

Siyasi denkleme dahil olabilmek için, oyunu kurma yeteneğinin yanı sıra, alınmadığı oyunu bozabilme yeteneği de gerekiyor. Türkiye bir süredir bu siyaseti uyguluyor. Dışişleri Bakanı Fidan, AB Dışişleri Bakanları toplantısında Avrupalı meslektaşlarıyla konuşurlen. (Foto: Dışişleri)
Bazı ülkeler masada olur, bazıları menüde, bazıları oyunu kurar, bazılarıysa hiç davet edilmese bile oyunu bozar. Türkiye, artık üçüncü kategoriye giriyor: oyuna alınmasa da sonucu değiştiren, dışlanmak istense de hesaba katılmadan adım atılamayan bir aktör haline geliyor.
Bu durum sadece hükümetin resmi diplomatik çabaların sonucu değil. Son yıllarda Türkiye’nin görünmeyen ama sahada etkili gücü olan Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT), bu dönüşümün arkasındaki en kritik mimarlardan biri. Güçlendirilmiş MİT’in savunmadan proaktif stratejiye geçişiyle birlikte, Türkiye artık hiç beklenmedik coğrafyalarda, denklemlerde ve ittifaklarda oyun bozucu rolüyle öne çıkıyor.
Doğu Akdeniz: dışlanan Türkiye’nin geri dönüşü
Doğu Akdeniz, bu durumun en sembolik örneklerinden biri. 2019’da kurulan Doğu Akdeniz Gaz Forumuna (EMGF) Türkiye davet edilmedi. Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrail, Mısır ve AB eksenli ittifaklar, Türkiye’yi bolge dinamiklerinin dışına itmeye çalıştı. Bu dışlama stratejisi, kısa vadede Türkiye’yi yalnızlaştırmış gibi göründü ama uzun vadede oyun kurucuların kendisini zayıflattı.
Çünkü:
• Türkiye olmadan boru hattı projeleri finansman bulamıyor, yatırımcılar ürküyor.
• Enerji diplomasisi bölgesel güvenlik mimarisine dönüşemiyor.
• Alternatif rotalar siyasallaştıkça verimlilik düşüyor.
Gazze faciasıyla kopan Türkiye-İsrail ilişkilerinin Azerbaycan üzerinden kurulma girişimi, Mısır’la yeniden yakınlaşma, Katar’ın arabuluculuk rolü, Suriye’nin oyuna dönüşü ve Avrupa’nın yeni enerji güvenliği arayışları, bölgenin en büyük gücü Ankara’nın oyun dışı bırakılmasının sürdürülemez olduğunu gösteriyor. Aslında hâlihazırda Almanya’nın desteklediği ve Türkiye’nin sahip olacağı bir süreç için ile Rabat’tayım.
Türkiye’nin sahadaki derin etkisi
Başka “oyunu bozma” örnekler de var:
– Libya: MİT ve Türk SİHA’ları koordinasyonuyla, Trablus Hükümetine verilen destek, Hafter’in ilerlemesini durdurdu ve Libya’daki denklem tersine döndü. Ankara şimdi Hafter ile de çalışmaya başladı. Libya’da Türkiyesiz bir oyunu sürdürmenin mümkün olmadığı görüldü.
– Azerbaycan-Ermenistan: Azerbaycan 2020’de Karabağ Savaşını kazanırken Türkiye’den yalnızca askeri destek değil, istihbarat ve stratejik danışmanlık da aldı. Korgeneral Bahtiyar Ersay, Azerbaycan Savunma Bakanı Danışmanıdır. Rusya ikna edildi, Minsk sürecindeki Fransa gibi ülkeler oyun dışı kaldılar.
– Rusya Ukrayna: Tahıl koridoru, esir değişimi gibi hassas süreçlerde Ankara’nın arka kapı diplomasisi, Türkiye’yi vazgeçilmez arabulucu konumuna taşıdı. Amerikan ve Rus gizli servisleri MİT’in kolaylaştırıcılığı ile İstanbul’da buluşuyor. Rusya-Ukrayna görüşmelerine ev sahipliği yapılıyor.
– Afrika: Somali ile işbirliği sadece askeri değil enerji ve ekonomik işbirliği alanlarında da gelişiyor. Nijer, Çad, Burkina Faso gibi ülkelerde MİT, güvenlik danışmanlığı, insani yardım ve eğitim faaliyetleriyle Türkiye Fransız etkisinin yerini dolduruyor. Çin’e karşı çabalarda da Türk girişimciler sahada.
Oyunu kurmak kadar bozmak da
– Irak ve Suriye: PKK/YPG unsurlarına karşı düzenlenen nokta hedefli etkisizleştirme operasyonları, örgütler içinde çözülmeye yol açtı. Irak ve Suriye’de Ankara’nın dahli olmadan önemli bir oyun çevirmek imkansıza yakın hale geldi. Bu saha desteğiyle YPG’ye federasyon kurdurma oyunu bozulma aşamasında, diplomasi devam ediyor.
– Hamas: Türkiye’nin Hamas’la yakın ilişkisi, Ankara’yı şu anda Gazze denklemi dışında tutuyor görünse de Hamas’ın İsrail’le ateşkese ikna edilmesi sürecinde etkisine başvuruldu.
– İsveç ve Finlandiya: Rusya-Ukrayna savaşı ardından NATO’nun genişleme sürecinde Finlandiya ve İsveç Türkiye’nin taleplerini karşılamadan kabul edilmedi. Ankara burada da oyunu bozma yeteneğini devreye sokup sonuç aldı.
Bugün Türkiye bazı masalara çağrılmıyor olabilir. Ama o masa devrildiğinde ya da çözüm kilitlendiğinde ilk aranacak aktör hâlâ Ankara’dır.
Türkiye artık geleneksel müttefiklik kalıplarının ötesine geçmiş, çok boyutlu, çok araçlı, çok kimlikli bir dış politika yürütüyor.
Oyunu bozmanın sürdürülebilirliği
Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin önünde iki yol var:
1. Kendisi dışlanarak kurulan oyunları bozarak denklemde yer almayı hesaplayan “yalnız aktör” olmak,
2. Bozduğu oyunun yerine, çok taraflı ve bölgesel faydayı önceleyen yeni bir düzen kurmak.
Türkiye için tercih artık netleşiyor: Oyuna alınmasa da oyun kuracak kapasiteyi masa kurmaya dönüştürmek. Ancak burada önemli bir denge var.
Eğer Türkiye elindeki gücü fazlaca zorlar, tüm denklemleri tek taraflı bozmaya devam ederse; “hesap edilmeden adım atılamayan güç” olmaktan, “dışlanan ve dengenin bozanı” olarak yalnızlaşma riskiyle karşı karşıya kalabilir.
Dolayısıyla artık yalnızca oyunu bozan değil, kazan-kazan esaslı oyun kurucu olmak gerekiyor. Stratejik zekâ, askeri caydırıcılık ve diplomatik esneklikle inşa edilecek bu yeni yol, Türkiye’yi sadece etkili değil, aynı zamanda meşru ve tercih edilen bir lider güç haline getirebilir.
Çünkü asıl başarı; masaya davet edilmeden oyunu bozmak değil, masayı kuranlardan biri olmaktır.