Hayat

İzmir’in dağları: Kurtuluşu reddetmek, Kuruluşu reddetmektir

Bugün 9 Eylül İzmir’in Yunanistan işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıldönümü. Bugünlerde işgalden kurtuluşun yüzüncü yıldönümünü kutlayan ve kutlayacak olan yüzlerce kasaba, onlarca şehir ver Türkiye’de. İzmir simgedir.

15 Mayıs 1919’da ilk Yunan birliği Kordon’a çıktığı gün karşısında yalnızca duruma katlanamayıp beylik tabancasına sarılıp Efzon Birliğinin sancaktarını öldüren Hasan Tahsin’i bulmuştu. Asıl adı Osman Nevres’tir. Selanik’te Mustafa Kemal’in de gittiği Şemsi Efendi ilk okulunda, Feyziye Mektebinde ve İttihat ve Terakki bursuyla Paris’te Sorbonne Üniversitesinde okumuş bir Teşkilatı Mahsusa, gizli servis ajanıdır kendisi. İngilizler tarafından arandığı için gazeteci Hasan Tahsin sahte kimliğiyle çalışmaktaydı. Olay yerinde şehit edilmişti.

Dün İzmir’de Kordona çıkan Şehir Nevres Sokağından geçerken kendisini saygıyla anarken o anda İstanbul’da Payitahtta neler döndüğünü de düşündüm.

Menteşe Sancağını işgal eden devlet

Aynı gün, Başkatip, bugünkü deyimle Özel Kalem Müdürü Ali Fuad Bey, Halife Sultan Mehmet Vahdettin’e yeni gelen bir telgrafı verdi. Telgrafta “Bir devleti-i ecnebiyyenin” İzmir’e asker çıkarttığı yazıyordu. Daha sonra “Görüp İşittiklerim” adıyla yayınladığı anılarından Ali Fuad Türkgeldi’den okuyacağımız şekliyle Halife Sultan, Başkâtibine dönüp hemen Bab-ı Âli’ye, Sadrazam’a gidip şunu sormasını istedi: “Menteşe Sancağını işgal eden devlet kimdir? İzmir’i işgal edecekleri haberi alınan Yunanlılar mıdır?”

Yani Payitaht’ta İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilebileceği bilgisi vardı. Ama Osmanlı Hanedanının bugün iktidar çevrelerince toz kondurulmayan son sultanının bırakıp direniş iradesi göstermeyi, gösterdiği ilgi de bu kadardı.

Sadrazam Damat Ferit Paşa idi. Ali Fuad Bey makama girdiğinde Damat Ferit’i Maarif Nâzırı, yani Eğitim Bakanı Ali Kemal Bey ile oturup sohbet ederken bulur. Ali Kemal Bey, yakında başlayacak Millî Mücadelenin en ateşli muhaliflerinden olacaktı. Damat Ferit, Padişah’ın kendisine gönderdiği telgrafı okuyunca ilk tepkisini Fransızca vermişti: “Situation une des plus critiques – En ciddi durumlardan biri”. Sonra kendi kendine hayıflanmıştır: “Hiç olmazsa Yunanlılardan vuku bulmayıp Düveli Muazzama canibinden olsaydı”. Yani Saray’a göre İzmir’e Yunanlılar değil de İngiliz, ya da Fransız askerleri çıkmış olsaydı, bu daha kabul edilebilir bir durum olacaktı.

Direniş ateşi İzmir

Ertesi gün Mustafa Kemal Paşa, İzmir’in işgaline bu ilgisizliği gösteren Vahdettin’in, İngilizlerin şikayeti üzerine, Rum ve Ermeni çetelere direnen Türk ve Laz çetelerin direnişini bastırmak görevlendirmesiyle, Bandırma gemisiyle Samsun’a hareket edecekti. Uzun süredir arkadaşlarıyla gizlice kurdukları plan başkaydı ve 19 Mayıs’ta Samsun’a ulaştıklarında Halife Sultan’ın İngiliz baskısıyla hazırlanan direnişi bastırma planı değil, bambaşka bir direnişi örgütleme planını uygulamaya başlayacaktı.

