Yetkin Report

  • English
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Hafıza Kartı
  • Hayat
  • Yazarlar
  • Arşiv
  • İletişim

Şangay Zirvesi ve Türkiye: yeni güç dengeleri

Yazar: Murat Yetkin / 15 Eylül 2022, Perşembe / Oda: Siyaset

Şangay İşbirliği Örgütü: Maviler tam, yeşiller gözlemci üye, lacivertler diyalog ortağı, kahverengiler davetli. Şangay Semerkant Zirvesi çok kutuplu dünyada yeni oluşan güç dengeleri içinde farklı konum arayan Türkiye için iyi kullanılırsa doğru bir adım sayılmalı. (Harita: YourFreeTemplates)

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 15-16 Eylül’de Özbekistan’ın Semerkant şehrindeki Şangay İşbirliği Örgütü liderler zirvesine -ilk kez- katılımına Türkiye’nin hızlı bir değişim sürecindeki güç dengeleri içinde farklı yer tutma imkânı açısından bakılmalı.
Öncelikle biz gazeteci milletinin sık sık düştüğü bir tuzağı hatırlatmakta yarar var. Dünyadaki güç dengelerini değiştiren ve ucu bugünkü Rusya-Ukrayna savaşına dek uzanan 1975 Helsinki Zirvesi hakkında Türk gazete arşivlerine bakarsanız bulacağınız yegâne tartışma Başbakan Süleyman Demirel’in Kıbrıs konusunda “yumruğunu masaya vurup vurmadığı” sığlığıdır.

Esad’la görüşecek mi görüşmeyecek mi?

Erdoğan’ın Şangay Zirvesinde Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile görüşeceği iddiası İran’ın Tasnim haber ajansı tarafından ortaya atıldı. Suriye, Şangay Zirvesine üye değil. Gözlemci üye de Türkiye gibi “diyalog ortağı” da değil. Esad’ın Semerkant’a gidişi ancak Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, ya da onun ricasıyla, ev sahibi Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in özel davetiyle olabilir.
Erdoğan Esad ile görüşürse bu kuşkusuz Türkiye’de manşetlik, dünyada birinci sayfalık haber olur ve Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’de bütün dengeleri değiştirme kapısı açar. Hatta görüşme olur ve Suriyeli mültecilerin geri dönüşü konusunda adım atılırsa, 2023 seçimlerinde Erdoğan’ın işine bile yarar.
Ancak Esad gelmezse, görüşme olmazsa dünyanın sonu sayılmaz ve Şangay Zirvesinin önemi azalmaz.
O bakımdan Zirveye yeni küresel güç dengeleri ve Türkiye’nin yeri açısından bakmalı.

Eksen kayacak mı, kaymayacak mı?

Yeni güç dengeleri açısından bakıldığında da bir başka sığlık çıkıyor karşımıza. O da Amerikan düşünce kuruluşları patentli “Türkiye’nin ekseni kayacak mı, kaymayacak mı?” tartışması. Bu tartışmaya göre, Türkiye NATO ve Avrupa Konseyi üyeliği nedeniyle “Batı ekseninin” bir parçasıdır ama Türkiye’de İslamcı Erdoğan başta olduğu için Rusya-Çin-İran üçgenindeki “Doğu eksenine” kaymaktadır.
Bu tartışmanın tamamen stratejinin askeri önceliklerini odağa koyan NATO-merkezli bir bakışla üretildiğini söylemek gerekiyor. Gerçekten stratejik bir “Trans-Atlantik”, yani Kuzey Amerika-Batı Avrupa aklı olsaydı, Türkiye 2004’te bütün eksikliklerine karşı -ki o zaman üye alınan çoğu Doğu Avrupa ülkesinden iyi durumdaydı- Avrupa Birliğine alınır, Kıbrıs’a kurban edilmezdi. Türkiye’nin sırtı “Kürt Memet nöbete” kafasıyla Ukrayna Savaşında Boğazları kapatıp Kiev’e TB-2 sattığında, ama Rusya ile köprü olup tahıl anlaşmasını bağladığında sıvazlanıp aynı zamanda yaptırımla tehdit edilmesiydi tam olarak Batı ekseninde sayılabilirdi.

