Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 24 Eylül’de BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada “İsrail’i durdurmak için daha ne bekliyorsunuz?” çıkışından önce ulusal kanallardan NBC’de Hamas’ı terör örgütü değil, topraklarını koruyan direniş örgütü olarak gördüğünü söylemesi üzerinde durmak isterim.
BM Genel Kurulu hitapları genellikle haber izleyicilerinin dahi ilgi duyduğu konuşmalar değildir; özelikle de ABD’de. NBC, CBS ile ABD’de 4,5 milyon izleyiciyle en popüler TV kanalıdır. Erdoğan ile yapılan mülakatın en azından ABD’deki Müslüman ve Yahudi izleyiciler tarafından -kimi olumlu kimi olumsuz merakla izlendiğini varsayabiliriz. Türkiye’de her günkü söylem olan Hamas bahsi ABD’deki her iki grubun sıradan izleyicisi açısından “yenidir”.
Bu sözler ABD ana akım medyasında belki de ilk kez bu açıklıkla söylendi; katılın katılmayın, doğru ya da yanlış bulun ama önemlidir. Keza, ana akım ABD medyasında İsrail’in Filistin’i yok etmekten engellenmesi gerektiğinin de NBC’de söylenmesi de BM genel Kurulundaki hitaptan daha etkili olmuştur.
Tek muhatabı var
Erdoğan’ın “İsrail’i durdurun” sözlerinin muhatabı ise aslında BM Genel Kurulu değil, ABD yönetimiydi. Alfabetik olarak konuşma sırası Erdoğan’dan sonra gelen ABD Başkanı Joe Biden’ın beyhude ateşkes çağrısının ise bir karşılığı yoktur. Çünkü ABD’nin yanında yer alan diğer G7 ülkeleri, İngiltere, Almanya, Japonya, Fransa, İtalya ve Kanada da gayet iyi biliyor ki İsrail’in pervasız saldırganlığına cesaret veren tek güç ABD’dir ve durdurabilecek tek siyasi güç de yine odur.
Diğer altı G7 ülkesi dışişleri bakanları 23 Eylül’de Nev York’ta yaptıkları toplantıyla ABD’nin başını çektiği İsrail’e cesaret verme sorumluluğuna ortak olmayı sürdürdüklerini bir daha gösterdiler. İsrail’de Binyamin Netanyahu hükümeti ise -en azından- 5 Kasım ABD Başkanlık seçimlerine dek ne yapsa ABD yönetimi ve ortağı hükümetlerden -göstermelik insani yardım tepkileri dışında bir itiraz gelmeyeceğinin bilinciyle cepheyi genişletiyor. Gazze’yi Hamas gerekçesiyle ezerek, Ramallah’ı da yerleşimcilerle boğarak fiilen ilhak etme girişimine Lübnan’ı da Hizbullah gerekçesiyle dahil etti.
İsrail’i durdurmak
Lübnan Başbakanı Necip Mikati, İsrail saldırılarıyla ülkede ordudan da etkili silahlı güç haline gelmiş olan Hizbullah arasında sıkışmış vaziyette, çaresiz imdat çağrılarında bulunuyor. Şimdiye dek Mısır, Türkiye ve son olarak Ürdün “yanındayız” dedi ama onların yardımı ordu göndermek şeklinde olamıyor.
Mikati son olarak Lübnan’ın özgürlüğü için ABD yönetiminden talepte bulundu; çünkü sadece onun durdurabileceğini biliyor. Lübnan yöneticilerinin zamanında din ve mezhep temsiliyetiyle kurulan berbat Fransız sisteminin getirdiği zafiyetin çaresini, o zafiyetten yararlanarak kendisine saldıran İsrail’i durdurması için ABD’den yardım istemekte bulması çok acı.
İki günde yarım milyon insan İsrail saldırıları nedeniyle herşeylerini geride bırakarak ülkenin kuzeyine, Beyrut ve diğer şehirlere kaçarken Suriye’deki iç savaştan Lübnan’a sığınanların bir kısmı da ülkelerine döndü.
ABD Savunma bakanlığı ise İsrail’e atılan Hizbullah füzeleri gerekçesiyle bölgeye biraz daha asker gönderme kararı aldı. İngiltere de Kıbrıs’taki üslerine asker gönderiyor; gerekçesi Lübnan’dan insan tahliyesi.
Netanyahu-Hitler
Erdoğan’ın BM’de konuşma yaptığı sıralarda TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da Rusya parlamentosunda konuşuyor, İsrail’i durdurmak gereği üzerine benzeri mesajlar veriyordu
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD ve genel olarak Batının “Soykırıma uğrayan millet, kendisi soykırıma kalkarsa ne olur?” sorusuyla yüzleşmesi gerektiğini söylüyor. Bu meşru bir sorudur.
Nazi iktidarında Almanya ve Doğu Avrupa’da milyonlarcası soykırım kurbanı olan İsrailoğulları, şimdi benzerini Filistin ve komşu Arap halklarına uygulayınca bu “Kendini savunmak” sınıfına girer, “var olma hakkını kullanma” olarak savunulabilir mi? Batınının yaptığı budur. Ve aslında İsrail’in geleceğini ve İsraillilerin de güvenliğini nasıl tehlikeye attıklarını da görmek istemiyorlar.
Erdoğan’ın BM toplantısında Netanyahu’ile Nazi lideri Adolf Hitler’le olduğu gibi mücadele edilmesi çağrısı uluslararası basında yer aldı. Bu tür sivri benzetmeler insanın hafızasında, olumlu da olumsuz da olsa yer eder.
ABD’nin tam desteği arkasında oldukça İsrail’i durdurmak kolay değil ama uluslararası dengenin değiştiğini görmek Filistin’in yok edilmesini engellemek bakımından ümit verici.