CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 4 Aralık’ta Mersin mitingiyle ilk kez seçim meydanına çıktı. En geç 18 Haziran 2023’te yapılması gereken seçimler için kampanyanın çok erken başlamasının nedeni, muhalefetin iktidarı erken seçim için zorlaması. Nitekim Kılıçdaroğlu da, Millet İttifakındaki ortağı İYİ Parti lideri Meral Akşener’in 20 Kasım’da Denizli mitinginde yaptığı gibi iktidara erken seçim çağrısıyla meydan okudu.
Kılıçdaroğlu da Akşener de Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan ile Cumhur İttifakındaki ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sırf onlar istedi diye erken seçime gitmeyeceğini biliyorlar. Amaçları, vatandaşın gözünde “Seçimden kaçıyorlar” algısını pekiştirmek. Ve artan geçim sıkıntısı karşısında halkta artan tepkileri, çözümün demokratik seçimlerde olduğunu göstermek.
CHP liderinin Mersin mitinginde konuştuğu sıralarda AK Parti lideri de Cumhurbaşkanı şapkasıyla Siirt’te konuşuyordu. Konuşmasında Kılıçdaroğlu’nun şimdiye dek tek seçimi dahi kazanamadığını vurguladı. Böylece 2019 yerel seçimlerinde AK Parti’nin İstanbul ve Ankara dahil Büyükşehir Belediye başkanlıklarında CHP’ye kaybetmesinden bahsetmemiş oluyor. Oysa o seçimlerdi Erdoğan’ın “yenilmezlik” iddiasını tahrip eden.
Mitingde kitle yarıştırma; sayılar konuşuyor
Ama Erdoğan’ınkiler miting sayılmıyor; kitaba “açılış töreni” olarak uyduruluyor. O yüzden valiler Erdoğan’a en geniş alanları verirken muhalefeti “resmi miting alanı” adı altında daha küçük alana sıkıştırıyor. Erdoğan’a “açılış” için Cumhuriyet Meydanı verilirken, CHP’nin Mersin mitingine daha dar bir alanın gösterilmesi de bu kitaba uydurma çabasının sonucu. Bir amaç da aynı alanda kalabalık karşılaştırması yapılmaması olabilir.
Ancak bu Erdoğan için önemli. Nitekim Siirt Mitinginde “Mersin’de buradaki kadar kalabalık toplayamadı” dedi. Bunun çok önemi olduğuna inananlardan değilim, özellikle de iktidarın muhalifleri sokaklara, meydanlara çıkmaktan “nefesimiz ensenizde” gibi örtülü tehditlerle caydırmaya çalıştığı ortamda. Ancak HaberReport sitesinin “mapchecking.com” sitesi tekniğiyle yaptığı tahmine göre Erdoğan eşi Emine Erdoğan’ın memleketi ve kendisinin ilk milletvekilliği gözağrısı olan Siirt’te yaklaşık 6 bin 500 kişilik bir kitle toplamış. Aynı hesaba göre, CHP Mersin mitingine en az 44 bin kişi katılmış. “En az” diyorum, çünkü site alanın dar olması nedeniyle yan yollarda toplanan kitlenin tahmin edilemediğini not düşmüş.
İktidar kanadında sokak-meydan sıkıntısı
İktidar kanadındaki sokak-meydan sıkıntısı somut olarak AK Parti Grup Başkan Vekili Mahir Ünal’ın memleketi olan Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesindeki bir açılış töreninde ortaya çıktı. Ünal, törene katılımın neredeyse sadece AK Parti yerel yöneticileriyle sınırlı kalmasına “Zaten kimse gelmemiş ki” sözleriyle sitem etti.
Erdoğan geçenlerde parti teşkilatlarından kapı kapı dolaşıp 84 milyona ulaşarak başarılarını ve kendileri giderse başlarına ne geleceğini anlatmalarını istemişti. Sanırım bu iş hem AK Parti hem MHP için giderek zorlaşacak mevcut ekonomik sıkıntı arttıkça.
Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Kasım ayında yüzde 3,5, yıllık olarak ise yüzde 21,3 olarak açıkladığı enflasyon oranı insanların akılları ve cüzdanlarıyla alay eder gibiydi. Bağımsız iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup) hesaplamalarına göreyse Kasım enflasyonu yüzde 9,9, yıllık enflasyon ise yüzde 58,6 idi.
Aynı gün Kılıçdaroğlu’nun TÜİK’e gitmesi ve alınmaması, hükümet ve medyasında “baskın” ve “provokasyon” olarak kınandı. Erdoğan da Siirt’te “Devlet kurumları senin şamar oğlanın değil” dedi. Ama bu çıkış kamuoyunun dikkatini -ister olumlu isterse olumsuz tepkiyle- “rakamlar yalan söylüyor” çelişkisine çekti.
Mersin mesajları: birinci tekil şahıs
Kılıçdaroğlu’nun Mersin mesajlarına ve özellikle “Ahdim Var” söylemine geçmeden önce bir ayrıntıya daha dikkat çekmek gerekiyor. Hükümetin ekonomi politikalarına ve neler olup bittiğine dair içeriden bilgi veren Sabah yazarı Dilek Güngör şöyle bir tvit yayını yaptı: “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na randevu vermeyerek kapıdaki şova sebep olan TÜİK’i kutluyorum!!!” İçerideki bir havayı yansıtıyor kuşkusuz. Acaba Kılıçdaroğlu’nun bundan sonra randevu isteyeceği kurumlar ne yapacak? Yasakçılık geri tepmeye başladı. Bu görülüyor.
Kılıçdaroğlu’nun Mersin mesajlarında biçim olarak en çok önce çıkan özellik CHP liderinin ağırlıkla birinci tekil şahıs kipiyle, yani “ben” kipiyle konuşması oldu. Kılıçdaroğlu’nun son birkaç ay içinde “birinci çoğul şahıs, yani “Biz” kipinden “ben” kipine geçişi dikkat çekici. Bu, Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adaylığı için bir sinyal olarak da görülebilir kimi kesimlerce. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye başkanı Mansur Yavaş’ın Mersin’e gitmeyip işlerinin başında kaldığı dikkate alınırsa. Adaylık meselesi yakında açıklık kazanacak gibi.
“Ahdim var” konuşması
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında en çarpıcı bölüm “Ahdim var” diye başlayan bölümdü. Şöyle söyledi:
• “Ahdim var bu memlekete barışı getireceğim. Ahdim var bu memlekete huzuru getireceğim. Ahdim var bu memlekete sevgiyi getireceğim. Ahdim var ve söz veriyorum; bu memlekete demokrasiyi, bu memlekete adaleti getireceğim.
• “Mafya düzenini ve mafyayla uyuşturucu baronlarıyla işbirliği yapılan düzeni değiştireceğim. (…) Siyaset adamına göre iş bul, adamına göre kredi aç, ihale takip et, rüşvet al, cebini doldur, zengin ol değildir. Siyaseti tümüyle kirlilikten arındıracağım.
• “Saray ve şürekası duysun: Rüşvet alanları, uyuşturucu baronlarıyla kol kola gezenleri, onların uçaklarına binenleri, paralarını alanlarını, devletin kadroları içinde asla yaşatmayacağım hepsinin görevine son vereceğiz.
• “Üreten, alın teri döken, bu memleket için çalışan herkesin hakkını, hukukunu koruyacağım, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını Londra’daki bir avuç tefeciye hizmet etmekten kurtaracağız.”
“Ahdim var” neyin şifresi?
Konuşmayı araç radyosundan dinliyordum. Bendeki ilk çağrışımı ABD’li siyah lider Martin Luther King’in ünlü “Bir hayalim var” konuşması oldu. King’in köleliği kaldıran ABD Başkanı Abraham Lincoln’un ‘Washington’daki anıtı önünde 28 Ağustos 1963’te yaptığı bu konuşma ABD’de ırk ayrımcılığına -en azından kâğıt üzerinde- 1969’da son verilmesindeki en önemli çıkıştı.
King o konuşmayı yaptığında siyahların belediye otobüsünde beyazlarla aynı koltuklara oturma hakkı dahi yoktu. ABD halkı 2008’de Barack Obama’yı başkan seçti.