Türkiye’nin ana muhalefet partisinin liderinin konuşmasını canlı yayınlayan TV kanallarına, artık hiç bir bağımsız niteliği kalmamış yayın denetim kurulu, RTÜK üzerinden ceza yağdırdı AK Parti hükümeti.
Ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na linç gibi saldırıya ise “basit yaralama” cezası verdi, Anayasaya göre bağımsız olması gereken mahkemeler.
CHP’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na siyaset, daha doğrusu seçilme yasağı getirdi aynı mahkemeler. Gerekçe yıllar önceki Tweet mesajında Cumhurbaşkanına hakaret.
Siyasetin sadece milletvekili seçilmek olmadığını hatırlamak için 25 yıl önce şiir okuduğu için hapsedilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Tayyip Erdoğan’ın durumuna bakmaları yeterdi oysa.
Şimdi 2019’da Erdoğan’a ilk seçim yenilgisini tattıran bugünkü İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na seçim yasağı getirme çabası var.
Seçime doğru çatlak sesleri susturmak
Erdoğan’ın karşısına Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmaya cüret eden HDP’li Selahattin Demirtaş beş yıldır hapiste tutuluyor.
Rakiplerini yargı kararları ve Meclis çoğunluğu üzerinden saf dışı bırakmaya çalışıyor adeta AK Parti.
Erdoğan, yargıya gözdağı vermeye devam ediyor. Birinci görevi devlet hesaplarında yapılan hataları bulmak olan Sayıştay’a, 160’ıncı kuruluş yılı töreninde “hata aramayın” dedi. Alkışladılar.
Kadın Cinayetlerini Önleme Platformu son yılların en etkili sivil toplum kuruluşlarından. Onu da kapatmak istiyorlar.
Diyeceksiniz ki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iktidarını borçlu olduğu stratejik ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesinin kapatılmasını istemişken dernek kapatılması da bir şey midir?
Evet, bir şeydir ve çok şeydir.
Muhalefetin, medyanın, sivil toplumun bastırılmasının, kendi derdiyle uğraşmak zorunda bırakılmasının bir tek nedeni var. O da seçime doğru çatlak ses çıkmasının önüne geçmek. Yasaklamak. Böylece kendi kitlesinin ya da kendisinden soğumaya başlamış kitlenin aklının çelinmesine meydan vermemek.
Erdoğan ekonomi kurmaylarını topladı
Belli bir seçmen kitlesinin AK Partiden soğumaya başlamasının en önemli nedeni Erdoğan’ın bir türlü kontrol altına alamadığı ekonomik kriz. Hayat pahalılığı.
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın “Enflasyon artar, çünkü mücadele edilmiyor” dediği 31 Mayıs günü Erdoğan ekonomi heyetini topladı. 3 Haziran’da enflasyon rakamları açıklanmasından hemen önce. TÜİK’in enflasyon ve hayat pahalılığı ölçümleri yapan biriminin başı geçenlerde istifa etmişti; sağlık nedeni dediler. Siyaset kulislerinde, yalan söyleme baskısından sinirleri bozulmuştur esprileri yapıldı. Şakaya vuruyor, ağlanacak halimize gülüyoruz artık.
Erdoğan ekonomi “kurmaylarıyla” toplantıdayken elektrik, doğal gaz ve akaryakıta yeni zamlar geldi. Bir avuç yeni mutlu azınlık dışında herkes her şeyden kısıyor; tasarruf edilmeyen tek şey, “itibar” zannettikleri lüks harcamaları, şatafat ve israf.
Baskı artıyor, narkoz kar eder mi?
İşte bütün bunlar, geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, kadın cinayetleri, kıyıların, ormanların turizm yatırımcıları ve madencilerin insafına bırakılması filan konuşulmasın diye yargıdan siyasete, medyadan sivil topluma her alan baskı altına alınıyor, kendi derdiyle uğraşmak zorunda bırakılıyor.
Olmadı aşırı doz hamaset, dünyaya kafa tutan kahraman narkozu.
Bu kadar baskının bir yerde ters tepeceği, narkozun da kar etmeyebileceği düşünülmüyor bile.
An itibarıyla fotoğrafımız budur.