Sinan Ateş cinayetine dair iddianamenin tamamlandığı haberleri 29 Nisan’da haber sitelerine düştü. 16 ayda hazırlanan iddianame savcı Mehmet Aykut Cihangir imzasıyla Ankara 32. Ağır Ceza mahkemesine sunuldu. Yargıç Mehmet Ali Karaseyfioğlu başkanlığında, 2018’de kurulan mahkeme aynı zamanda İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın göreve gelmesi ardından tutuklanıp yargılanmaya başlanan suç örgütü elebaşı Ayhan Bora Kaplan davasına da bakıyor.
Aynı 29 Nisan günü, akşam üzeri, saat 16.00’da Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli’yi Ankara, Çayyolu’ndaki müstakil evinde ziyaret etti. Bu AK Parti-MHP Cumhur İttifakının 31 Mart yerel seçimlerinde aldığı yenilgi sonrasında iki liderin ilk buluşmasıydı.
“Söyleten Sensin”
Sinan Ateş iddianamesinin tamamlandığı gün yapılan o ziyaretten önceki bir haftada AK Parti-MHP arasında spekülasyonlara yol açan gelişmeler yaşanmıştı. Bahçeli 22 Nisan’da kamuoyunda yorumlananın aksine, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i hedef aldığı MHP kaynaklarınca yalanlanan “yerel halk” demek fesatçılık demektir çıkışını yapmıştı. 23 Nisan davetine katılmaması sağlık sorunlarına yorulmuştu. Erdoğan, bir akşam önce 23 Nisan davetinde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un çay ikramına CHP lideri Özgür Özel’i de davet etmiş, iki liderin 2 Mayıs’ta görüşeceklerine dair haberler de ilk kez o akşam siyaset kulisine düşmüştü. Bahçeli’nin ertesi gün, 24 Nisan’da, Ferdi Tayfur’un sitem dolu “Söyleten Sensin” şarkısı eşliğinde spor kıyafetle bir spor alanında yürüyüş yaparken videosu MHP’nin X hesabından yayınlanmıştı. Sağlık sorunum yok diyordu Bahçeli ama o video ile Erdoğan’a mesaj gönderdiği de hemen yalanlandı.
Bu gelişmeler, Erdoğan’ın 31 Mart seçim sonuçlarının hemen ardından, adeta önündeki perdelemek için sis bombası niyetine ortaya attığı Anayasa değişikliği tartışmaları fonunda yaşanıyordu.
Anayasadan Sinan Ateş’e
Bahçeli 30 Nisan’da MHP grup konuşmasında mesajlarının Şimşek ve Erdoğan’a olduğunu söyleyenlere “kıt akıllılar” dedi. Videolu mesaj İYİ Parti liderliğine, “yerel halk” ise DEM Parti’den destek uman CHP’yeydi.
Bahçeli’nin 30 Nisan konuşmasında Anayasa konusuna hiç değinmemesiyse dikkat çekiciydi.
Erdoğan 2 Mayıs’ta hem de 1 Mayıs’ta Taksim’de kutlamaya izin vermemesi nedeniyle kendisini Anayasayı ihlalle suçlayan Özel ile görüştü. Yetmedi, iktidar cephesinin iki ay öncesine dek “CHPKK” dediği CHP Genel Merkezini ziyaret edeceğini söyledi. Anayasaya CHP desteği istiyordu.
MHP’den ses çıkmadı.
O arada Sinan Ateş iddianamesinin ayrıntıları açığa çıktı.
İddianamede Sinan Ateş’i öldüren tetikçi Eray Özyağcı, onu cinayet mahaline getirip kaçıran Vedat Balkaya ve Suat Kurt’a ömür boyu hapis, cinayeti düzenledikleri iddiasıyla Ülkü Ocakları eski yöneticilerinden Tolgahan Demirbaş ve suç makinası Doğukan Çep hakkında ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası isteniyordu. Diğer 17 sanık hakkındaysa cinayete karıştıkları iddiasıyla 15 ila 20 yıl hapis talebi vardı.
