Yetkin Report

  • English
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Hafıza Kartı
  • Hayat
  • Yazarlar
  • Arşiv
  • İletişim

30 Ağustos hem dış hem iç düşmanlara karşı bir zaferdir

Yazar: Murat Yetkin / 30 Ağustos 2025, Cumartesi / Oda: Hafıza Kartı

30 Ağustos Zafer Bayramında gerçeklerle yüzleşelim: Zafer hem işgalcilere hem de işgalcilerin Halife Sultan destekli yerli işbirlikçilerine karşı kazanıldı. Fotoğrafı çeken Ethem Tem’in gazeteci Fikret Otyam’a anlatımıyla Mustafa Kemal Atatürk 26 Ağustos sabaha karşı Büyük Taarruzu başlatması ardından saat 11.00 sularında Kocatepe’de durum değerlendirmesinde görülüyor.

30 Ağustos Zafer Bayramı’nı Bağımsızlık Savaşımızın son perdesi olan Büyük Taarruzun 1922’de tamamlandığı gün olarak kutluyoruz.
Bugün Zaferin kime ve neye karşı kazanıldığını hatırlamak ve bununla yüzleşmek zorundayız.
Türkiye’de kitleleri vatan kavramıyla tanıştıran Namık Kemal oldu. “Vatan Yahut Silistre” eserinin sahnelenmesi ve halktan büyük ilgi görmesi üzerine Payitaht tarafından gönderildiği sürgünlerde 47 yaşında vefat etti.
O zamana dek Halife Sultana mülk olan topraklar üzerinde yaşayanlara ait olmaya başladı.
Türkiye’de kitleleri “halk” kavramıyla tanıştıran ise Mustafa Kemal Atatürk oldu.
O zamana dek Halife Sultan’a tebaa olan ümmet, kendisini millet olarak tanımaya başladı.
Kurtuluş Savaşı vatan için verilen bir halk savaşıdır.
Bu yönüyle işgalcilere karşı verilmiştir.
Osmanlı yönetiminde iki asır önce Tuna nehri boylarında başlayan gerileme, Sakarya nehri boylarında durdurulmuştur.
Durduran orduların başında, Halife Sultan’ın İngiliz ordusunun İstanbul’u, Payitahtı işgaliyle uzlaşması ardından 23 Nisan 1920’de Ankara’da kurulan Millet Meclisinin verdiği yetkiyle Büyük Taarruza komuta eden Mustafa Kemal Paşa vardı.

Dersimli Diyap Ağa: “Kaçmaya mı geldik?”

Araştırmacı Sabahattin Selek “Millî Mücadele- Ulusal Kurtuluş Savaşı” kitabında (kendisi de Güney Cephesi Kurtuluş Savaşı kahramanlarından olan) Adana Milletvekili Damar Arıkoğlu’nun anılarından aktarıyor. Hem Bakanlar Kurulu Başkanı hem de Genelkurmay Başkanı görevlerini üstlenen Fevzi (Çakmak) Paşa ”rengi uçmuş, tıraş olmamış, kim bilir kaç gündür uykusuzluktan gözlerinin etrafı halka halka, elbisesi toz toprak, perişan kıyafette” kürsüye gelir.
“Arkadaşlar” der; “Yunanlıların çok üstün kuvvetle yaptıkları taarruza karşı asker ve subaylarımız insanüstü bir gayretle kahramanca savaştılar. Harp çok kanlı oldu. Ağır zayiata uğradık. Şehir, bölge harbi yapmıyoruz; hedefimiz nihai zaferdir. Hükümet merkezimizi Kayseri’ye taşımaya karar verdik. Hazırlığa başlamanızı rica ederim.”
Ortaklık karışır. Dersim Mebusu Diyap Ağa söz alır: “Efendiler biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa kavga ederek ölmeye mi geldik?”
Meclis’te iki eğilim ortaya çıkar. Ankara’yı savaşmadan terk etmemek ve orduyu bu hale getiren komutanları cezalandırmak.
Fevzi Paşa tekrar kürsüye çıkar. Bütün sorumluluğu üstüne alır “Vereceğiniz cezayı şahsen, şimdiden kabul ederim” der. Onun bir altında da İngiltere destekli işgalci Yunanistan ordularıyla yüz yüze savaşan Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa vardır.
Meclis Başkanı Mustafa Kemal’in orduya komuta sorumluluğunu üstlenmesi fikri ortaya atılır. Sert tartışmalar sonucu yetki verilir . Sakarya Savaşı böyle kazanılır, Yunan orduları Ankara’ya 50 kilometre kala geri çekilmek zorunda kalır.
Bir yıl sonra, 26 Ağustos’ta ki Malazgirt’in yıl dönümüdür, Büyük Taarruz başlar, 30 Ağustos’ta zafer kazanılır.

Zafer kime karşı kazanıldı?

