Aslında sadece İstanbul değil. Van’dan Antalya’ya, Zonguldak’tan Denizli’ye Türkiye’nin dört bir yanında birkaç yıldır devam eden İsrail-İran casus savaşları Milli İstihbarat Teşkilatı’nı (MİT) sürekli meşgul ediyor. Ancak İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid’in 13 Haziran’da bütün İsrail vatandaşlarının derhal İstanbul’dan ayrılmasını istemesi dikkatleri İstanbul’a çevirdi. Aynı gün İsrail Milli Güvenlik Konseyi, İstanbul’a yönelik seyahat uyarısı yayınladı; uyarı en üst düzey olan 4’üncü düzeydeydi.
Bunun üzerine Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Lapid’le bir telefon görüşmesi yaptı. Lapid’in 23 Haziran’da Türkiye’ye gelmesi bekleniyor. Çavuşoğlu 25 Mayıs’ta 15 yıl aradan sonra İsrail’e giden ilk Türk Dışişleri Bakanı olarak Lapid ile görüşmüş ve iki ülke ilişkilerini geliştirme sözü vermişlerdi. Dışişleri Sözcüsü Tanju Bilgiç de ilgili makamlarımızca, terörle mücadeleye ilişkin işbirliği mekanizmalarımız çerçevesinde, gerekli her türlü güvenlik tedbiri alınmaktadır” açıklamasını yaptı. Şalom gazetesi bazı İsrail turist gruplarının kaçırılmak istendiği ancak engellendiği iddialarını aktardı.
İstanbul’da yakalanan İran casus ağı
Bunu İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz’ın 18 Haziran’da Türkiye’deki İsraillileri Türk güvenlik servislerinin uyarılarına hemen uyma çağrısı izledi. Haberi veren Times of Israel gazetesi MİT ve İsrail dış istihbarat servisi MOSSAD’ın iş birliğiyle son birkaç günde Türkiye’deki İsrail hedeflerine yönelik bazı saldırıların önlendiğini yazdı.
Aslında bu yılın başlarında 11 Şubat’ta İstanbul polisi, MİT’in verdiği istihbaratla İran’dan Türkiye’ye sığınmış askeri yetkililer ve rejim muhaliflerini kaçırma hazırlığındaki 13 kişinin tutuklandığını açıklamıştı. Anadolu Ajansı’nın haberine göre, İran istihbaratı VAJA ile bağlantılı olduğu öne sürülen İran ve Türk vatandaşlarının başında İran ordusundayken Türkiye’ye kaçıp Denizli’de yaşamaya başlayan Albay Yakub Hafız geliyordu. Yalova’dan Zonguldak’a kadar Türkiye’ye kaçmış başka isimler de vardı. Casusluk ağı “By Sağlam” isimli güvenlik şirketi görüntüsünde İhsan Sağlam ve İran vatandaşı Murteza Sultan Sanjari tarafından işletiliyordu.
Ancak İsrail hükümetinin Türkiye’ye seyahat uyarısı bir başka gelişmeden kısa süre sonra yapılmıştı.
İsrail, İran’da vurmaya başladı
İran Devrim Muhafızlarının dış operasyonlar birimi Kudüs Gücünde görevli Albay Hasan Seyid Hudayi 22 Mayıs’ta Tahran’da evinin önünde motosikletli iki saldırgan tarafından başından vurularak öldürülmüştü. New York Times gazetesi, 25 Mayıs’ta İsrail yetkililerinin ABD’ye cinayetin kendi işleri olduğunu söylediğini öne sürdü. Bu haberin sızması İsrail’i öfkelendirdi.
İsrail’in hedef listesindeki bir başka isim, İran nükleer programı yöneticilerinden Tuğgeneral Muhsin Fahirzade de 27 Kasım 2020 de Tahran yakınlarında öldürülmüştü. Sürekli koruma ordusu ve zırhlı araçla gezen Fahirzade, eşiyle zırhsız özel aracına bindiği gün yakınlardaki bir pikap üzerine gizlenmiş ve yüz tanımalı Yapay Zeka programı ile uydudan tetiklenen makinalı tüfek ateşiyle öldürülmüştü. Fahirzade’nin yüzüne 13 mermi isabet ederken yanında oturan eşinin burnu kanamamıştı.
Hudayi, Fahirzade’den sonra İsrail’in casus ağı tarafından İran’da öldürülen en önemli isimdi.
