Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 10 Ocak’ta Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) 97’inci yılı törenindeki konuşmasından Türkiye’nin güvenliği bakımından birkaç önemli çıkarım yapmak ya da soru sormak mümkün.
Analize geçmeden kısa bir iki notu kaydedelim: Yeni MİT Başkanı İbrahim Kalın, “Bir büyük belirsizlik çağınmda yaşıyoruz” cümlesiyle başladığı konuşmasında Kant’tan İmam Gazali’ye dek alıntılarla akademik ağırlıklı bir durum tespiti yaptı; siyasi ve güncel ağırlığı olan beyan ve açılımları Cumhurbaşkanına bıraktı. “Batılı Ülkelerde Aşırı Sağ Hareketler” raporunu ve MİT içinde hem istihbarat ve siyaset analiz ve konsept üretimi hem de teknik bir Ar-Ge merkezi olacağı hedefiyle, kuruluşuna Hakan Fidan döneminde, 9 Şubat 2023’te başlanan MİT İstihbarat Akademisinin 6 Ocak 2024 itibarıyla çalışmaya başladığını duyurdu. Akademi’nin başına, kuruluşunda Kalın’ın yöneticiliğini üstlendiği SETA kökenli, İbn Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Talha Köse getirildi.
Erdoğan’ın yıllarca kendisine en yakın danışman olarak çalıştıktan sonra MİT’in başına getirdiği Kalın’ın bu ilk yıldönümü töreninde, MİT’in 2010’dan bu yana dönüşümünün mimarı, Dışişleri Bakanı Fidan bulunamadı. Tacikistan ve Kırgızistan arasındaki sınır anlaşmazlığına arabuluculuk amacıyla Orta Asya’daydı.
Şimdi Erdoğan’ın konuşmasına dönelim.
Artan casusluk saldırıları
Önce Erdoğan’ın konuşmasından ilgili bölümü sonra da çıkarım ya da soruyu paylaşacağım.
- “Türkiye’nin başta Gazze’deki katliamlar olmak üzere bölgesel krizlerde sergilediği dik ve dirayetli duruşun birilerini rahatsız ettiğinin, birilerinin hesaplarını bozduğunun farkındayız. Son dönemde ülkemize yönelik espiyonaj faaliyetlerinin yoğunlaşması bu rahatsızlığın tezahürlerinden sadece biridir.”
Birinci çıkarım: Türkiye’ye yönelik espiyonaj, yani casusluk faaliyeti artmaktadır. Bu casusluk faaliyeti sadece Erdoğan’ın verdiği örnekte olduğu gibi İsrail’den mi kaynaklanmaktadır? Başka hangi ülke ve örgütlerin casusluk faaliyetinde artış görülüyor? Bunlar arasında Türkiye’nin ABD, Yunanistan gibi NATO müttefiklerinin yanı sıra Rusya, İran veya Arap ülkeleri gibi bölgesel rakipler var mı? İsrail hesabına çalışan alt düzey -çoğu Filistinli- casusların yanı sıra yakalanıp yargıya verilen, ya da sınır dışı edilen başka ülkelerden casuslar oldu mu?
Siber saldırılar yapılmış
- “Devlet görevlilerine ve kritik kurumlara yönelik siber saldırıların engellenmesi noktasında MİT’in başarılarını gururla takip ediyoruz.”
İkinci çıkarım: İçinden geçtiğimiz süreçte devlet görevlileri ve kritik kurumlara yönelik siber saldırılar yapıldığını ve bunların MİT tarafından engellendiğini öğreniyoruz. Acaba bu saldırılar kimlere ve hangi kurumlara yapıldı ve arkasında kimler bulunuyordu? Bunlardan yakalanıp yargıya teslim edilen, ceza verilen oldu mu?
Bilgi güvenliği açıkları
- “Akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte kamu görevlileri arasında yabancı mesajlaşma uygulamalarının kullanımının da arttı. Söz konusu uygulamalardan resmî kurumlarımıza ait birçok bilgi, belge, not ve doküman da maalesef paylaşılıyor. Bu durumun bilgi güvenliği açısından ciddi bir zafiyet oluşturduğu açıktır.”