Ama iddianamede yer verilmeyen önemli unsurlar da vardı.
Kukla varsa kuklacı yok mu?
T24’te Asuman Aranca ayrıntılı yazmış, ben anladığımın özetini aktarayım.
Öncelikle iddianame soruşturmayı yürümekten sorumlu Başsavcı Vekili Ahmet Altun değil, savcı Cihangir tarafından imzalanmış. Zaten soruşturma savcıları bu 16 ay içinde defalarca değiştirilmişti.
İkincisi, cinayetin en önemli ayrıntılarından olan, Demirbaş’ın olay sonrası, o dönem MHP Mersin Milletvekili olan, Ülkü Ocakları eski başkanlarından Olcay Kılavuz’un evinde yakalanması vakasına iddianamede yer verilmemişti. Kılavuz, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığını Sinan Ateş’ten devralan kişiydi. Başkanlığı Kılavuz’dan devralan ve Sinan Ateş’in adresini talep ettiği Demirbaş’ın cep telefonundaki yazışmalarda ortaya çıkan Ahmet Yiğit Yıldırım’ın adına da iddianamede yer verilmemişti. Keza, Ateş’in adres ve telefonlarının soruşturulmasında adı geçen, aynı zamanda Çep’in avukatı olan Yıldırım’ın Ülkü Ocaklarında hukuk işleri yardımcısı Serdar Öktem’in adı da yoktu. O arada, Kılavuz’un Bahçeli’nin TBMM Danışmanı kadrosuna alındığı haberleri çıkmıştı.
Sanki cinayetin muhtemel siyasi bağlantıları kovuşturulmasın isteniyordu.
Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, “Yazıklar olsun” dedi, “Katillerin korunduğu net. Bunun altında kalacaklar.”
Örtbas etmek mümkün mü?
Peki, Sinan Ateş cinayetini örtbas etmek mümkün mü?
Ya da ne kadar süreyle mümkün?
Bakın yakın geçmişte siyasi iklimin değişmesiyle Ergenekon, Balyoz, OdaTV, Askeri Casusluk, hatta Montrö davalarının siyasi iklimin değişmesiyle nasıl düştüğüne ve orada yargılayan konumda olanların yargılandığına tanık olduk.
Bugün, siyasi iklime bağlı olarak açılan Gezi Davasında başta Osman Kavala olmak üzere ağır cezalara mahkûm edilen kişilerin “yeni deliller ortaya çıkarsa” serbest kalabileceklerini konuşuyoruz; Erdoğan-Özel görüşmesine konu oluyor. Avrupa siyasetine aşina AK Partili Avrupa Konseyi Parlamenterler Konseyi üyesi Tuğrul Türkeş, Kavala’nın serbest kalmasını Türkiye’nin “haksız ithamlardan kurtulmasıyla” ilişkilendiriyor.” Aynı tartışmayı, siyasi iklimin değişmesiyle yarın Selahattin Demirtaş başta olmak üzere Kobani Davasında da yaşayacağız. Siyasi davalar, siyasi iklimin değişmesiyle yön değiştirir.
“Cumhur İttifakı ayakta”
Sinan Ateş cinayeti davası da gelinen aşamada siyasi davalar sınıfına dahil olmuş görünüyor. Yarın siyasi iklimin değişmesiyle Sinan Ateş cinayeti davasının da yön değiştireceğinden emin olalım.
Bugünkü durumu da Türkiye gazetesinde Yücel Kayaoğlu’nun kulis haberinden okuyalım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 31 Mart seçim sonuçları “istişare toplantılarından” sızanları yazmış meslektaşımız. “Cumhur İttifakı’nda hiçbir sorun yok. Sayın Bahçeli ile görüşmede de bunu bir kez daha teyit ettik” demiş Erdoğan.
Demek ki Erdoğan sormuş Bahçeli de söylemiş. Söyleten kimmiş?