Ülkeyi acıya boğan, PKK’nın silahsız 13 Türk vatandaşını şehit ettiği haberini 14 Şubat’ta Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar verdi. Ardından 13 vatandaşımızın PKK’nın 2015 ila 2017 yılları arasında kaçırıp Irak topraklarında Gara’da, dağlık kesimde bir mağarada hapis tuttuğu asker, polis ve MİT görevlilerinden oluştuğu ortaya çıktı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 10 Şubat’ta başlattığı bir harekât sırasında PKK’lılar, Akar’ın açıklamasına göre birini omuzdan, diğerlerini başlarından vurup öldürmüştü. Harekatın ilk gününde yine resmî açıklamalara göre 2 yüzbaşı ve 1 astsubay şehit olmuş, 48 PKK’lı da öldürülmüştü. Hâlen devam eden çatışmalarda öldürülen PKK’lı sayısı (15 Şubat sabahı itibarıyla) 53’e yükselmişti.
ABD’nin 13 silahsız Türk vatandaşının öldürülmesini “eğer terör örgütü sayılan PKK’nın yaptığı doğrulanırsa” diyerek güvensizlik şartına bağlayarak kınamasına yazının ilerleyen bölümlerinde geleceğiz. Ancak PKK’nın alıkoyduğu 13 kişiyi öldürdüğü kara haberiyle birlikte yayılan sorular arasında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eğer 10 Şubat günü millete sesleniş konuşmasını yapsaydı, esirlerin kurtarıldığı müjdesini mi vereceği sorusu da vardı.
Yanıtı Genelkurmay Başkanının beyanında
Bu sorunun yanıtını Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in 14 Şubat’taki basın açıklamasında bulmak mümkün. Güler, Anadolu Ajansı tarafından yayınlanan sözlerinde şu bilgileri verdi:
• “Haftanin’de, Hakurk ve diğer bölgelerde yaptığımız faaliyetlerden sonra terör örgütü çok sıkıştı ve bütün ağırlıklarıyla Gara bölgesine yerleştiler. Kendilerinin burada çok emniyette ve rahat içinde olduklarını düşünürken işte bu 75 kilometreye 25 kilometrelik alanda bu faaliyeti icra ettik. Bunların yanında bir de 2015 yılından önceki ortamda kaçırılan personelimiz var. Bu vatandaşlarımızı da çok çeşitli mağaralarda saklayarak kaçırmaya çalıştılar. En sonunda istihbarat kurumlarımızdan aldığımız bilgiler, elde ettiğimiz bizim kendi özel çalışmalarımız, keşif unsurlarının çalışmaları sonucunda bunların Gara bölgesinde olabileceğine dair çok iyi kanıtlar bulduk ve bunların üzerinde de çalışmaya başladık. Bu alandaki araziye model araziler ve tesisler yaparak ilgili birliklerimiz bizzat üzerinde yoğun çalışmalar yaptılar.”
Harekâtın iki hedefi mi vardı?
Bu sözlerden “Pençe Kartal 2” kod adı verilen harekatın ikili amacı olduğunu çıkarmak mümkün. Biri, Gara’da toplanması beklenen PKK üst kadrolarının yakalanması, ya da öldürülmesi. Diğeriyse yine Gara’da olduğu saptanan PKK mağara-hapishanesinin basılarak tutsakların kurtarılması.
Akar’ın verdiği bilgiye göre hava harekâtı 10 Şubat saat 02.55’te başlamış. Hava harekâtına 41 savaş uçağının yanı sıra, erken uyarı uçakları, İncirlik üssünden kalkan -havada yakıt ikmali amaçlı- tanker uçaklar, İHA ve SİHA’lar katılmış. Bölgeye daha önceden helikopterlerle indirilen komando birlikleri ise iki saat sonra, saat 04.55’te kara harekâtına başlamış. 12 Şubat’ta Ankara’da -Akar ve Güler’in katıldığı- cenaze töreni ardından defnedilen iki yüzbaşı ve bir kıdemli çavuş bu sırada PKK ateşiyle şehit düşmüş. Komandolar mağaralara girdiklerinde 13 tutsağın da cansız bedenlerini bulmuşlar. Resmi kaynaklara göre, sağ yakalanan iki PKK militanı ifadelerinde, başlarındaki sorumlunun hava harekatının başlar başlamaz tutsakları öldürme emri verdiğini söylemiş.
Akar: “Keşke”, Erdoğan: “Başaramadık”
Yani (Çukurca’nın güneyinde, Irak sınırının 40 kilometre kadar içinde) Gara’da kara harekâtı başlamasından önce PKK’lıların 13 tutsağı adeta kurşuna dizdiği sonucu çıkıyor.
Bunu Savunma Bakanı Akar basın toplantısında “Keşke 13 vatandaşımızı oradan sağ salim çıkarabilseydik dedi. Erdoğan’da 15 Şubat’ta “Çok uğraştık. Ama başaramadık” dedi. (Erdoğan’ın Rizelilere hitabında şakalar yapması ise ulusal yas beklentisindeki muhalefetin tepkisie yol açtı.)
