Eğer Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 19 Temmuz’da Tahran’da Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’i 45 saniye ayakta bekletmeseydi hükümet yanlısı medya zafer olarak neyi öne çıkaracaktı acaba? Böylelikle 5 Mart 2020’de 34 Türk askerinin Suriye’de -hala açıklanmasa da Rus jetlerince- şehit edilmesini görüşmek için gittiği Moskova’da, kapı önünde 2 dakika bekletilmiş olmasının rövanşı alınmış saydılar. İyi de Erdoğan Rusya ve İran’dan 23 Mayıs’tan bu yana bugün-yarın başlayacağını söylediği Suriye harekâtı için aradığı desteği bulabildi mi?
Yanıtı Erdoğan’ın Tahran’da yapılan Astana Sürecinin bu 7’inci Üçlü Zirvesinde yaptığı konuşmada buluyoruz. Erdoğan’ın bu konuda öne çıkan cümleleri şöyle:
• “Terör örgütleri ile mücadelemiz, nerede ve kimler tarafından desteklendiğine bakılmaksızın her daim sürecektir. Millî güvenliğimize kasteden şer odaklarını Suriye’den söküp atmakta kararlıyız. Astana garantörleri olarak Rusya Federasyonu ve İran’dan beklentimiz, bu mücadelede Türkiye’ye destek olmalarıdır.”
Aradığımız yanıt son cümlenin son kelimesinde: “olmalarıdır”.
Yani henüz olmamışlar, olmalarını bekliyor Erdoğan.
Yukarıdaki fotoğraftaki asık çehreler zaten bir şeyler anlatıyor.
Tahran’da tartışma
Aslında Rusya böyle bir harekata karşı olduğunu her fırsatta ama dolaylı şekilde, “Gerilimi artırıcı hareketlerden kaçınmalı” gibilerinden söylüyordu. ABD biraz daha açık. Nitekim 29 Haziran’da NATO Zirvesi çerçevesinde Erdoğan ile görüşen Biden, daha sonra Ege de ve Suriye’de istikrarın korunmasının önemini vurguladığını açıklamıştı. Ege ve Suriye’de askeri gerginliğe yol açmayın demeye getiriyordu.
Ancak en açık konuşan, Erdoğan’ın Tahran’da görüştüğü İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney oldu. Erdoğan’ın “Tel Rıfat ve Münbiç terör yatağı haline dönüşmüştür. Terör yuvalarının temizlenmesi çoktan gelmiştir” demesine ve bunun Suriye’nin de iyiliğine olduğunu söylemesine rağmen Hamaney bu herakata karşı olduğunu şu sözlerle belirtmiş:
• “Suriye’nin kuzeyine yapılacak bir harekât, teröristlere fayda sağlayacaktır. Elbette teröristler belirli bir grupla sınırlı değildir”.
• Suriye meseleleri diyalogla çözülmeli ve İran, Türkiye, Suriye ve Rusya müzakere ile bu meseleyi bitirmelidir.”
ABD, Rusya ve İran’a rağmen
Hamaney, Erdoğan’a açıkça Suriye’de sadece PKK ve uzantıları PYF/YPG olmadığını IŞİD, El Kaide ve Suriye rejiminin terörist saydığı, aralarında Türkiye’nin de Beşar Esad rejimine karşı desteklediği grupların da bulunduğunu hatırlatıyor ve “Suriye’yle konuşun” demeye getiriyor.
Özeti şu. Türkiye 15 Temmuz 2016’dan bu yana “Terörle kaynağında mücadele” stratejisi çerçevesinde Irak ve Suriye’ye askeri operasyonlar düzenliyor.
Suriye’deki operasyonların Rusya’nın bilgisi içinde yapıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hava sahasının kontrolü onlarda çünkü ve Suriye jetlerinin Türk birliklerini vurmamasının güvencesini veren de Rusya oldu hep. Şimdi “yapmayın” diyor.
Türkiye’nin Suriye’deki PKK ve türevi örgütlere düzenleme niyetindeki harekât birbirleriyle hiç geçinemeyen ABD, Rusya ve İran’ı birleştirmiş görünüyor. (Bu arada, ABD’den gelen bir açıklama, Erdoğan’ın Ukrayna tahılının uluslararası pazarlara çıkarılması doğrultusundaki çabalarının “takdirle karşılandığını” söylüyordu. Bu da kazanç sayılabilir mi Erdoğan adına? Bilemedim doğrusu.)
Peki, Türkiye’nin güvenlik kaygıları ve öncelikleri buna ABD’nin, Rusya’nın, İran’ın ne diyeceğine mi bağlı olmalı? Yanıtını Mayıs’tan bu yana Suriye harekâtı başladı-başlayacak diyen Erdoğan verecek.
Bilal Erdoğan ve bir isim daha
Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın İran’a giden resmi heyette yer alması dikkat çekti. Sivil toplum örgütü, örneğin TÜRGEV ya da Okçular Vakfı adına katılmış olsa da, iş insanı olarak katılmış olsa da resmi heyette, Cumhurbaşkanının Dış ve Güvenlik Politikaları danışmanı İbrahim Kalın ile aynı sırada görüşmelere katılması izaha muhtaç.
Benim dikkatimi çeken bir kişi daha vardı. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile heyetler arası görüşmelerde, arka sırada, İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un yanında gözüme çarpan Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu idi bu kişi.
Acaba ne tür bir anlaşma, ya da görüşme için oradaydı? İran kırk küsur yıldır ABD ambargosu altında. Zaten Rusya’nın İran’la son zamanlardaki dayanışması da bu zeminde yükseliyor. (Nitekim Putin ile Reisi görüşmeleri sonucu, Ukrayna Krizi nedeniyle Avrupa’ya gaz sevkiyatını kısan Gazprom’un İran ile 40 milyar dolarlık bir petrol-gaz anlaşması imzalandığı açıklandı.)
Türkiye’nin İran’la yaptırımların etrafından dolaşan alışverişi son olarak Reza Zarrab skandalına yol açmıştı. Zarrab sonra ABD’ye kaçtı, itirafçı oldu, Türkiye hakkında bizlerin bilmediği pek çok şeyi Amerikalılara anlattı. Şimdi Sezgin Baran Korkmaz da ABD’de. Sözcü’de Saygı Öztürk’ün yazdığına göre rüşvet verdiklerini kayda da almış. Eğer Amerikalılarla paylaşırsa yine bizim bilmediğimiz bir çok şeyi Amerikalı makamlar biliyor olacak.