Fotoğrafa iyi bakın lütfen. Bu fotoğraf, seçimler yaklaştıkça AK Parti’nin siyasi fırsatçılık (oportünizm) ve çifte standardın zirvelerini zorladığının işaretlerinden yalnızca biridir.
Şöyle düşünün lütfen. CHP ya da ola ki İYİ Parti’nin grup başkan vekilleri bir yasa, ya da anayasa değişikliği için HDP grup başkan vekillerini TBMM’deki odalarında ziyaret etse AK Parti ve MHP ile hükümet çizgisindeki medya bu görüşmeye nasıl tepki verirdi?
Haber başlıkları ve fotoğraf altını siz de yazabilir, “Şer ittifakından” başlayabilirsiniz.
Hem terörist de hem oy iste
Oysa fotoğraf Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanında AK Parti Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş ve AK Parti’nin seçim işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz ile birlikte 2 Kasım’da Meclis’teki HDP Gurubunu ziyaretinde çekildi. AK Parti heyetini Grup Başkan Vekilleri Meral Danış Beştaş, Saruhan Oluç ile HDP sözcüsü Ebru Günay karşıladı.
HDP heyetindeki üç isim aleyhinde de milletvekilliklerinin düşürülmesi hakkında TBMM’ye gönderilmiş fezlekeler bulunuyor. Gönderen, başında Bozdağ’ın bulunduğu Adalet Bakanlığı. Genel Kurula geldiğinde HDP’lileri PKK’lı olmakla suçlayan konuşmalar yapıp halkın verdiği oyların geçersiz kılınarak milletvekilliğinden düşürülmesini isteyenler arasında Elitaş olacak.
Ama şimdi oylarına ihtiyaçları var ve bu yüzden çehrelerinde zoraki ve yapmacık tebessümlerle ziyaretlerine gidip, ellerini sıkıyor, oylarını istiyorlar.
Peki ne için oy istiyorlar? Anayasa değişikliği için. Bir yandan AK Parti’nin Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin girişimleriyle açılan HDP’yi kapatma davasının Anayasa Mahkemesinde devam ettiğini de anımsayalım. AK Partililer bu hareketle fırsatçılık ve çifte standardın kitabını yazıyorlar bence.
Çifte standart ve Anayasa telaşı
Önemli ayrıntıyı da atlamayalım. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son üç hamlesiyle Anayasa Mahkemesi üye oluşumunu ciddi ölçüde değiştirmiş, AYM’yi siyasi iktidarın etkisine daha açık hale getirmiş durumda.
Bu koşullar altında AK Parti neden HDP’yi ziyaret edip oy istiyor?
Çünkü CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun tartışmalı “Başörtüsü yasası” çıkışına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Anayasa değişikliği teklifiyle karşılık verdi. Ancak seçime şurada (Haziran’da, zamanında yapılırsa 8, Mayıs’ta yapılırsa) 7 ay kadar kaldı. AK Parti’de bir Anayasa telaşıdır başladı.
Anayasa değişikliğinin iki yolu var. Sadece TBMM oylamasıyla değişikliği yapmak için en az 400 oy, halk oylamasına, referanduma sunmak içinse en az 360 oy gerekiyor. Ankara’da Erdoğan’ın bu durumda referandumla seçimi birleştirmek isteyeceğini öne sürenler olsa da bu seçenek -tabii MHP lideri Devlet Bahçeli olsun derse olacaktır ama- işleri AK Parti açısından daha da zorlaştırır.
İnce oy hesapları ve pazarlıklar
O nedenle AK Parti bu işi 400 milletvekili desteğini bulup halletmek istiyor. Ama MHP ve BBP desteği buna yetmiyor. Çünkü CHP başörtüsü gerekçesiyle “Seçim öncesi çok maddeli anayasa değişikliği yanlış. Başörtüsü diyorsanız yasa önerisini verdik, onu kabul edin. Anayasa değişikliğinde yokuz” dedi.
Bu durumda geriye -Bahçeli’yi sinirlendirmek pahasına- İYİ Parti ve HDP’nin kapısını çalma çaresi kalıyor AK Parti’ye; halkın oylarıyla geldikleri Meclis’ten yasa oyunlarıyla atmak istedikleri partinin ve yöneticilerinin karşısına zoraki tebessümlerle çıkıp oylarına talip oluyorlar.