İkiyüzlülük diz boyu

Türkiye’nin ekseni kayıyorsa, bu dışlanmanın da etkisiyle demokrasi, insan hakları ve din işlerinin devlet işlerine etkisi alanlarında evrensel ölçütlerden uzaklaşması bakımından kayıyor. Yoksa bugün -örneğin İsrail lobisinin devreye girmesiyle- ABD başkanı Joe Biden, örneğin BM Genel Kurulu sırasında Erdoğan ile yüz yüze görüşse, hatta daha iyisi Beyaz Saray’da kabul etse rüzgâr dönüverir, emin olun.
Böyle bir görüşme olsa ve Biden da o en beylik “Türkiye ile stratejik ortağız” palavrasını tekrarlasa, hükümet yanlısı, milliyetçi, İslamcı basının en anti-Amerikan, anti-emperyalist söylemlerden bir anda çark edip “Hür dünya” söylemine geçeceğinden de kuşkunuz olmasın. Ne F-16 satışı için “Yunanistan’a karşı kullanmayın” şartı talebinden sonra şimdi de “PKK’ya karşı kullanmayın” talebi kalır ne Türk vatandaşlarını vize kuyruklarında bekletip geri çevirerek bundan Erdoğan yönetiminin sorumlu olduğunu hatırlatmaları.
İkiyüzlülük ABD ve AB’nin Türkiye tavrında da Türkiye’deki muhafazkâr-milliyetçilerin Batı tavrında da standart halde.

Şangay Zirvesi ve stratejik özerklik

Oysa Şangay Zirvesi, bugün başka Erdoğan’ın AK Partisi, yarın bir başka hükümet olsa da önemli ve iyi kullanılırsa Türkiye için stratejik bir kaldıraç imkânı.
ABD merkezli bakışın anlamadığı diyemeyeceğim, ama anlamazlıktan geldiği Türkiye’nin “Ya biri ya diğeri” mantığının dışında hareket etmesi. Bu aslında 1964 Kıbrıs krizi sırasında Başbakan İsmet İnönü’nün ABD Başkanı Lyndon Johnson’a “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır” demesinden itibaren böyle. Başbakan Turgut Özal’ın 1984’te Sovyetler Birliği ile ilk doğal gaz anlaşmasını imzaladığında da böyleydi. Erdoğan özellikle 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ardından Rusya’dan S-400 füzeleri alarak bunu uç noktada somutlaştırdı. F-35’ten çıkarılma beklenmeyen bir şey değildi, doğru olup olmadığı tartışılır ama doğrusu vaz geçildi.
Çok kutuplu dünyada yeni güç dengeleri oluşurken konumunu güçlendirmek için stratejik özerklik kavramını benimseyen sadece Türkiye değil. Hindistan örneği var. Hatta belli açılardan Almanya bunun sancılarını çekiyor.

Yeni güç dengeleri, Şangay ve Türkiye

Çok kutuplu dünya bildirgesinin Şangay İşbirliği Örgütünün -önce Şangay beşlisi adı altında- 1996’da kurulmasından bir yıl sonra, Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin ve Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin tarafından yayınlandığını hatırlamak gerekiyor.
Çok kutuplu dünya kavramı başlı başına Şangay grubunun üretimi ve artık yaşadığımız dünyanın gerçeği. Bu gerçek yokmuş gibi ne Türkiye davranabilir ne Almanya ne de ABD.
Bu Zirve, Rusya’nın Ukrayna Savaşı, Çin’in de Tayvan gerilimi ardından Putin ve Çin Cumhurbaşkanı Şi Cinping arasında yüz yüze ilk görüşme olacak. Dünyanın dikkati en çok orada.
Erdoğan hem Cinping hem Putin ile görüşecek. Türkiye’nin Şangay İşbirliğine diyalog ortaklığından gözlemci üyeliğine geçmesi de gündemde. Böylelikle ilk defa bir NATO üyesi Şangay’da gözlemci statüsüne yükselmiş olacak. Gerçekten siyasi miyopluktan uzak stratejik akla sahip olsalar ABD ve AB başkentlerinin ve NATO’nun da kaldıraç olarak kullanabileceği bir imkân.

