“Dünyaya fâtih olmaz zulüm ile rezalet
Yeryüzünün fatihi, adalettir, adalet!”
Deneyimli gazeteciler Emin Çölaşan ve Necati Doğru’nun meslek hayatlarının önemli bir bölümü, Fethullah Gülen ve onun gibi insanların dini inançları üzerinden yasadışı siyasi ve mali örgütlenme peşindekilerin aleyhine haber yapmak, yazı yazmakla geçti.
İstanbul 37’inci Ağır Ceza Mahkemesi 27 Aralık günü Emin Çölaşan ve Necati Doğru’yu “Fethullah Gülen Terör Örgütüne (FETÖ) üye olmamakla birlikte, bilerek ve isteyerek yardım etme” suçlamasından 3 yıl 6 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı. Aynı davada Sözcü gazetesinin 5 çalışanı daha hapis cezası aldı, gazetenin sahibi Burak Akbay hakkında tutuklama istemiyle arama kararı çıkarıldı.
Halen hapiste bulunan, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) verilerine göre 118 gazeteci ve medya çalışanını, MHP lideri Devlet Bahçeli’yi eleştirdikten sonra saldırıya uğrayan ve saldırganları mahkemede serbest bırakılan gazeteciler kervanına Murat İde’nin de katıldığını unutmadan devam edelim.
Sözcü yazarları Çölaşan ve Doğru aleyhine verilen karara Türkiye’nin her yerinden, her kesiminden tepki yağdı. Geçmişte Çölaşan ile Çölaşan’ın muhalifliği nedeniyle kavgaları bilinen Sabah yazarı Mehmet Barlas, “Ya sıra bana gelirse” endişesini yazdı; daha önce dava açıldığında da “Yeter artık” demişti. Sıranın Barlas’a gelmesi şaşırtıcı olmayacak, hepimize gelebilir; aklımıza, hayalimize gelmeyecek gerekçelerle gelebilir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın her konu açıldığında yeni ve daha büyük mahkeme inşaatlarıyla övündüğü yargının adalet dağıtmadığı kuşkusu toplumun her kesimine yayılıyor bu tür kararlarla.
Her kesimden tepki
Karara “külâhıma anlatsınlar” diye tepki gösteren bir AK Parti kurucusunun kendisine İslam tarihinde dişi deveye erkek deve hükmü veren Muaviye’nin öyküsünü anlattığını yazdı Deniz Zeyrek. O kaynak Zeyrek’e, Genelkurmay Başkanlığı yapmış İlker Başbuğ’a terörist, ömrü devrimcilerle mücadelede geçmiş Hanefi Avcı’yı “devrimci” diye mahkûm edenin de aynı yargı olduğunu da söylemiş.
Acaba o kararlar alınırken, o AK Parti kurucusu ne yapıyormuş? Bu soruyu unutmadan devam edelim.
Çölaşan, Doğru ve diğer gazetecileri Fethullahçılıktan mahkûm eden mahkemenin adaleti, geçmişte de tartışma konusu olmuştu. “Efendisine kızıp uşağını dövemem şiiri okuduğu için Yargıç Akın Gürlek Başkanlığındaki İstanbul 37’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6 Eylül 2019’da 9 yıl, 8 ay, 20 gün hapis cezasına çaptırılan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun avukatı Bahri Belen’in sözlerini hatırlayalım. Belen bu tür davaların “Engizisyon mahkemesi” diye itham ettiği 37’inci Ağır Ceza’ya düşürülmesinin rastlantı olmadığını iddia etmişti; daha önce HDP’nin önceki eş-genel-başkanı Selahattin Demirtaş ve HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder’i hapis cezasına çarptıran, gazeteci Murat Aksoy ve müzisyen Atilla Taş’ın tutuklanmasına karar veren de aynı mahkemeydi.
Burada tek bir mahkemeyi hedef alma gibi bir amaç da kasıt da yok; neticede Kadri Gürsel’i hem FETÖ, hem PKK’ya aynı anda üye olmaktan yargılayıp hapis yatıran mahkemeler de görüldü. Geçmişte, Orhan Pamuk’un yargılanmasını eleştirdiğim için hakkımda açılan bağımsız Türk yargısını etkilemeye çalışmak davası, Pamuk beraat ettikten sonra da devam ediyordu.
“Adalettir, adalet!”
Geçenlerde, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün, seçim bölgesi Gaziantep’teki bir toplantıda Suriye merkezli Haznevî tarikatı şeyhi Muta el-Haznevî’nin elini öpme hareketi yaparken çekilmiş görüntüleri yayınlandı. Bakan Gül, TBMM’deki Bütçe görüşmeleri sırasında CHP’lilerin soruları üzerine el öpme konusuna değinmeden, görüntülerin 2015 yılına ait olduğunu, o tarihte henüz milletvekili olmadığını söyledi. Muhtemelen 1 Kasım 2015 seçim tekrarı öncesine aitti; Gül, Numan Kurtulmuş önderliğindeki HAS Parti’den ayrılarak Eylül 2012’de AK Parti yönetiminde yer alan isimlerdendi.
Eylül 2012’de henüz AK Parti ile Fethullah Gülen cemaati arasında –MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın sorgulanmak istenmesi nedeniyle- çatlak başlamış ama ilişkiler kopmamıştı. Daha sonra daha dosyaları düşen 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk iddiaları ortaya atılmamıştı ve AK Parti ile Gülen’in devlet içindeki yasadışı örgütlenmesi arasında köprüler atılmamıştı; hatta uzlaştırma gayretleri devam ediyordu.
Emin Çölaşan ve Necati Doğru gibi isimler ise o zaman Gülen ve örgütlenmesini eleştirdikleri için hedefteydiler. Şimdi ise aynı nedenden dolayı hapsedilecekler, ceza onanırsa. Adalet dağıtması beklenen yargı adına övünülecek bir tablo değil.
Bu gelişmeler biriktikçe bundan 9 asır önce yaşamış Nizâmi Gencevî’nin, yani Azerbaycanlı şair Genceli Nizâmi’nin, İskendernâme eserindeki o müthiş beyti geliyor aklıma.
“Dünyaya fâtih olmaz zulüm ile rezalet,
Yeryüzünün fâtihi adalettir, adalet!”