Üçüncü çıkarım: Cumhurbaşkanı, üst düzey kamu görevlilerinin cep telefonlarından resmî bilgi ve belge paylaştıklarını bunun da bilgi güvenliği zafiyeti oluşturduğunu söylüyor. Acaba bu yolla hasım ülke ve örgütlerin eline geçen gizlilik dereceli bilgi, belge olmuş mudur? Erdoğan devamında bazı Avrupa ülkelerinin belli “seviye ve görevlerdeki kamu personeline” kısıtlamalar getirdiğini söyleyerek, kamu kuruluşlarının MİT rehberliğinde Türk şirketlerince geliştirilen mesaj uygulamalarını kullanmasını istedi? Bu yazılımların yetkinlik ve güvenliğini MİT mi garanti edecek? Yine sorun çıkarsa bundan MİT mi sorumlu olacak? Ve bu yolla aslında resmî olduğu kadar, o yazılımlar üzerinden yapılan resmî olmayan bütün yazışmalar MİT süzgecinden mi geçecek?
Kavramsal çıkarım: eksen kayması
Erdoğan’ın konuşmasında güncel habercilik açısından manşetlik malzeme düşünülmüştü. İsrail’e ve casusluk operasyonlarına yönelik olarak “Bu daha ilk adım” gibi, PKK’ya yönelik olarak “İnlerinden çıkamayacaklar” gibi, “İhanet ve terörü belki yarına bırakırız ama kimsenin yanına bırakmayız” gibi. Ancak konuşmada güvenlik ve dış politikası bakımından belki de en ağırlıklı bölümlerden birisi, daha başlarında vurguladığı bir tez oldu:
- “Birilerinin iddialarının aksine, Türkiye’de bir eksen kayması yaşanmamış, bilakis uzun arayışlardan sonra Türkiye asıl eksenini bulmuştur. Eskiden olduğu gibi ‘Başkaları ne der?’ kaygısıyla hareket etmiyoruz. İç ve dış siyasette aldığımız her kararı, hayata geçirdiğimiz her politikayı tamamen Türkiye eksenli olarak belirliyoruz.”
Rusya-Ukrayna kriziyle birlikte jeopolitik bakışın küresel planda öne çıkmasıyla güvenlik konseptlerinin de değiştiğini, silahlanma yarışının başladığına dikkat çeken Erdoğan, bu süreçte Türkiye’nin de güvenlik konseptini değiştirdiğini açıkladı.
5 ayaklı yeni güvenlik konsepti
Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin yeni güvenlik konseptine geçtiğini şu sözlerle duyurdu:
- “Asimetrik tehditlerin bu kadar arttığı ve çeşitlendiği bir dönemde Türkiye’nin güvenlik konseptinin aynı kalması elbette düşünülemez. Biz de değişen şartlara göre ülkemizin millî güvenlik hassasiyetlerini yeniliyor, güncelliyor, tehdit sıralamasında revizyonlara gidiyoruz.”
Sonra, görünürde MİT’in İşlev ve personel yapısının güçlendirilmesi ama özünde devletin (savunma, içişleri ve dışişleri dahil) güvenlik politikasının 5 hedefini şöyle sıraladı:
- Zaten mevcut öncelikli tehdit olan terörizm ve casuslukla mücadele,
- Hem ulusal hem uluslararası düzeyde artan sorun olan düzensiz (yasa dışı) göç,
- Son dönemdeki polis ve istihbarat operasyonlarıyla öne çıkan organize suçlar,
- Yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı,
- Mezhep, köken, inanç üzerinden yürütülen psikolojik operasyonlar.
Erdoğan bu alanlarda “çağın nifak ve nefret yuvasına dönen” sosyal medya kullanımı konusunda da MİT’i “teyakkuzda” olmaya, uyanık bulunmaya çağırdı. Bu da son çıkarım olsun: sosyal medya üzerinde daha sıkı denetimin yolda olduğu anlamına geliyor.