Zafer sadece işgalci İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Gürcü ve Ermeni ordularına karşı kazanılmakla kalmadı.
Bu işin askeri yönüdür.
Zafer aynı zamanda işgalcilerle uzlaşan Halife Sultan ve yandaşlarına karşı kazanıldı.
Evet, aynı zamanda bir iç savaştı. Millet Meclisi orduları işgalcilere karşı savaşırken bir yandan da cephe gerisinde onları sırtından hançerlemek için yeşil bayrak açıp cihat ilan edenlere karşı da savaştı ve kazandı.
Bu da işin siyasi yönüdür.
Yani zafer, “Keşke Yunan kazansaydı. Ne Hilafet yıkılırdı ne Şeriat” diyen Kadir Mısıroğlu gibilerine karşı da kazanıldı.
Zafer aynı zamanda Atatürk’ün Meclis başkanı koltuğunda maalesef oturtulup şimdi şehirlerimizin işgalden kurtuluşuna karşı çıkan İsmail Kahraman gibilere karşı da kazanıldı. Şu sözlerin bir TBMM başkanının ağzından çıktığını duymak acı veriyor:
• “İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki.”

Geldik bugüne: Atatürk’e saygı

Dünyaya örnek olmuş Kurtuluş Savaşımızı, Büyük Taarruzu, Sakarya’yı, Dumlupınar’ı “Kurşun sıkmadık ki” diye aşağılamak için ya tarihine ve oturduğu koltuğa ihanet içinde olmak lazım, ya da ABD Altıncı Filosuna nazır namaz kıldırıp gençleri 1969 Kanlı Pazar’a kışkırtacak kadar Cumhuriyetin kazanımlarına kin beslemek. Halen önceki Meclis Başkanlarıyla birlikte Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesidir.
İktidarda geçen çeyrek asırdan sonra AK Parti iktidarının Mustafa kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet kazanımlarına halkın çoğunluğunun gösterdiği saygı ve sevginin silinemeyeceğini gördüğüne tanık olmaya başladık son yıllarda.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ilk kez 2022’de “Batı cephesi Komutanı İsmet Paşayı” da anarak İsmet İnönü’yü de olumlu bir cümle içinde kullandı. Siyasi İslamcıların öteden beri değersizleştirmeye çalıştığı 1936 Montrö Sözleşmesi sayesinde Türkiye Rusya’nın Ukrayna savaşında eşsiz bir diplomatik konum kazandı. Onlarca yıldır yayılan Lozan Anlaşması 100’üncü yılda iptal olacak hurafesinin 2023’de sapasağlam yerinde durduğuna tanık olduk.
Türkiye 30 Ağustos 2025’e kendi hava savunma sistemini, kendi gemilerini, insansız hava ve deniz araçları filolarını yapabilen bir askeri yapıyla giriyor.

Zafer, Cumhuriyet, Hilafet

Ama gördüğümüz gibi 30 Ağustos’un bir askeri bir de siyasi cephesi vardır.
Askeri cephe, son vatanın işgalcilerden temizlenmesiyle, siyasi cephe de 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanı ve 3 Mart 1924’te Hilafetin ilgasının, Hilafet yetkilerinin TBMM’ye devriyle tamamlandı.
Şimdi başında Ali Erbaş’ın bulunduğu Diyanet’ten bizlerin vergisiyle maaş alan imam Halil Konakçı’nın TBMM’nin kaldırdığı “O makamı geri istiyoruz” demesi altında hangi gerici arzunun yattığı belki daha iyi anlaşılır.
Türkiye’nin bir asır önce Cumhuriyeti kurarken yaptığı stratejik tercihi bugün de koruması gerekiyor.
Zafer de Cumhuriyet de en çok ona layık olanlarındır. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.

Yeni yazılardan haberdar olun! Lütfen aboneliğinizi güncelleyin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Aboneliğinizi onaylamak için gelen veya istenmeyen posta kutunuzu kontrol edin.

OKUMAYA DEVAM EDİN

23 Nisan’a giden yolda Mustafa Kemal ve Payitaht
Avrupa toplantısında son nefesini veren filozof
Jane Goodall: Umudun İzinde Bir Yaşam Öyküsü
  • Yeni Anayasa’ya DEM Desteği İçin Üç Maddede Değişiklik Yeter mi?4 Aralık 2025
  • Fidan: Savaş Yayılıyor, Bu Korkunç Bir Şey, Ama AB Güney Kıbrıs’a Rehin3 Aralık 2025
  • Erdoğan, Bahçeli’nin “Rezalet” Çıkışını Üstüne Almadı Barzani’yi Suçladı3 Aralık 2025
  • CHP Operasyonları, Terörsüz Türkiye Sürecini Enfekte Ediyor2 Aralık 2025
  • Komisyonun Karar Toplantısı Öncesi: Barış Vicdanı Olmadan Barış Olmaz2 Aralık 2025
  • Avrupa Kururken: Su Krizinin Sessiz Siyaseti1 Aralık 2025
  • Askeri Havacılıkta Türkiye’den Bir İlk: Kızılelma Hava Hedefini Vurdu1 Aralık 2025
  • Özel CHP’ye Direniş ve İktidar Vadetti: Bu Yeninin Eskiyle Mücadelesi30 Kasım 2025
  • Karadeniz’deki Tanker Saldırılarını Ukrayna Üstlendi, Türkiye Tepkili30 Kasım 2025
  • DEM Konuştu, PKK Konuştu, AK Parti de MHP de Susuyor29 Kasım 2025
Haberler arşivinde arama yapın...

Siyaset

Ekonomi

Hafıza Kartı

Hayat

Arşiv

English

Hakkımızda

Künye

Yazarlar

Yardım

Reklam & İşbirliği

Bize Ulaşın

tbtcreative.com | UFKZDN © 2024 yetkinreport.com

Kurumsal Bilgiler     ·      Yardım     ·      Kullanıcı Sözleşmesi     ·      Yasal Çekince

TOP