Türkiye’de muhalefet ve Şangay

Türkiye’de muhalefetin de özellikle CHP ve İYİ Parti’nin Şangay İşbirliğine, Batı başkentlerinin etkisiyle değil, Erdoğan ve AK Parti hükümetinin ötesine geçen stratejik düşünceyle bakmasında yarar var.
AK Parti döneminde Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin yükseldiği sıralarda Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerinin de yükselmiş, bozulduğunda bozulup sadece para kaynağı ilişkisin dönmüş olmasından muhalefetin çıkarması gereken dersler var.
Çok kutuplu dünya kavramı aslında Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk dış politikasının temel ilkesi olarak önerdiği “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine Soğuk Savaşın iki kutuplu dünyasındaki taraf seçme zorunluluğundan daha iyi oturan bir kavram.
Türkiye’nin bir yandan Rusya’yı ve Çin’i hasım olarak gören NATO’ya üyeliği, diğer yandan Rusya ve Çin ile işbirliği ilişkileri geliştirmesi önemini azaltmaz, tersine artırır. Önemli olan bunu yaparken, örneğin Suriye siyasetinde en kötü örneğini gördüğümüz gibi bunu -kendimize yapılmasını istemediğimiz şekilde- başkalarının, özellikle komşuların iç siyasetinde taraf olmadan yapabilmek. Yeniden yıkıcı değil, yapıcı aktör olarak tanınmak.
Şangay bu açıdan fırsattır. Devam edeceğiz.

Yeni yazılardan haberdar olun! Lütfen aboneliğinizi güncelleyin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Aboneliğinizi onaylamak için gelen veya istenmeyen posta kutunuzu kontrol edin.

Etiketler: Çin, F-16, F-35, Mustafa Kemal Atatürk, NATO, Recep Tayyip Erdoğan, Rusya, S-400, Şangay İşbirliği, stratejik özerklik, Ukrayna, yurtta sulh cihanda sulh

OKUMAYA DEVAM EDİN

Rakamlarla Avrupa Birliği: Türkiye artık üyelik peşinde değil
19 Mart İmamoğlu Vakası: sustukça mı, susturdukça mı sıra gelecek?
Seçim tuzakları, ittifak listeleri, kritik notlar
  • Türler yok oluyor, biyoçeşitlilik çöküyor, insan bunun neresinde?25 Mayıs 2025
  • İspanyol Başbakanının elinde “İmamoğlu’na özgürlük” pankartı24 Mayıs 2025
  • Suriye’de rejim değişikliğinin perde arkası bağlantıları ortaya çıkıyor23 Mayıs 2025
  • Erdoğan: Tekrar seçilme derdim yok dedi, Bahçeli karşı çıktı: Cayamazsın23 Mayıs 2025
  • AK Parti’den 19 Mart İmamoğlu itirafı Erdoğan’ın yolundan döndürür mü?22 Mayıs 2025
  • ABD Suriye’de yine iç savaştan söz ediyor, Türkiye yeniden ateş hattında21 Mayıs 2025
  • Ergenekon taktikleriyle hedefe konan gazeteciler dava açıyor20 Mayıs 2025
  • Üç yaşlı: Erdoğan, Bahçeli, Öcalan. Üç genç: Özel, İmamoğlu, Demirtaş20 Mayıs 2025
  • Özel, Erdoğan’a: “Yerel bir diktatörsün. Geldiğiniz gibi gideceksiniz.”19 Mayıs 2025
  • Türkiye-İngiltere: bir serbest ticaret anlaşmasından fazlası yolda19 Mayıs 2025
Haberler arşivinde arama yapın...

Siyaset

Ekonomi

Hafıza Kartı

Hayat

Arşiv

English

Hakkımızda

Künye

Yazarlar

Yardım

Reklam & İşbirliği

Bize Ulaşın

tbtcreative.com | UFKZDN © 2024 yetkinreport.com

Kurumsal Bilgiler     ·      Yardım     ·      Kullanıcı Sözleşmesi     ·      Yasal Çekince

TOP