İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, özellikle de verilen haksız cezadan sonra seçimde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı alt edeceği yolunda hem iktidar hem muhalefet cephesinde yaygın bir inanç var. CHP yönetim ve örgütü ise Genel Başkanları Kemal Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı görmek istiyor. İYİ Parti saflarından ortaya atılan “seçilebilecek aday” talebi CHP ve diğerlerine bu seçimin Altılı Masa değil, Türkiye’nin seçimi olacağını hatuırlatıyor. Peki, Kılıçdaroğlu aday olacaksa varsın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yerinde kalsın diyecek muhalif var mıdır sizce?
Pek sanmıyorum; varsa da sonuca etki edecek çoklukta olacağını sanmam.
İmamoğlu’na getirilen ve onaylandığında onu Cumhurbaşkanlığı aday adayları listesinden düşürecek haksız siyaset yasağı cezası onu aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından indirecek; zaten karmaşık olan dengeler iyice alt üst oldu.
Sahada değişen manzarayı sekiz maddede şöyle özetlemek mümkün:
1- Kılıçdaroğlu’nun daha 2021 Ağustos ayında “Belediye Başkanlarının bir dönem daha görevlerine devam etmesi” gerektiğine inandığını söylemişti. Henüz Altılı Masa kurulmamıştı. Gerekçeleri arasında, İmamoğlu ya da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın aday olması durumunda görevlerinden ayrılması gerektiği, belediye meclislerindeki AK Parti-MHP çoğunluğu nedeniyle de milyonlarca seçmenin oyuyla kazanılmış şehirlerin iktidara teslim edileceği vardı.
Siyaset yasağı gelse de gelmese de
2- Bu ihtimal eskisinden de güçlü İmamoğlu kararının siyasi sonuçları arasında AK Parti’nin, İstanbul’un ülke büyüklüğündeki nüfus, bütçe ve imkânlarını tarafından ele geçirmesi de var; tabii ceza İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay onanırsa. Gazeteci Çiğdem Toker bu tabloyu T24’teki yazısında ayrıntılarıyla ortaya serdi.
3- Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Muharrem Akkaya, Habertürk’ten Kübra Par’a yaptığı açıklamada Anayasa’nın 101’inci Maddesini hatırlattı ve (isim vermeden) İmamoğlu’nun -aday olup seçilmesi durumunda- seçilmesinden sonra kesinleşecek siyaset yasağının dahi geçerli olacağını söyledi.
Yani, İmamoğlu aday olursa, siyaset yasağı gelse de gelmese de seçim öncesi Türkiye’nin en stratejik siyasi değeri İstanbul iktidarın yönetimine hediye edilmiş sayılabilir.
Burada bir nefes alalım.
Eğer İmamoğlu Altılı Masanın adayı olur, Yargıtay seçim gününe dek cezayı onamaz ve İmamoğlu seçilirse, Yargıtay’ın cezayı seçilmesi durumunda onaylayacağına pek ihtimal vermiyorum Bunlar hukuki değil siyasi davalar. Tıpkı Osman Kavala’nın tıpkı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın davaları gibi.
Çünkü, yine açık konuşalım öyle bir durumda ortaya çıkacak seçmen tepkisinin sorumluluğunu hiçbir siyasetçi alamaz, alırsa altında kalır.
Devam edelim.
4- Mahkeme kararı halkın gözünde İmamoğlu’nun sempatisine mağduriyet unsurunu da kattı, siyaseten adaylık şansının arttığı algısına yol açtı. Kılıçdaroğlu’nun aynı gün başlayıp iptal edilen Almanya gezisinde olduğu sıralarda İYİ Parti lideri Meral Akşener’in İmamoğlu’nun yanında durması bu algıyı güçlendirdi. Öte yandan kanun karşısında İmamoğlu’nun aday gösterilmesinin riski arttı: aday gösterilip ardından siyaset yasağının onanması durumunda hem CHP İstanbul’dan olacak hem de Erdoğan karşısında güçlü bir adaydan.
