Suriye’de silahlı muhalif güçler, başkent Şam’a girdiklerini, Baas Partisi rejiminin devrildiğini ve Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın 7 Aralık itibarıyla kaçtığını ilan etti. Reuters haber ajansı, Esad’ın ülkeyi, “bilinmeyen bir yöne” doğru terk ettiğini bildirdi. Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) önderliğindeki muhalif güçlerin rejimi devirdiği açıklamasından kısa süre önce bir açıklama yapan Başbakan Muhammed Gazi El Celali, “devamlılığı sağlamak için” yönetimi geçiş hükümetine devretmeye hazır olduğunu söyledi. Celali “Evimdeyim, ayrılmadım, nedeni bu ülkeye olan aidiyetimdir” dedi.
Celali’nin 8 Ekim sabahı HTŞ korumasında başbakanlığa geçtiği bildirildi..
Gelişme, HTŞ güçlerinin 6 Aralık’ta kuzeyden güneye, Şam yolundaki son büyük şehir Humus’u da ordu güçlerinden fazla direniş görmeden ele geçirmelerinin ardından yaşandı. Önce 7 Aralık akşamı Esad’ın halka hitap edeceği duyuruldu. Ancak bunun yerine -ilk saatlerde İran tarafından yalanlanan- Esad’ın ailesiyle birlikte ülkeyi terk ettiği haberleri gelmeye başladı. Ülkeyi terk etmediğini özellikle vurgulayan Başbakan Celali’nin mesajının Suriye’de 54 yıldır devam eden Baas rejiminin sonu anlamına geliyor.
54 yıllık rejim 10 günde
Beşar Esad, 1970’te liderlik ettiği askeri darbeyle yönetimi ele geçiren babası Hafız Esad’ın ölümü üzerine 2000 yılında Cumhurbaşkanlığına getirilmişti.
Beşar Esad yönetiminde Suriye son 13 yıldır kanlı bir iç savaşa rağmen Rusya ve İran’ın desteğiyle ve sürdürebiliyordu.
İran’ın, İsrail tarafından Filistin’de Hamas, Lübnan’da Hizbullah yönetimlerine vurulan darbeler, Rusya’nın da Ukrayna savaşında yoğun NATO baskısı altına girmesi Suriye’ye verdikleri desteği azaltınca, HTŞ’nin başını çektiği, çoğu radikal İslamcı silahlı muhalif örgütler harekete geçti.
HTŞ 10 gün önce, Türkiye sınırlarına 30-35 kilometre uzaklıktaki İdlib’ten Halep’a başlattığı baskın niteliğindeki saldırıyla kısa sürede Halep’i ele geçirdi. Daha sonra güneye, Şam’a doğru yönelen muhalifler, Hafız Esad’ın 1982’deki Müslüman kardeşler ayaklanmasını birkaç gün içinde kent halkından en az 20 bin kişinin öldürülmesiyle bastırdığı Hama şehrini, yoğun çarpışmalarla aldı. Hama’nın kaybedilmesi rejim güçleri bakımından sonun başlangıcı oldu. HTŞ’nin Humus’u kısa sürede almasıyla Esad’ın devrileceği az çok belli olmuştu.
Esad ve sonrası
O aradaki önemli gelişmelerden biri, CNN televizyonunun, ABD ve AB’nin terör örgütleri listesindeki HTŞ’nin lideri ve kendisi de “terörist” olarak başına ödül konmuş olan Ebu Muhammed Colani (ya da Golani) ile mülakat yapıp yayınlaması oldu.
İç savaş sırasında, 2017 yılında El Kaide’den ayrılarak HTŞ’yi kuran Colani, artık bu örgüt kod ismiyle değil, kendi ismiyle Ahmed el Şara ismiyle çağrılmak istediğini söylüyor, El Kadie ve IŞİD’in hatalarına düşmeyerek diğer din ve mezheplere dokunmayacaklarını söylüyor, tek sorunlarının Esad ailesinin oligarşik yönetimine son vermek olduğunu söylüyordu.
Bu mülakat Batı’nın, ABD ve (özellikle Kıbrıs’taki üsleri üzerinden) İngiltere’nin HTŞ liderliğiyle irtibat kurduğu, destek verdiği ve Esad sonrası Suriye için konuştuğu iddialarına güç verdi. HTŞ’nin Rusya’ya da (Tartus’taki deniz üssü ve Lazkiye’deki hava üssünü kastederek) “Üslerinize saldırmayacağız, sorunumuz Esad ailesi ile” mesajı verdiği haberleri da bu sırada çıktı.
Esad’ın kaçtığı haberinin hemen öncesinde ABD Başkanlığını 20 Ocak’ta devralacak Donald Trump’ın “Suriye’de ne işimiz var, bırakın kendileri halletsin” mesajı da tamamen yeni ve şimdiden kestirilemeyen bir görünümün ve habercisi.
Türkiye açısından durum
HTŞ’nin Halep baskınıyla başlayan son gelişmeler Türkiye’nin de vekil gücü sayılan Suriye Milli Ordusu (SMO) aracılığıyla YPG’yi Tel Rıfat’tan çıkarmasını ve Münbiç’te de YPG kontrolüne son verme hamlesi yapmasını sağladı. Trump’ın “çekileceğiz” imasını taşıyan mesajı ile Suriye’deki PKK varlığının uzun süredir Ankara’nın hedefinde olmasını birleştirince önümüzde hareketli bir sürecin olduğu söylenebilir.
Hem bu durum hem de Esad rejiminin düşmesi, Türkiye’deki Suriyeli göçmenler sorununun da hafiflemesini getirecektir.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan daha bir gün önce Astana Grubundaki ortakları Rusya ve İran dışişleri bakanlarıyla birlikte hala rejimle muhalefetin diyalogundan bahsediyordu; bu bir diplomatik taktik değilse HTŞ’nin Türkiye’nin kontrolünde bulunmayan bir örgüt olmasının getirdiği bir burukluğu da yansıtıyordu.
Ama Batı’daki algı, HTŞ’nin de Türkiye etki ve payıyla bu zaferi kazandığıdır ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın amacına ulaştığı şeklindedir.
Neticede Erdoğan’ın 13 yıl önceki hedefi gerçekleşti, Esad gitti.
Değişen sadece Suriye’deki rejim değil. Bütün Orta Doğu ve Rusya-Ukrayna’yı da sayarsak bütün Avrasya coğrafyası sarsılıyor.