Dışişleri Bakanlığı son zamanların en kapsamlı personel alım sınavlarından birini açıyor. Türkiye’yi dünyada temsil etmek üzere yeni diplomat ve diplomatik uzmanlar alınacak. Bu sınava Türkiye’nin laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olarak aydınlık geleceğine inanan, ona katkıda bulunmak isteyen, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ve insan hak ve özgürlüklerine saygılı aydın gençlerin katılmasını çok önemsiyorum. Diplomat
‘Dış politika’ dönüşüme açıktır, fakat doğası gereği ani dönüşlere, keskin, riski yüksek ve maceracı virajlara yatkın bir şey değildir. Dış politikanın yapısal hedefleri ve çerçevesi bellidir. Günden güne değişmez. O halde, belki de Türkiye bakımından ‘dış politika’ yerine ‘dış ilişkiler’ dememiz daha doğru olacaktır. İkisi arasındaki fark nedir? Birincisi, ilkelerden ve değerlerden beslenir, uzun vadeli
Dışişleri Bakanlığından emekli biri olarak yeni kabinede doğallıkla en ilgimi çeken bölüm Dışişleri Bakanlığındaki değişim oldu. Hakan Fidan, Barçın Yinanç’ın köşe yazısında ifade ettiği gibi, “sahipsiz bir kurum ve sevimsiz bir miras” devraldı. Dışişleri Bakanlığı bu toprakların en köklü kurumlarındandır. Genel olarak, Türkiye’nin en iyi yetişmiş bürokrat kadrolarının önemli bölümü buradadır. Bu değerli kurum son
Türkiye pazartesi sabahından bu yana yakın tarihinin en büyük felaketiyle mücadele ediyor. 6 Şubat günü biri 7,7 diğeri 7,6 şiddetinde iki büyük deprem yaşadık. Kahraman Maraş merkezli depremin tahribatına uğrayan il sayısı 10, etkilenen insan 13,5 milyon. Bugün itibariyle tamamen yıkılan konut sayısı 5.775. Saat başı artan can kaybı ve yaralı sayısını takip etmenin imkânı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Siyasi Topluluğunun ilk toplantısı için bulunduğu Prag’ta Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile fotoğraf verdiği 6 Ekim günü Türkiye yeni İsrail Büyükelçisini de belirledi: daha önce Kudüs Başkonsolosluğu da yapmış olan Şakir Torunlar. Ancak Torunlar’ın Cumhurbaşkanı onayı ardından Tel Aviv Büyükelçiliğine getirileceği atama kararnamesi Dışişleri Bakanlığında son zamanların en büyük operasyonlarından birini
6 Ekim’de yayımlanan Dışişleri Bakanlığı Büyükelçiler Kararnamesine göre İsrail-Türkiye arasında yürütülen normalleşme sürecinin devamı olarak Türkiye’nin eski Kudüs Başkonsolosu Şakir Torunlar, yeni Tel Aviv Büyükelçisi olarak atandı. Londra, AB ve NATO daimi temsilciliğinin de içinde bulunduğu 41 kritik büyükelçilik görevinde değişiklik öngören kararnameye göre Türkiye Barolar Birliği eski başkanı Metin Feyzioğlu da siyasi atama olarak
Ana Muhalefet Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçen hafta sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tercümanı için sarfettiği “hanım kızımız” ifadelerinin, birkaç gündür televizyon kanallarında ülkenin başka sorunu yokmuş gibi saatlerce nasıl tartışma konusu yapıldığını hayretle izliyoruz. Bu tartışmalar sadece iç politikayla da sınırlı kalmıyor. Erdoğan-Biden görüşmesinde hizmetlerinden yararlanılan tercümana odaklanılarak dış politika uygulamalarına
1960’lı yıllarda Dışişleri meslek memuru olmaya hak kazanan bir gencimiz geçirdiği zorlu giriş sınavlarından sonra aday meslek memuru olarak Bakanlık kapısından içeri adımını attığı andan itibaren kendini karışık duygular içinde bulurdu. Bu duyguları ona hissettiren şey intisap ettiği mesleğin kurumsal kimliği ve tarihimizde taşıdığı ağırlıktı. Birbirini tamamlayan bu her iki özelliği bu mesleğe, Ali Paşa
Fatura derken mali faturası değil kast ettiğim. “İtibardan tasarruf olmaz” demagojisiyle şatafata saçılan milyonların faturası elbette bize çıkacak. İngiltere Başbakanı Boris Johnson ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmeye ABD’den askeri nakliye uçaklarıyla getirttiği Alman malı özel limuzinlerle gitmedi, metroyla gitti. Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise Türkiye’ye dönüşünde, daha önce hiçbir ABD Başkanından Biden’den gördüğü muameleyi
“Kâğıttan kaplan” bir Çin deyimi. Yüksek perdeden tehdit eden, esip gürleyen ama devamını getirmeyen, getiremeyen kişi ya da kurumlar için kullanılıyor. Deyimi dünya siyasetine dahil eden kişi Çinli komünist lider Mao Zedung. Mao, bu sözü, Çin’i sürekli tehdit eden ABD’ye karşı kullanmış ve gerçekten de Çin konusunda ABD’nin “kâğıttan kaplan” olduğu büyük ölçüde anlaşılmıştı.Nereden mi
- 1
- 2