6 Şubat Kahramanmaraş çifte depremi Türkiye’yi yalnızca korkunç bir can kaybı ve yıkımla sarsmakla kalmadı. Aynı zamanda kritik bir seçim öncesinde siyasi dengeleri de alt üst etti, ekonomik belirsizliği artırdı. Siyasi bakımdan bu travmadan en çok etkilenen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve yirmi küsur yıllık AK Parti iktidarı oldu. Erdoğan’ın önünde bir yandan depremin insani ve ekonomik yaralarını bir an önce sarmak diğer yandan bu yaraların önümüzdeki seçimlere olumsuz etkisini kontrol altına almaya çalışmak gibi zor bir iş ve zor bir süreç bulunuyor. Bu kritik dönemeçte Erdoğan’ın oyun planını anlamaya çalışmak belki her zamankinden daha önemli.
Birkaç başlık altında tahlil etmeye çalışalım.
Seçim kararı
Deprem Türkiye’yi vurmadan önce Erdoğan, Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’yle de konuşarak 18 Haziran seçimini erkene alarak 14 Mayıs’ta yapılacağını ilan etmişti.
Deprem sonrasında 1 haftalık resmî yasın bittiği gün AK Parti’nin kurucu kadrosundan Bülent Arınç, değil 14 Mayıs’ı, 18 Haziran’ı işaret ederek “deprem koşullarında seçim yapılamaz, ertelenmeli” dedi. Bu apaçık zemin yoklama girişimine ilk tepkiyi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu “Seçim ertelenemez, kaçmayın” diyerek verdi. Kılıçdaroğlu, YSK üzerinden gitme girişiminin de önce seçim tarihi ilanına bağlı olduğu yanıtını da veriyordu. AK Parti’nin 15 Şubat MKYK toplantısı ardından parti sözcüsü Ömer Çelik ise Arınç’ın görüşünün Partiyi “bağlamadığını” söyleyerek “erteleme” senaryosunu sahiplenmedi. İYİ Parti lideri Meral Akşener ise daha önce seçimin deprem nedeniyle 14 Mayıs’a yetişmeyebileceği ancak 18 Haziran’da yapılabileceğini söylemişti.
Demek ki Erdoğan’ın ilk kritik kararı 14 Mayıs’ta ısrar ya da 18 Haziran’ı değiştirmemek olacak.
Kritik oy dengesi
Erdoğan ile Bahçeli arasındaki görüşmelerin sıklığı arttı. Cumhurbaşkanının 29 Aralık’ta Bahçeli’yle güllü-pastalı görüşmesinin hemen öncesinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu aleyhine, siyaset yasağına da yol açabilecek mahkeme kararı çıkmıştı. Erdoğan 14 Mayıs’ta erken seçim kararını Ocak ayında ilan etti. İki liderin 2 Şubat görüşmesindeyse Türkiye’nin gündeminde Ülkü Ocakları önceki Genel Başkanı Sinan Ateş’in 30 Aralık’ta öldürülmesi olayı vardı; cinayet MHP’de artçı sarsıntılara yol açmıştı. Cinayet seçime giderken AK Partilileri de endişelendiren kritik bir gelişme oldu, çünkü kendi oylarını toparlanmış görüyor, MHP’de oy kaybını iddia ediyorlardı.
Yine de deprem felaketinden bir süre önce Cumhur ittifakı ile Altılı Masanın oy güçleri birbirine yakın görünüyor ancak HDP etkisi dışında her ikisinin de ilk turda Cumhurbaşkanı seçimi için gerekli yüzde 50+1 oya ulaşamayacağı anlaşılıyordu. Bu durumu AK Partinin etkili isimlerinden birisi “Deprem bütün dengeyi değiştirdi” diye yorumladı; “Ama ne kadar değiştirdi? Kalıcı olacak mı? Bunu saha araştırması yapmadan anlamak zor.”
Ekonomiye etkisi
Depremlerin ekonomide yol açtığı hasarı anlamak için önce canlı depremzede bulma ve ardından enkaz kaldırma çalışmalarının hızlanması gerekiyor. Bu çalışma sadece yıkılan bina sayısı, hasar gören altyapıyla sınırlı olmayacak. Hasar gören üretim tesislerinden işgücünü oluşturan can kaybı ve bölgeden tahliyelere dek uzanan bir zincir söz konusu. Uydu görüntüleri ve İHA’ların hava fotoğrafları bu çalışmayı hızlandırsa da kritik eşiğe ulaşmak zaman alabilir.
Öte yandan daha önce Japonya, Endonezya, Meksika gibi ülkelerde görüldüğü üzere büyük depremleri izleyen yıl içinde büyüme rakamlarında ciddi artışlar olabiliyor. Bu da temel olarak yeniden inşa çalışmalarına bağlı; yani yine inşaat sektörüne. Ancak bu artışın seçime dek yetişmesi de zor.
Burada Erdoğan’ın insanları kendi idaresinde, muhtemelen din/inanç unsurunu da vurgulamak suretiyle gelecek güzel günlere inandırma yeteneği kritik önem taşıyacak.
Bir diğer kritik unsur ise HDP’nin tutumu olacak.
Her halükârda önümüzde sadece insani değil, ekonomik ve siyasi açıdan da zor günler ve çetin bir seçim yarışı bulunuyor.