Türkiye pazartesi sabahından bu yana yakın tarihinin en büyük felaketiyle mücadele ediyor. 6 Şubat günü biri 7,7 diğeri 7,6 şiddetinde iki büyük deprem yaşadık. Kahraman Maraş merkezli depremin tahribatına uğrayan il sayısı 10, etkilenen insan 13,5 milyon. Bugün itibariyle tamamen yıkılan konut sayısı 5.775. Saat başı artan can kaybı ve yaralı sayısını takip etmenin imkânı yok. Bu sabah itibariyle 6284 olarak açıklanan ölü sayısı korkarım 5 haneli rakamlara ulaşacak.
Hatay yerle bir olmuş. Gaziantep’in İslâhiye ilçesi neredeyse haritadan silinmiş. Fransızların 9 ay topla tüfekle giremediği güzelim Antep kalesi de bu kere depreme yenik düştü. Kalenin yıkılmasına da yine en fazla Charli Hebdo dergisi sevinmiş olmalı ki Türkiye’deki depremi “tank göndermeye gerek kalmadı” alt yazılı çirkin bir karikatür yayınlamış. Televizyonlardaki görüntüleri izlemeye yürek dayanmıyor. 6 Şubat 2023Türkiye tarihine şimdiden kara bir gün olarak geçti.
Türkiye’deki en büyük deprem
Kahraman Maraş merkezli son depremin yol açtığı yıkım bizim neslin şahit olduğu Varto, Marmara ve İzmir depremleriyle karşılaştırılamayacak kadar ağır. İklim koşulları ve ulaşımda karşılaşılan güçlükler gerek arama kurtarma çalışmalarını gerek gönderilen yardımların ihtiyaç sahiplerine iletilmesini daha da zora sokuyor.
Hatay’da enkaz altındaki üç oğlunu kurtarmak için Almanya’dan gelen babanın depremden 37 saat sonra hala enkaza el atılamamış olmasına gösterdiği infiali anlamamak mümkün değil. Sokakta defnedilmeyi bekleyen cenazeler görülüyor. Yurt dışından gelen yardım ekiplerinden bazılarının saatlerce havaalanlarında beklemek zorunda kaldığı da bir gerçek.
Felaket büyük, AFAD yetişemedi
Ama felaketin büyüklüğünü de unutmamak gerek. Yıkılan binlerce binanın enkazlarını zamana karşı yarışarak temizleyebilmek, 65 farklı ülkeden uçaklarla gelen yardımların koordinasyonunu sağlamak o kadar kolay işler değil. Deprem konusunda büyük bir tecrübeye sahip olan Japonya’da 2011 yılında yaşanan deprem ve sonrasındaki tsunaminin 16 bin can aldığı ülkenin kuzeyindeki insanlara o kadar beceri, organizasyon yeteneği ve teknik imkanlara rağmen günlerce yardım gönderilemediği, cep telefonlarının iki gün çalışmadığı söyleniyor.
2009 yılından bu yana afetlerle mücadelede koordinasyonun sorumluluğunu 5902 sayılı yasayla kurulan,” Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı” (AFAD) yürütüyor. AFAD’tan önce de “Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü” (TAY) vardı. TAY, Kızılay ve dışişleri bakanlığı yakın bir işbirliği içerisinde çalışırdı. Şimdi Kızılay’ın esamesi okunmuyor. AFAD dev bir teşkilat haline gelmiş. Hem icracı makam olarak çalışıyor, hem koordinasyon yapıyor. İngilizler” küçük olan güzeldir” derler. Büyük olmak her zaman daha verimli olmak anlamına gelmeyebiliyor. Sanki AFAD’a kaldıramayacağı kadar ağır bir yük yüklenmiş.
Dışişleri Temsilcisi enkaz altında
Dışişlerimiz de canla başla devrede. Bakanlıkta 24 saat üzerinden faaliyet gösteren kıdemli bir büyükelçinin başkanlığında bir kriz masası kurulmuş. AFAD’ın kriz merkezinde 4 Dışişleri mensubu görev yapıyor. Ayrıca dış yardımların koordinasyonuna destek sağlamak amacıyla depremden etkilenen 3 ile üç büyükelçi gönderilmiş.
Bu arada, Dışişleri Bakanlığının Suriye’yle ilgili çalışmalarını koordine eden Hatay Temsilcisi Büyükelçi Devrim Öztürk de enkaz altında. Bu yazının yazıldığı sırada hala çıkarılamamıştı. Ümit ederim sağ salim çıkarılabilir.
Dünyanın dört bir yanından Türkiye’ye yardım yağıyor. Aralarında üç gün önce terörist saldırı duyumları gerekçesiyle başkonsolosluklarını kapattığı için söylemediğimizi bırakmadığımız batılı ülkeler de var. Azerbaycan, Pakistan, KKTC gibi ilk anda akla gelen ülkeler dışında Avrupa Birliği çerçevesinde Hollanda, Romanya ve Almanya’dan gelen ekipler ilk önce ulaşanlardandı. Yine hemen yardım öneren ve gönderen ülkeler arasında ABD, İsrail, Hindistan, İsviçre, Avusturya ve Ermenistan gibi büyük bir muhabbet içerisinde olmadığımız ülkeler dikkat çekiyor.
Kendisi savaş ve saldırı altındaki Ukrayna’nın 90 kişilik bir yardım ekibini göndermesi özellikle önem taşıyor.
Yunanistan’a ayrı başlık
Yunanistan’a ayrı bir parantez açmak lazım. Hem Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu hem başbakanı Kiriakos Miçotakis ayrı ayrı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayarak taziyelerini bildirmiş. Bu Miçotakis’in neredeyse bir yıl aradan sonra Erdoğan’la ilk teması. Geçen sene Türkiye aleyhine 1024 tweet atan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias arka arkaya iki tweetle Türkiye’nin acısını paylaştı. Ayrıca altı Yunanlı bakan Türk karşıtlarını telefonla aramışlar. Hepsinden önemlisi de Atina’daki Türk büyükelçiliğinin önüne Yunanlılar tarafından bırakılan çiçekler. Büyükelçiliğin bu konudaki tweeti de 6000 beğeni almış.
Viyana’da büyükelçi olarak görev yaparken Charli Hebdo baskınından sonra Fransız sefaretinin önü çiçek bahçesine döndürülürken aynı dönemde, 10 Ekim 2015’te Ankara garındaki DEAŞ saldırısını takiben 100 metre ileride bulunan büyükelçiliğimize tek bir buket bırakılmadığını hiç unutmuyorum.
Her musibetten bir iyilik doğarmış. Umarım bu deprem de tıpkı 1999 Marmara depremi ardından Dışişleri Bakanları İsmail Cem ve Yorgo Papandreu örneğinde gördüğümüz gibi iki ülke arasında yeni bir yakınlaşmaya vesile olur.