Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 29 Ekim kabul resminde MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Öcalan açılımı” üzerine söyledikleri medyanın çoğu tarafından “Nihayet konuştu, açık destek” kıvamında görüldü. Oysa Cumhurbaşkanının sözleri ne CHP lideri Özgür Özel ne de DEM Eş-başkanı Tuncer Bakırhan’ın “Önce Erdoğan konuşsun” taleplerine karşılık verecek açıklıkta. Bu da siyaset kulisinde Erdoğan’ın bir B-planı bulunduğu ve Bahçeli’nin çıkışı tutmazsa onu devreye alacağı yolunda spekülasyonlara yol açıyor.
“İktidar ve ittifak” ayrımı
Örneğin Erdoğan’ın sözlerindeki “Cumhur İttifakı ortağımızın” atfı dikkat çekici.
“Cumhur ittifakı ortağımızın ortaya koyduğu yaklaşım önyargısız değerlendirilmeli” derken, Bahçeli’nin çıkışını ortaklık zemininde değerlendiriyor ama orada duruyor; yaklaşım hâlâ “ona” yani ortağına ait.
Konuşmasındaki “Biz iç cepheyi sağlam tuttukça ne terör örgütleri ne de onları besleyip semirterek üzerimize salan şer güçleri emellerine ulaşamayacaktır” beyanı özel olarak Bahçeli’ye açık destek olmaktan çok, terörle mücadele her söz konusu olduğunda Cumhurbaşkanının söyleyebileceği türden bir cümle. Daha önce kurduğu “İktidar ve ittifak olarak bir adım atmadan her şeyi hesaba katıyoruz” cümlesinde de “iktidar” ve “ittifakı” iki ayrı özne olarak anıyordu.
Oysa kamuoyu Bahçeli’nin çıkışını, daha ilk anda iktidarın çıkışı olarak algıladı. Zaten Bahçeli’nin 22 Ekim’de “Umut hakkı” havucunu göstererek PKK lideri Abdullah Öcalan’ın gelip Meclis’te PKK’ya dağılma çağrısı yapmasının ertesi günü DEM Parti Milletvekili yeğeni Ömer Öcalan’ın İmralı’ya gidişi bunun bir “devlet projesi” olduğunun kanıtı gibiydi.
Hal böyleyken “iktidar ve ittifak” söylemi B-planı ihtimalini güçlendiriyor.
B-planı ve anketler
Hem iktidar hem muhalefet çevrelerinde gözler Erdoğan’ın AK Parti grubunda yapacağı konuşmaya çevrildi. Ya da seçmen nabzını ölçen ilk anket sonuçları alındıktan, belki ek olarak Kandil’den ilk açık işaretler alındıktan sonra yapacağı ilk konuşmaya. Anketler Erdoğan’a bu açılımla AK Partinin Kürt oylarını arttırıp arttırmayacağını da gösterecek.
Bu konuda görüştüğümüz bir diplomatik kaynak artık günler kalan ABD Başkanlık seçimleri sonrası oluşacak uluslararası atmosfere de dikkat çekiyor. Özellikle ABD’nin PKK’nın Suriye koluyla -kendi kurdurduğu paravan örgüt- SDG üzerinden işbirliği açısından da Bahçeli’nin çıkışıyla bir bağlantısı bulunuyor.
Yine Ankara’daki diplomatik kuliste yakın bir zamanda uluslararası bir toplantıda bir Türk generalinin NATO meslektaşlarına terör sorununa çok yakın bir zamanda son vereceklerini söylediği konuşuluyor.
Bir yandan da hem Erdoğan hem Bahçeli’nin bu çıkışın “son fırsat” olduğu söylemleri var. Bu da bizi B-planı ihtimalinin DEM’i sistem içinde tutarak PKK’nın üzerine uluslararası ilişkileri de zorlayarak gitme üzerine kurulmuş olabileceğine götürüyor.
MHP, DEM ve CHP’nin riskleri
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Bahçeli’nin bu çıkışla büyük siyasi risk aldığını söylemesini de kayda almak lazım. Bahçeli 1999’da Öcalan’ın idam cezasının AİHM değerlendirmesi sonuna bırakılması ve 2002’de idam cezasının kaldırılması sırasında hükümet ortağıydı ve o zaman da risk almıştı.
Öte yandan DEM Parti’nin de aldığı bir risk var: Ahmet Türk’ün deyişiyle aynı sosyal tabanı paylaştıkları PKK ile devlet arasında sıkışmak olarak özetlenebilir bu risk.
Erdoğan’ın gelen anketler ve uluslararası mesajlara bakarak Bahçeli’yi ortada bırakması beklenmemeli. Ancak Bahçeli gibi Erdoğan da keskin dönüşleriyle bilinen siyasetçiler.
Siyaset kulisindeki bir başka görüşe göreyse henüz B-planı için erken ve Bahçeli’nin çıkışı zaten A-planının ilk aşaması: Erdoğan girişimi eline alıp ikinci aşamaya geçmek için kendi belirlediği koşulların oluşmasını bekliyor.
CHP lideri Özel’in “Bahçeli aradan çıksın, Erdoğan konuşsun” dediği ortamda İstanbul Esenyurt Belediye başkanı Ahmet Özer’in PKK soruşturması gerekçesiyle gözaltına alınıyor. İnsanın aklına savcılığın on yıldır süren telefon dinlemelerini eyleme geçirmek için Bahçeli’nin Öcalan açılımını mı beklediği sorusu takılıyor.