İYİ Parti ve HDP de bunun tadını çıkaracağa benziyor. Her ikisi de parti kurullarında görüşüp karar bildireceklerini söyledi. Yani -siz isterseniz pazarlık diyebilirsiniz- “müzakereler” başladı.
Burada anormal olan AK Parti’nin HDP’yi ziyaret edip oy istemesi değil. Anormal olan AK Parti’nin bir yandan HDP ve yöneticilerini Meclis’ten atmak istemesi ve AK Parti’ye “meşru” olan bu tür temasların CHP ya da diğer partilere “gayrı meşru” ve “suç” olarak gösterilmesi.
LGBTi çifte standardı
Bu arada, önemli bir ayrıntı da var.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan bu Anayasa değişikliği içine “ailenin korunması ve güçlendirilmesi” adı altında -eşcinsel evlilikler dahil- LGBTi etkinliklerine karşı adımların da ekleneceğine işaret etti. Ancak AK Parti içinde özellikle muhafazakâr kesim, başörtüsü kullanımını anayasal güvence altına alma gerekçesi taşıyan bu paketin içine LGBTi uygulamalarının konulmasına, ikisinin bir arada anılmaması gerekçesiyle karşı çıkıyor.
O nedenle de AK Parti ola ki İYİ Parti ve HDP’yi ikna ederse ve MHP de bunu kabul ederse, 400 sayısını sadece başörtüsü için bulup, gerisini halının altına süpürme niyetinde. Yani bütün o LGBTi karşıtı söylem de bir siyasi fırsatçılık ve çifte standart örneği olarak karşımıza çıkabilir önümüzdeki günlerde.
Yolsuzlukla mücadele de
Erdoğan, 28 Ekim’de AK Parti’nin “Türkiye Yüzyılı” konuşmasında 20 yıllık iktidarında yolsuzlukla mücadelede Türkiye’nin çok önemli adımlar attığını ve yeniden seçilirse daha önemli adımlar atılacağını ifade etti.
25 Ekim’de İYİ Parti’nin yolsuzluk iddialarının araştırılması için TBMM’ye sunduğu teklif oylanmış; AK Parti ve MHP oylarıyla reddedilmişti. Adalet Bakanı başkanlığındaki AK Parti heyetinin HDP gibi CHP ve İYİ Parti’den de oy istemeye gittiği 2 Kasım günü de CHP’nin AK Parti heyetinin başta kamu ihaleleri olmak üzere rüşvet ve yolsuzlukla mücadele yöntemlerinin belirlenmesi için verdiği teklif reddedildi. Yine AK Parti ve MHP oylarıyla…
Çifte standart için bu tanımlar yetmiyorsa bir de -yine bir AK Partili boşanma davasından ortaya dökülen- önceki TCDD Genel Müdürü, AK Partili Süleyman Karaman’a rüşvet iddiasına dair Halk TV tarafından ortaya çıkarılan haberlere anında yayın yasağı getirilmesine bakabiliriz.
Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin yer yıl yayınladığı dünya raporunun 2021 baskısında, Türkiye yolsuzlukla mücadelede 180 ülke arasında 96’ıncı sırada görünüyordu.
Ve uyuşturucuyla mücadele
Ya da uyuşturucuyla mücadeledeki çifte standartlara…
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Derin Yoksulluk Ağı’nın başındaki Hacer Fogo ile yayınladığı videoda yoksulluk ve metamfetamin gibi ucuz sentetik uyuşturucuların yaygınlaşması arasında kurduğu bağ önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkisine neden oldu. Emniyet ve Jandarma suç duyurularında bulundu.
Oysa Kılıçdaroğlu’nun verdiği bilgiler zaten Emniyet’in (gazeteci Tolga Şardan’ın Oksijen’de yazdığı) Uyuşturucu Raporundan alınmaydı.
Hemen ardından Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin’in uyuşturucu kaçakçılığı ve cinayetten yargılanan Galip Öztürk’le zamanında çektirdiği samimi fotoğraflar sosyal medyada yayıldı.
Soylu, 30 Haziran’da “Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu” diyerek “Bataklık Operasyonunu” başlatmıştı. 8 Eylül itibarıyla bu davada tutuklu sanık kalmadı.
Olması gereken zaten ceza kesinleşmeden insanların hapsedilmemesi, bunun neresi çifte standart diyebilirsiniz. O zaman davaları henüz istinaf mahkemesi ve Yargıtay’da kesinleşmemiş Gezi Davasının ibretlik durumuna bakmanız gerekebilir.
Tepeden tırnağa çifte standarttır.