HDP etkeni de var
5- Bazı yorumcular HDP’yi nedense dikkate almama gafletine düşüyor. HDP’nin kendi adayını çıkarma ihtimali hala var. HDP’nin Mansur Yavaş’a oy vermeyeceğini söylemesi şansını azaltıyor ama ayrıca İstanbul’da olduğu gibi Ankara Büyükşehir Belediyesinin AK Parti’ye hediye edilmesi de söz konusu. HDP’nin İmamoğlu ya da Kılıçdaroğlu’nun muhalefetin adayı olmasına sıcak baktığı biliniyor; o durumda aday çıkarmama ihtimali de var.
6- Bütün bunlar şimdiye dek söz konusu edilen dört muhalif aday adayından ikisini öne çıkarıyor: Kılıçdaroğlu ve her sorulduğunda “istemiyorum” diyen Akşener.
Akşener sürprizini şimdilik bir yana bırakalım. Kılıçdaroğlu’nun adaylık ihtimaline en ciddi itirazlar, dolaylı ya da doğrudan İYİ Parti’den geldi. Dolayısıyla anahtar Akşener’de.
Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı, Akşener Yardımcısı?
7- Öte yandan CHP’li Erdoğan Toprak’ın dikkatlere yeterince gelmeyen bir uyarısı oldu. Toprak, “Başka partilerin adaylarıyla ilgili iç işlerine karışamayız, önerilerine saygı duyarız. Tıpkı bizim de saygı beklediğimiz gibi” dedi. Bu sözlerin muhatabı öncelikle İYİ Parti idi. Nitekim İYİ Partili Aytun Çıray bunun ardından, “Kılıçdaroğlu, devleti yönetebilecek bir insandır” dedi; ama “Objektif parametreler o gün geldiğinde görülecektir” şartı var Çıray’ın cümlesinin ön kısmında.
8- Aslında Kılıçdaroğlu, Altılı Masa’nın şahsını öne çıkarmayıp -tabii kazanması durumunda- müttefikleriyle uzlaşmacı olacak, partizanlık yapmayacak, parlamenter sistemdeymiş gibi davranıp görev süresi sonunda siyaseti bırakmaya hazır olacak cumhurbaşkanı modeline en uygun isim sayılabilir. Anayasanın hemen değişmesi zor olacağına göre, Akşener’in -tıpkı Fuat Oktay’ın yüklendiği- başbakan işlevine sahip Cumhurbaşkanı yardımcısı olma modeli etrafında uzlaşma sağlanabilir mi? Bu biraz da diğer dört liderin kabulüne bağlı olacak.
Referandum gibi seçim
Altılı Masa -Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun sağlığı el verirse 26 Aralık’ta toplanacak. O toplantıda Güçlendirilmiş Partlamenter Sisteme geçiş yol haritası ve seçimi kazanmaları halinde hükümet programı yerine geçecek Ortak İlkeler Metni’nin tamamlanması bekleniyor.
İmamoğlu vakasından sonra altı lider hala “Adaylık konuşmama” konusunda ısrarlı olacak mı?
Gerçi bu gecikme muhalif kesimi geriyor ama adaya göre strateji belirmekte geciken AK Parti-MHP iktidarını daha çok geriyor.
Şu da önemli. Henüz muhalefetin adayı olmamasına rağmen iktidar ile Altılı masa oyları hemen hemen birbirine eşit görünüyor. Muhalefet adayının belli olması durumunda, ortak aday halinde seçimin Erdoğan aleyhine ilk turda bitmesi dahi söz konusu olabilir.
Çünkü seçim giderek Erdoğan kalsın mı, gitsin mi sorusuna yanıt arayan bir halkoylamasına benzemeye başladı.
O yüzden “Aday Kılıçdaroğlu olacaksa varsın Erdoğan başta kalsın diyecek muhalif var mıdır?” diye soruyorum. Sizce var mıdır?