Gerisini özetleyebiliriz: Amasya, Erzurum, Sivas, Kayseri, Ankara. Halife Sultan Vahdettin’in “Bu da geçer ya hû” ve “mevziiyi koruyalım” oportünizmiyle ses çıkarmadığı İstanbul’un İngilizler tarafından işgali ve Meclis-i Mebusan’ın dağıtılması. Bir ay sonra direnişin kalesi Ankara’da yeni bir Meclisin, Millet Meclisinin kurulması. O Meclis’in, Başkanı Mustafa Kemal Atatürk’e, orduların başkomutanı yetkisi vermesi. Adana, Maraş, Urfa, Antep direnişleri. İşgale ilk örgütlü direniş kurşununun Ayvalık’ta Ali Çetinkaya komutasında atılması. Reddi-İlhak cemiyetleri Batı cephesi İnönü, Sakarya, Dumlupınar ve nihayet İzmir’in kurtuluşu.

İzmir’in işgali direniş ateşinin yakılmasına vesile olmuştu. İzmir’in işgalden kurtarılışı sadece çürümüş işgalci orduların varlığının değil, çürümüş Osmanlı Hanedanının da son buluşunun ve Cumhuriyetin kuruluşunun simgesi oldu.

Kurtuluşu kuruluştan ayırmak mümkün değildir

Kurtuluştan 100 yıl sonra Atatürk’ün kurduğu TBMM Başkanlığı koltuğuna AK Parti oylarıyla oturtulmuş, gençliğinde ABD Altıncı Filosunu protesto eden gençlerin üzerine kalabalıkları kışkırtıp kan döktüren İsmail Kahraman gibilerin Kurtuluşu yok sayması şaşırtıcı değil. İstiklal Savaşını verilmemiş saymaları şaşırtıcı değil. Kadir Mısıroğlu gibi fanatik gericilerin “Keşke Yunan kazansaydı da Halife kalsaydı, Şeriat kalsaydı” demesi hiç şaşırtıcı değil.

Bizim Kurtuluş saydığımız onlara değildir. Karşı oldukları aslında Kuruluştur. Cumhuriyettir; kurtulmak istedikleri de odur.

İzmir’den yazıyorum bu yazıyı. Sabah saatlerinde bu yana sokaklarda ellerinde bayraklarla yürüyüşler başladı; “İzmir’in dağlarında çiçekler açar söylüyorlar. Bandolar Onuncu Yıl marşını, davul zurna ekipleri “İzmir’in kavakları” zeybeğini çalıyor.

Bu da Kurtuluş ve Kuruluş düşmanlarına dert olsun.

İzmir’in kurtuluşu kutlu olsun.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

Bu tablo değişmedikçe 1 Mayıs’ın marjinalleşmesi kaçınılmaz

Evet, şimdi önümüzdeki tablo değişmedikçe 1 Mayıs’ın marjinalleşmesi, giderek geniş halk kitlelerine yabancılaşması kaçınılmaz görünüyor.…

10 dakika ago

Tarihi görüşme: Özel ve Erdoğan bir araya gelecek

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 2 Mayıs…

25 dakika ago

Türkiye, İsrail’e karşı soykırım davasına müdahil oldu

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin Güney Afrika Cumhuriyet, tarafından İsrail’in Gazze’de soykırım suçu işlediği iddiasıyla…

16 saat ago

Exxon ile LNG anlaşması: Beyaz Saray, Külliye ve Katar ilişkileri

Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar 28 Nisan’da İngiliz Financial Times gazetesine ABD enerji devi Exxon Mobil…

1 gün ago

1 Mayıs ve Erdoğan’ın Taksim öfkesi

1 Mayıs’ta sadece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın izin verdiği yerler emekçilerin, emeklilerin, sesini duyurmak isteyenlerin Emek…

1 gün ago

AK Parti-CHP temsil asimetrisi ve Erdoğan-Özel görüşmesinde Anayasa

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel…

2 gün ago