Şampiyon Kadın Milli Voleybol takımımız Cumhuriyetin 100’üncü yılı kutlamalarına Dünya Kupasından sonra ikinci büyük armağanı da Avrupa Kupasıyla verdi.
3 Eylül’de Brüksel’de oynanan finalde geçen yılın şampiyonu Sırbistan’ı çekişmeli bir maçta 3-2 yendiler.
Şu karamsar günlerde bizi sevindirdikleri için “Filenin Sultanlarına” ayrıca teşekkürler.
Yayıncılar ter içindeki Kaptan Eda Erdem’i sevinç yumağı olmuş sporcularımızın içinden kameranın karşısına çektiler. Şampiyon kaptan “Müthiş bir maç oldu” dedi ve nefes nefese devam etti:
- “Cumhuriyetimizin 100. yılında önce Milletler Ligini kazandık, sonra Avrupa şampiyonu olduk. Müthiş bir hikâye yazdık. Mutluyum, gururluyum! Bizi inanılmaz destekliyor halkımız, her yerden bize sevgi, destek geliyor.”
Şampiyon voleybolcularımız zaferlerini halka ve cumhuriyetle birlikte kadınların toplumda öne çıkmalarını sağlayan Atatürk’e armağan ediyorlar ve bunu, maçı dünyanın dört bir yanında izleyen on milyonlarca izleyiciyle paylaşıyorlardı.
Destek gerçek ve içtendi. Siyasilerin tebrik mesajı yarışından bahsetmiyorum. Maç boyunca açık penceremden, evlerde toplanmış insanların sayılar, setler kazanıldıkça yükselen heyecan çığlıklarını, “Türkiye” sloganlarını duyuyordum.
Şampiyon voleybolcular, Teknofestçi gençler
Acaba bu sevinç dalgası halkın tamamını kapsama alanına giriyor muydu?
Yoksa tıpkı Bağımsızlık Savaşı için “Yunan kazansaydı da Hilafet kalsaydı” zihniyetini bugün şampiyon takımımıza “Size tahammül ediyoruz” diye sürdürenler içten içe final maçında Sırbistan’ın kazanmasını istiyor olabilir miydi? Vali, kafalarını kazanılan başarıya değil de sporcuların bacaklarına, özel hayatlarına takanların “hassasiyetlerini” mi dikkate alarak İstanbulluların hiç değilse bir kısmının bu mutluluğu ortaklaşa yaşamasına engel olmuştu.
Madalyonun diğer yüzüne de bakalım.
Dün akşam şampiyon voleybolcuların zaferiyle milli gurur duyanların ne kadarı örneğin Teknofest hadisesiyle de heyecanlanıyor? 2018’den bu yana 8’incisi Ankara’da düzenlendi, bugün bitiyor. Şimdiye dek 1 milyon genç başvurmuş teknoloji yarışmalarına, 1 milyon. Çoğu üniversitelerden, bilimi teknolojiye çevirip yükselme fırsatı görmüşler. Türkiye’de daha önce örneği görülmemiş, tabanı hareketlendiren bir teknoloji hamlesi.
Şampiyon sporcularımız nasıl toplumun uzuvlarını birbirine bağlayan eklemlerin işlevini görüyorsa teknoloji şampiyonu olmaya talip gençlerimiz de toplumu birbirine bağlayan, bağlaması gereken eklemlerinden.
Hangi dünyaya kulak kesilmişse
Teknofestleri, doğruyu yapıp, Türkiye’nin gurur tablosu görenlerin bir kısmı, kendilerine Atatürk’ün kızları dedikleri ve kendi hayat tarzlarına uymadığı için şampiyon voleybolculara en fazla “tahammül” ediyorlar.
Eminim bazıları Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan eğer şampiyon kızlarımızı kabul ederse, hayat tarzı kendilerine uymayan milli takımın yıldızlarından Ebrar Karakurt’un o resimde olmamasını isteyeceklerdir.
Şampiyon sporcularımızı, doğruyu yapıp, Türkiye’nin gurur tablosu görenlerin bir kısmı Teknofestleri görmezden geliyor. Çoğunun gerekçesinin, Teknofestlere önayak olanlardan birisinin Selçuk Bayraktar olmasıdır.
Bağımsızlık Savaşı kadrolarının daha savaş sürerken silahta dışa bağımlılığı azaltmayı ülkenin ve halkın savunulması için elzem görüp, kıt imkânları seferber ettiklerini unutmuş görünüyorlar. Türkiye’nin 1974 Kıbrıs harekâtı ve ardından ABD silah ambargosuyla çektiği sıkıntıyla başlatılan ama yürümeyen “Kendi uçağını kendin yap” kampanyası bugün mesafe almaya başladı. Sadece yerli silah sanayii konusunda hiç de azımsanacak bir iş yapmayan Bayraktar’ın Baykar’ı yok ki o resimde, popülist bir “damat” söylemiyle kafayı kuma gömecek kadar.
Eklemlerden bölünmek
İnsanın aklına şair İsmet Özel’in dizeleri geliyor:
“İnsanlar / Hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır.”
Şampiyon voleybolculara modern hayat tarzları ve bu yönleriyle gençlere örnek oluyor diye diş bileyenlerin de, Teknofest gençliğini peşin hükümlerle Erdoğan’ın askerleri olarak görüp kafasını çevirenlerin de, toplumu ortak paydalarından, eklemlerinden bölenlere istemeden de olsa cesaret verdiklerini görmeli artık. Eklemlerimizi, ortak paydalarımızı güçlendirerek 100’üncü yılda Cumhuriyete, Cumhuriyet değerleri ve demokrasiye sahip çıkmak gerekiyor.
Bir yandan Cumhuriyetin laik değerlerinden, kadın haklarına, hatta Hilafet çağrıları altında Cumhuriyetin kendisine saldırıların arttığı, artan enflasyon ve hayat pahalılığının bunalttığı günlerde bizi gülümsetiyor, moral veriyorlar.
Zaferlerini Cumhuriyet ve Atatürk’e armağan eden şampiyon kızlarımıza bu muhasebeyi yapmama vesile oldukları için de bir kez daha teşekkür etmem gerekir. Binlerce teşekkürler.