Araya girip rica eden Katar Emiri Şeyh İkinci (El Sani) Temim olunca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kırmamış, daha fazla uzatmayıp “darbeci” ve “katil” dediği Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah Sisi ile barışmış. Yakınlarda İstanbul’da öldürülen Cemal Kaşıkçı’nın katili olmakla suçladığı Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile de barışmıştı. 15 Temmuz 2016 darbe girişimini desteklemekler, darbecilikle suçladığı Birleşik Arap Emirlikleri devlet başkanı Muhammed bin Zeyid ile de öyle.
Sisi darbeciydi, doğru, Müslüman Kardeşler üyesi Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi 2013’te ABD ve Suudi Arabistan destekli bir darbeyle devirmişti. Mursi, 2019 yılında idama mahkûm edildikten kısa süre sonra mahkeme salonunda fenalaşıp öldü. Erdoğan o yıl “Barıştırmak isteyenler var, asla” demişti. Erdoğan’a göre İstanbul Büyükşehir seçiminde Ekrem İmamoğlu’na oy vermek Sisi’ye oy vermek demekti. Gerçi halk aldırmayıp İmamoğlu’nu seçmişti. Yine o yıl BM genel Kurulu sırasında Donald Trump’ın masasına, Sisi de davetli diye oturmadı, yemeğe katılmamıştı.
Katar Emiri ricacı olunca akan sular durdu.
Sisi tamam, Esad ne zaman?
Daha geçenlerde bir gazeteci Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile görüşüp görüşmeyeceğini sordu. Erdoğan 2011’deki iç savaştan önce “Kardeşim Esad” derken, sonra “Katil Esad” demeye başlamıştı. Devrilmesi için cihatçı silahlı gruplara (Katar’la birlikte) destek verdi. Erdoğan Şam’daki Emevi Camiinde zafer namazı kılmaktan söz ediyordu.
Resmi rakamlara göre Türkiye’ye 5 milyona yakın sığınmacı aktı, şimdi bir kısmı geri, dönüyor, 3,5 milyon oldu diye memnuniyet açıklaması yapıyor AK Parti hükümeti. Çünkü, özellikle de ekonomik kriz vurduktan sonra halk Suriyeli (ve aynı zamanda Afgan, vd) sığınmacılardan bıkmaya başladı. Düşünün ki neredeyse bütün siyasi propagandasını Suriyelilerin gönderileceği vaadine kuran Ümit Özdağ liderliğinde Zafer Partisi çıktı ortaya. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidara gelirlerse Esad rejimiyle sığınmacıların güvenli dönüşü üzerine konuşacakları vaadi AK Parti tabanında da yankı bulunca Erdoğan “Ben de” demek zorunda kaldı.
Neden şimdi değil seçimden sonra?
Ama Esad’la şimdi değil, Haziran’dan sonra görüşmeyi düşünüyordu.
Kılıçdaroğlu’nun da Özdağ’ın da konuyu vaat boyutunda işlemesi doğal, çünkü iktidarda değiller. Oysa Erdoğan, hem de 20 yıldır iktidarda. Madem “Katil Esed” ile görüşmenin sığınmacıların gönderilerek hem seçimlerde AK Parti’ye hem de Türkiye’ye yararı olacağına inanıyor, o zaman hemen görüşebilir. Seçimi beklemesine hiç gerek yok.
Tabii Esad ile görüşmenin siyasi İslamcı tarikat ve cemaatleri kızdırmak istemiyor olabilir. Malum, Esad Alevi.
Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sisi gibi Esad’la barışmak için de Katar Emiri’nin ricacı olmasını mı bekliyor?
Bu arada İsrail’i unutmayalım. Terör devletiydi İsrail, görüşemezdi. Binyamin Netanyahu yeniden Başbakan olmadan önce ekonomik kriz ortamında “normalleşme” yoluna giren ilişkiler, şimdi yeniden sertleşebilir mi? Bence sertleşmez. Bence Netanyahu ile barışma sırada ve Netanyahu’nun İstiklâl’deki terör saldırısı ardından taziyelerini sunması iyi bir gerekçe olur.
Malum, muhalefet komşularla diyalog deyince ihanetle suçlanır, iktidardakilerin her u-dönüşü devlet adamlığı sayılır.
Esad’a da Putin ricası mı?
Muhalefet dalgasını geçiyor elbette. Kılıçdaroğlu Twitter’da döşendi hemen, “Sisi ile kucaklaştık bugün. Oysa dört parmağımızı kaldırıp “Rabiaaaaa” diye bağırmıştık günlerce. Sırada Esad var, bekleyin…” diye.
Rabia’ya gelince… Arapça “dört” anlamına geliyor. Mısır’da Müslüman Kardeşler (İhvanı Müslimin) örgütünün Sisi darbesine karşı direnişinin simgesi olarak kullanıldı. Erdoğan oradan alıp “tek devlet, tek millet…” diye yerlileştirdi. Hala kullanacak mı? Bence kullanır.
İhvan’ın Türkiye Sözcüsü Ali Hamed, BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada Türkiye-Mısır ilişkilerinin düzelmesinden memnuniyet duyacaklarını ancak kendilerinin Sisi rejimine karşı mücadeleye devam edeceklerini söylemiş.
Peki, Mısır’la, İsrail’le, Suriye’yle ilişkilerin düzelmesi kötü mü?
Hayır, kötü değil. Bozulması kötüydü. Dış politikayı iç politikadaki düşman ihtiyacının parçası olarak kullanmaktı kötü olan.
“Değerli Yalnızlık” teorisi ekonomik krize çarpıp tuzla buz oldu. Şimdi, Rusya-Ukrayna krizindeki gibi “komşularla sıfır sorun” söylemine dönüş yolları aranıyor.
Bence işi Katar Emirine bırakmadan, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in barıştırma önerisini kabul edip Beşar Esad ile barışma yolunu seçebilir Erdoğan.