haseke, Kobani (Ayn el-Arab) gibi PKK/PYD’nin etkin olduğu yerlerde konuşlu askerlerini çektiğini bildirdi. Habere göre bu birlikler takviye olarak Ukrayna’ya gönderilecekti. Bu haberden kısa süre önce Times of Israel gazetesi de Rus birliklerinin Ukrayna’ya çekilip yerini İran devrim Muhafızları ve Hizbullah’ın almasının İsrail hükümetini tedirgin ettiğini yazmıştı. Rusya’nın Suriye’de 60 binden fazla askeri olduğu tahmin ediliyor.
Acaba Vladimir Putin, Ukrayna’yı takviye ederken aynı zamanda ABD ve NATO müttefiklerinden (ve şimdi NATO’ya girmek isteyen İsveç ve Finlandiya’dan PKK’ya karşı destek bekleyen) Erdoğan’a “Buyurun, vurun” türü bir destek mi veriyordu? Yoksa bu aynı zamanda Türkiye’yi sadece ABD değil İran ile de karşı karşıya getirebilecek şekilde, Suriye’ye daha derin girmesine yol açacak bir tuzak mıydı?
ABD ve İsveç-Finlandiya testi
Ancak kısa süre önce ABD, PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG tarafından kurulan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrolündeki bölgeleri Suriye’ye uygulanan Amerikan yatırım yasaklarının dışına çıkardı. Ayrıca NATO müttefiki Türkiye’nin bütün “O silahlar bize karşı kullanılıyor” beyanlarına rağmen, IŞİD’e karşı mücadele gerekçesiyle silah dahil desteğe devam kararını duyurdu.
O zamandan bu zamana İsveç ve Finlandiya’nın Rusya korkusuyla NATO’ya üyelik başvurusu yapması konusu ortaya çıktı. Türkiye iki şart öne sürdü. PKK ve türevlerine verilen destek sözde değil, icraatta kesilecek ve Türkiye’ye PKK’ya karşı Suriye’de yürütülen harekât nedeniyle uygulanan askerî ambargolar kaldırılacaktı.
İşte (muhtemelen Irak’la birlikte) Suriye’de başlaması muhtemel askerî harekât, Ankara için Stokholm ve Helsinki’nin PKK faaliyetine karşı tutumunu sınama fırsatı da olacak. Ve tabii ABD’nin de.
Uluslararası politikada dikkatler Rusya-Ukrayna krizinde ve şimdi de Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’ya NATO vizesi verip vermeyeceğindeyken Suriye’de yeni bir harekâta batı ne tepki verecek? Özellikle İsveç ve Finlandiya ne tepki verecek?
Suriye’de dengeler nasıl değişebilir?
Ankara, “PKK’ya karşıyız, terör listemizde” deyip PYD’ye, SDG’ye ondan bağımsız örgütlermiş gibi yardım edilmesini ağır bir ikiyüzlülük ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın vurguladığı üzere “aklımıza hakaret etmeyin” tepkisiyle görüyor.
Rusya hala Suriye’de 6-7 bin asker tutacak. Bunların da Şam-Lazkiye-Tartus hattında Beşar Esad rejimini ve Tartus deniz üssüyle Hmeymim hava üssünü korumakla görevli olacağı anlaşılıyor.
Peki, PKK yardım çağrısı yaptığında ABD’nin ve Türkiye’yi İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine olur vermeye çağıran diğer müttefiklerinin, örneğin Almanya’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın, Hollanda’nın tutumu ne olacak? Ülkelerindeki PKK destekçisi lobilerin etkisiyle Türkiye’yi, yeni yaptırımlarla mı tehdit edecekler? Mevcut askeri ambargoları tutacaklar mı, yoksa tam da bu sırada kaldıracaklar mı? Ya da âdet yerini bulsun kabilinden tepkilerle mi yetinecekler?
Erdoğan’ın bu bölgelere 100 bin sığınmacıyı daha yerleştirmek için Suriye’de yerleşim birimleri kurma planına Şam tepki gösterdi ama Esad’ın Batı Suriye’de kendi etki alanı dışında ülkenin çoğu yerinde bir yaptırım gücü görünmüyor.
Böyle bir harekât Türkiye’nin iç politikasında da dikkatleri bir süre ekonomik krizden dağıtıp üzerine toplayacaktır. Ama her halükârda sıcak geçecek 2022 yazına bir gerilim etkeni daha eklenmiş bulunuyor.