Oysa bu acı haber üzerine Erdoğan 10 Şubat programına “millete seslenişi” almamıştı. Akar ve Güler 11 Şubat’ta Azerbaycan ile birlikte Kars’ta yapılan Kış-2021 tatbikatına, 12 Şubat’ta da Ankara’daki cenaze törenine katıldıktan sonra sınır bölgesindeki harekât merkezine geçtiler, komutayı bizzat Akar devraldı.
Yetkililerden alınan bilgilere göre “Kartal Pençe 2” harekatının PKK hedeflerinde yol açtığı hasarın tam olarak saptanması çalışmaları, istihbarat birimlerinin de katılımıyla devam ediyor.
Dikkatlerden kaçan KDP açıklaması
Ankara, harekâta başlamadan önce Irak hükümetiyle temaslar yürüttü. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 9 Ocak’taki, Akar ve Güler’in de 18 Ocak’taki Bağdat’a gitti. Bu süreçte MİT Başkanı Hakan Fidan’ın da Irak’taki muhataplarıyla görüşmüş olması hayatın olağan akışına uygundur.
Ancak 10 Şubat’ta Gara’da başlayan harekât sürerken yaşanan bir gelişme dikkatlerden kaçtı. 11 Şubat’ta Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminin başındaki KDP’den gelen bir açıklamaydı bu. PKK’nın Mesud Barzani liderliğindeki KDP’nin onayı ve işbirliği olmadan Türkiye’nin Gara’da operasyon yapamayacağını söylemesi üzerine KDP sözcüsü Mahmud Muhammed şunları söyledi:
• “Türkiye ordusu eliyle savaşı Kürdistan Bölgesi toprakları içerisine çeken, kaos, kargaşa ve istikrarsızlığa neden olan PKK’nin kendisidir. PKK Türkiye toprakları içerisinde savaşmıyor, sürekli kaçıp başkalarını da peşinden çekiyorsa bunda KDP’nin suçu nedir?”
Buradan PKK’nın şimdiye dek Gara’da KDP’ye güvenerek üslendiği sonucu da çıkıyor.
ABD’den gelen şartlı kınama ve Suriye
TSK Mayıs 2019’dan bu yana Irak topraklarındaki PKK hedeflerine karşı “Pençe” serisi operasyonlar yürütüyor. Bunların iki hedefi var. Bir hedef PKK’nın Türkiye’ye sızarak terör eylemlerinde bulunduğu sıçrama noktalarını olabildiğince sınırdan geriye itmek. Diğeriyse PKK’nın Kandil ile Suriye’deki YPG güçleri arasındaki ikmal hatlarını kesmek. Bu operasyonların süreceği anlaşılıyor.
Bu çerçevede PKK’nın Suriye’ye yakın Sincar Dağlarındaki ve Mahmur Mülteci Kampındaki varlığını engellemek önemli bir hedef. Sincar’daki PKK varlığından KDP de rahatsız.
Oysa Sincar, PKK’nın Suriye’de ABD Merkezi Komutanlığın (CENTCOM) destek verdiği Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) belkemiğini oluşturan YPG’ye, özellikle eleman takviyesinin köprü başı. O dönemin CENTCOM konutanı Lloyd Austin, şimdi ABD Savunma Bakanı.)
ABD, Suriye’de IŞİD’e karşı kara gücü olarak kullandığı YPG’ye toz kondurmuyor. Ama YPG-PKK bağını görmezden gelerek Türkiye’nin Irak’ta PKK’ya karşı mücadelesine destek verdiğini söylüyor. Ancak Dışişleri Sözcüsü Ned Price’ın 13 Türk vatandaşının öldürülmesindeki kınamayı “eğer PKK’nın yaptığı doğrulanırsa” şartına bağlaması bu durumla çelişiyor. Hem de Akar’ın beyanına tam da 17 Şubat NATO Savunma bakanları toplantısı öncesinde güvensizlik beyan ediyor.
Ankara’da açılan soruşturma
Ankara Cumhuriyet Savcılığı, sosyal medyada PKK’nın 13 tutsağı katletmesi olayından dolayı Erdoğan ve hükümeti suçladığı iddiasıyla bazı sosyal medya hesaplarına soruşturma başlattı.
Haber duyulur duyulmaz samimi üzüntü beyanları ve haklı sorular sosyal medyada kendiliğinden oluşan bir ‘Bermuda Şeytan Üçgeni’ benzeri bir anafor içinde kaybolmaya başladı. Bu üçgenin köşelerinde PKK, Fethullah ve Pelikan trolleri bulunuyordu.
CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, PKK’nın kaçırdığı, güvenlik görevlileri dahil Türk vatandaşlarının durumunu Milli Savunma ve İçişleri Bakanlıklarına soran -sonuncusu 9 Şubat olmak üzere- 5 soru önergesi verdiğini duyurdu. Aradan geçen sürelerde sorularına “terörle mücadele devam ediyor” dışında bir yanıt alamamıştı.
Tabii “Hırsızın hiç mi suçu yok?” deyişini, güvenlik görevlilerini kaçıran, alıkoyan ve sonunda hayatlarına kast eden PKK’dır. Öte yandan başta acılı aileleri olmak üzere PKK’nın elindeki vatandaşlara ne olduğunu sormak da bir haktır. Bu çerçevede kötü niyetli spekülasyonların yapılması da mümkündür. Kötü niyetli spekülasyonların önüne geçmenin yoluysa kamuoyuna zamanlıca ve güvenilir bilgi vermektir.