İran, 20 Temmuz 2020’de CIA ve MOSSAD hesabına çalışmaktan suçlu bulunan Mahmud Musavi Mecd’in idam edildiğini duyurdu. Buna göre casus, Irak ve Suriye operasyonlarını yöneten Kudüs Gücü komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani’nin yerini ihbar etmiş, ABD uçakları da bu istihbarat üzerine “Kara Şövalye” lakaplı Süleymani’yi 3 Ocak 2020’de Bağdat Havalimanında vurmuştu.
Türkiye’de saldırılara devam
İran, İsrail’le casus savaşlarında zayıflıyor. Hudayi suikastı, kendi casus şeflerini, kendi başkentinde koruyamadığını gösterdi.
Buna karşın İran istihbaratının Türkiye’deki faaliyetine devam ettiğini gösteriyor. Az önce söz ettiğimiz, İstanbul’da ortaya çıkarılan İran casus ağı bunun kanıtı. 1980’lerin sonu, 90’ların başında Türkiye’deki bir dizi suikast ve suikast girişimin altında İran istihbarıyla bağlantılı gruplar olduğu biliniyordu. Hatta 24 Ocak 1993’te Ankara’da öldürülen gazeteci Uğur Mumcu cinayetinde İran’ın rolü bugün dahi tam olarak bilinmiyor.
Son dönemdeki eylemlere bir örnek Suriye savaşına katılmamak için Türkiye’ye sığınan İranlı helikopter pilotu Mehdi Adarbaşi’nin Van’dan İran’a geri kaçırılmasının MİT ve Emniyet’in ortak operasyonuyla 24 Eylül 2021’de engellenmesiydi.
Bir başka örnek Türkiye’ye kaçıp yerleşen İran siber casusluk programının prensi sayılan Mesud Mulavi Vardanjani’nin 14 Kasım 2019’da Şişli, Esentepe’de yürürken 11 kurşunla vurulup öldürülmesiydi. İstanbul polisi cinayete karışanların yakalandığını (daha önce CIA başkanlığı da yapmış olan dönemin ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’dan bir gün sonra) 27 Kasım’da duyurmuştu.
İstanbul’dan Farsça yayın yapan Gem TV’nin sahibi İranlı Said Kerimian da 30 Nisan 2017’de Maslak’ta aracının önünü kesen çarşaflı kadın kılığında saldırganlarca öldürülmüştü.
İsrailli turistler kolay hedef mi?
Son gerilimin başka boyutları da var.
Türkiye’nin İsrail ile yumuşama siyasetine geçmesinin ilk işaretleri turizm alanında alınmıştı. Bu etkiyle sadece İsrail’den değil, ABD, Kanada, (kendisi de turizm ülkesi olan) İspanya gibi daha önce fazla turist gelmeyen ülkelerden de turist gelmeye başlamıştı. Özellikle İstanbul otelleri yıllardan sonra Arap ve İranlıların yanı sıra İsrailli turistlerle dolmaya başlamıştı.
Birkaç hafta önce bu durumdan memnuniyetini ifade eden İstanbul’un önemli beş yıldızlı otellerinden birisinin yöneticisi, isminin saklı tutulması kaydıyla “İşler bıçakla kesilir gibi düştü” dedi. Çavuşoğlu’nun seçim bölgesi olan Akdeniz turizm merkezi Antalya’yı ise Rus ve Alman turistler ayakta tutmaya devam ediyor.
Bu gelişmelerin Çavuşoğlu’nun İsrail ziyareti ardından gündeme gelmesi de dikkat çekici. İran gibi Yunanistan da Türkiye-İsrail yakınlaşmasından rahatsız. Zaten Çavuşoğlu ziyareti ardından İsrail Dışişleri Sözcüsü Lior Hayat’ın İsrail’e giden bir grup Türk gazeteciye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hükümetiyle ilişkileri geliştirmenin Yunanistan ve Kıbrıs Rum hükümetleriyle iş birliklerini olumsuz etkilemeyeceğini söylemesi dikkat çekiyor.
Zamanlama dikkat çekici
Çavuşoğlu ziyaretinin hemen arkasından ve tam da Lair’in “İstanbul’dan ayrılın” dediği günlerde, Hayat’ın Türkiye’yle karşılıklı büyükelçi ataması için acele etmediklerini söyleyip sözü Türkiye’nin Hamas ile ilişkilerine getirmiş olması da dikkat çekiyordu.
İşte bu koşullar altında Türkiye’de MİT ve İçişlerinin terör saldırılarını önlediği haberlerini Türk makamlarından değil, İsrail kaynaklarından alabiliyoruz. Her başarısını en kısa sürede duyuran Türk güvenlik siteminin bu ketumluğu size de tuhaf gelmiyor mu?