Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 20 Eylül’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşmayı izlediniz, ya da okudunuz mu? Ben işim gereği okudum. Cumhurbaşkanlığının internet sayfasında var; bu bağlantıdan okuyabilirsiniz. En önemli mesaj Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması çağrısı. Belki bize borç verdiği için teşekkür ettiği dostlarımızdan, Rusya, Katar, BAE, Suudi Arabistan, Güney Kore ve Azerbaycan’dan başlar ikna çalışmasına Erdoğan. Yunanistan’ı şikâyet de önemli yer tutuyor. Beni şaşırtan şekilde Çin’deki Uygur Türklerine baskıdan söz etti. Ama Erdoğan’ın konuşmasında beni daha da şaşırtan husus bu defa Filistinli kardeşlerimizden ve şimdiye dek zulmünden hep şikâyet ettiği İsrail’den hiç söz etmemiş olması.
Bunda Erdoğan’ın Nev York temaslarında o ana dek ağırlığın İsrail heyeti ve Musevi kuruluş temsilcileriyle olmasının mı payı var acaba?
Erdoğan o gün İsrail Başbakanı Yair Lapid ile görüşmüştü. Onun öncesinde “Amerikan Yahudi Toplumu Çatı Kuruluşları Temsilcileri” ve Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Ronald Lauder ve heyetiyle görüştü Erdoğan.
“O Biden ise, ben de Erdoğan’ım”
Reuters muhabiri Hümeyra Pamuk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a Nev York’ta BM binası içinde yakalayıp sormuş: “Biden ile görüşmüş olmayı diler miydiniz?”. Yanıt: “O Biden ben de Erdoğan”.
Bu yanıtı verirken Erdoğan’ın da yanındakilerin de habercilik işini yapan gazeteciye “Sor bakalım küçük hanım” havasında küçümseyici gülcüklerle muamelesine hiç girmeyeceğim; onu yakıştırıyorlar kendilerine demek ki. Ama doğruya doğru, Biden ABD Başkanıysa Erdoğan da Türkiye Cumhurbaşkanı. Gazeteci F-16 görüşmelerini de sormuş, Erdoğan ona da gülerek “Olumlu” demiş, “öyle dediler”.
O zaman endişe edecek bir şey yok. Ama o zaman neden araya nüfuzlu kişi ve kuruluşları da koyarak Biden ile tercihan “yüz yüze” görüşme peşinde Erdoğan? Bence iki yıl peşinde koşturduktan sonra 8 Kasım seçimlerinden en az hasarla nasıl çıkacağını düşünen ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesinin bir önemi yok. Ama belli ki Biden ile bir fotoğrafın ekonomik kriz içindeki Türkiye’ye yabancı yatırım getireceğini uman Erdoğan için var.
Beyaz Saray yolu İsrail’den mi geçiyor?
Kongre seçimleri öncesinde Türkiye’ye karşı Yunanistan ve Ermenistan lobileri hem ayrı ayrı hem de birlikte tutum alıyorlar. Sıcak gündemlerinde F-16 modernizasyon programına izin verilmemesi, ya da Yunanistan’a (buna PKK’yı ekleyenler de var) bağlanması için Biden’a baskı kuruyorlar. Biden açısından hayranı olduğu Yunanistan yolu daha açık ama Erdoğan’ın BM konuşmasındaki yumuşama çağrısının onlara yeteceğini sanmıyorum.
İsrail ile aralar kötüyken bu ikiliye İsrail lobisi de dahil oluyordu. Erdoğan’ın kendisiyle sık görüştüğü için “dostum” dediği Donald Trump döneminde Türkiye’nin F-35 programından çıkarılıp yaptırım listesine alınmasında İsrail lobisi de etkili olmuştu.
Şimdi ilişkiler düzeltilmeye çalışılıyor. Az önce bahsettiğimiz görüşmelerden hemen önce İsrail’den Ankara Maslahatgüzarı İrit Lilian’ın Büyükelçi olarak atandığı haberi gelmişti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 18 Ağustos’ta “Ama Filistin’in haklarını savunmaya devam edeceğiz” eklemesiyle, Türkiye’nin de büyükelçi atayacağını söylemişti; eli kulağındadır.
İsrail’den dış yatırım gelir mi?
Erdoğan’ın 2023 seçimleri için çok ihtiyaç duyduğu dış kaynak doğrudan İsrail’den gelmeyebilir. Ama İsrail’den gelecek olumlu sinyallerin Avrupa ve ABD’de mali çevreleri Erdoğan’dan yana hareketlendireceği söylenebilir.
Doğrudan bağ kurmak istemiyorum ama Rusya’nın Ukrayna saldırısı ardından bir kısmı Türkiye’ye gelen, oligarklar dahil Rus yatırımcıların önemli kısmının aynı zamanda İsrail pasaportu taşıdığını hatırlamakta yarar var. Bu isimlerin en önde gelenlerinden Roman Abramoviç’in İstanbul’da yapılan Rusya-Ukrayna görüşmelerine heyet üyesi olarak dahil olmuştu. Rus yatırımcı parasının Dubai’den İstanbul’a çekilmesi konusunda da bir rekabet olduğu biliniyor.
Bir konu daha var.
Daha önce Tavyan ziyaretiyle Biden’ı ters köşede bırakan Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, geçen hafta da aynısını Ermenistan ziyaretiyle yaptı. Azerbaycan da Türkiye de bu kışkırtmaya gelmedi; 8 Kasım Kongre seçimi çalışması olduğu belliydi. Ancak İran, Ermenistan’dan yana tavır aldıkça İsrail Azerbaycan’ı daha çok destekliyor. Azerbaycan, Türkiye ve İsrail’in bölgesel yakınlaşmasında katalizör oluyor.
“Hiçbir lider yanlış yaptım demez”
İlginç olan, seferberlik ilan ederek Ukrayna gerilimini yeni bir aşamaya getiren Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Türkiye’nin başında 2023 seçimleri ardından da Erdoğan’ı görmeyi tercih etmesi.
Erdoğan Amerikan kamu yayın kuruluşu PBS’e 19 Eylül’de Nev York’ta verdiği mülakatta “Hiçbir lider attığı adımdan sonra ben yanlış yaptım demez” dedi.
Bu sözlerle “yüksek enflasyonun nedeni yüksek faizdir” siyasetiyle içinde bulunduğumuz durumu kat etmiyordu. Ne de Türkiye’yi Suriye iç savaşında taraf yapıp Beşar Esad’ı devirmeye çalıştıktan ve ülkeye milyonlarda sığınmacıyı doldurduktan sonra Putin’in baskısıyla Esad’la görüşme koşulları arayışını.
Ama bence Erdoğan kendi lider anlayışını ortaya döküyor, bilinç altını dışa vuruyordu. Dil sürçmesi de diyebilirsiniz, “Allah söyletti” de.
Erdoğan şimdi liderlik vasıflarını 2009’da Davos’taki “One Minute” çıkışıyla kötüleşmeye başlayan İsrail’le ilişkileri yoluna koymaya çalışmakta gösteriyor. Belki İsrail’den geçen yolun Beyaz Saray ile normalleşmenin yanı sıra ekonomik krizi hafifleterek 2023 seçimlerini almaya da yardımcı olacağını düşünüyor.
Buna da 360 derece dış politika diyorlar.