Aslında MHP lideri Devlet Bahçeli AK Parti Grup Başkan vekili Mahir Ünal’a CHP ve İYİ Parti’den de sert çıkış yaptığında Ünal’ın koltuğu sallanmaya başlamıştı. Ünal, Cumhuriyetin kuruluşu ardından Mustafa Kemal Atatürk’ün kararıyla Arap harflerinden Latin harflerine geçişin Türkçeyi bitirdiği ve düşünce dili olmaktan çıkardığını iddia ederek aslında AK Parti’nin kendi kalesine gol atmıştı. Bu çıkış Bahçeli’nin “talihsiz, tarifsiz ve temelsiz bir yanlış” tepkisine çarpınca ortalığı toplamak AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’e düşmüştü: Cumhuriyet ve demokrasi “ilelebet payidar kalacaktır” diyerek Atatürk’e atıfla Mahir Ünal’ın arkasında durulmayacağını göstermişti.
Bu durum Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı katmerli biçimde kızdırdı.
Yalnız Bahçeli’nin tepkisi değil ama
Erdoğan’ın kızgınlığı Ünal’ın söylediklerine temelden karşı olmasından kaynaklanmıyordu; kendisi de defalarca Arap alfabesinden Latin alfabesine geçişi eleştirmişti.
Kızgınlığının bir nedeni, Ünal’ın durduk yerde entelektüel birikimini bu şekilde ortaya koymasının zamanlamasınaydı. AK Parti adına önemli bir halkla ilişkiler kampanyası hazırlıklarına gölge düşmüştü. 28 Ekim’de “Türkiye Yüzyılı” adını verdiği bir çıkışla toplumun -kim bilir kaçıncı defa- her kesimini kucaklama projeleri açıklayacak, bir nevi erken balkon konuşması yapacaktı. Ertesi gün de “yerli ve millî ilk otomobil” sloganıyla üretilen ilk TOGG’u fabrikadan çıkarma töreni yapılacaktı. Erdoğan’ın bu tepkisi siyaset kulisine yansıyacaktı.
Ancak bir de Bahçeli’nin tepkisi gelmişti. Bahçeli’nin daha önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile takışan Adalet Bakanı Abdülhamid Gül’ün görevden “affedilmesinde” payı olduğu biliniyordu. Keza AK Parti’nin “kurucu babalarından” Bülent Arınç’ın Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulundan “affedilmesindeki” payı da. Ya da Soylu 2020’de istifa ettiğinde “kalmalı” deyip kalmasını sağladığı da.
Ünal’ın sözleri Erdoğan’ı Bahçeli karşısında bir kez daha zorda bırakıyordu.
Erdoğan koltuk diyeti
Dahası, Covid-19 salgınındaki cezaevi tahliyeleri sırasında durumu uygun olmamasına rağmen suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın yararlanmasını sağlayan da Bahçeli olmuştu.
Biraz geriye gidersek 7 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti TBMM çoğunluğunu kaybedip HDP de Meclis’e girdiğinde, daha o gece erken seçim isteyip 1 Kasım 2015’te Erdoğan’ın yeniden Meclis çoğunluğunu almasını sağlayan da Bahçeli olmuştu. 15 Temmuz 2016 kalkışmasında, 16 Temmuz sabaha karşı Erdoğan’ı İstanbul Atatürk Havalimanında karşılayan kitlenin çoğunluğu AK Partili değil, bozkurt yumruklarıyla MHP’lilerdi. Erdoğan, Bahçeli’nin desteğiyle 2017’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Anayasasını kabul ettirebilmiş, yine onun talebiyle 2018 seçimlerine gidip -Bahçeli’nin deyişiyle- “Türk Tipi Başkanlık Sistemine” bir yıl önce geçişi sağlayabilmişti.
2002’den bu yana Bahçeli seçim dediğinde seçim, referandum dediğinde referandum yapılıyor, Bahçeli’nin hapisten çıksın dediği çıkıyor, kabinede kalsın dediği kalıyor ve gitsin dediği gidiyor.
Ünal “görevden affından” haberli miydi?
Mahir Ünal’ın AK Parti Grup Başkanlığından gidişinde Bahçeli’nin tepkisini hesaba katmamak siyasi miyopluk sayılır.
O kadar ki, Ünal 30 Ekim’de daha önce “Türkiye Yüzyılı” ve TOGG nedeniyle açıklama yapmayı uygun bulmadığını vurgulayarak Twitter hesabından yaptığı duyuruda Atatürk’ü övücü sözlerle durumu toparlamaya çalıştı. Ancak 31 Ekim’de Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu toplantısı ardından “görevden affını istediği” ve Erdoğan’ın da kabul ettiği mesajını yayınladı.
Şu da unutulmamalı. Mahir Ünal’ın yerine getirilen AK Parti MYK üyesi Özlem Zengin daha önce de bu görevdeydi. Bir konuşmasında kadının seçme ve seçilme hakkının aslında ilk olarak Erdoğan sayesinde kullanıldığını söylemesi tepki toplamıştı. Ünal o sırada AK parti Genel Başkan Yardımcısıydı ve “Yeşil Nokta” diye bilinen Milli Hesaplar Burada sosyal medya kampanyasının başarısızlığı ona fatura edilmişti. Erdoğan, 24 Mart 2021’deki 7’inci Kongreyle birlikte Zengin’i AK Parti yönetimine çekerek, Ünal’ı daha önce de yürüttüğü Grup Başkan Vekilliğine göndermişti.
Bahçeli’nin AK Parti’deki özgül ağırlığı
Bahçeli’nin Türk siyasetinde yaşayan en başarılı taktik ustası olduğunu kabul etmek zorundayız.
Yüzde 10 civarında dalgalanan oy oranını manivela gibi kullanarak neredeyse bütün stratejik konularda AK Parti iktidarının politika ve kadroları üzerinde gerek duydukça kullandığı söz sahibidir.
Bunu Erdoğan’a en zor zamanlarında verdiği destek ve ona “Yüzde 50 + 1 oy” sistemini kabul ettirerek kendisine ve MHP’ye mecbur bıraktırmak suretiyle sağlamıştır.
Bahçeli’nin AK Parti iktidarı üzerinde tartışılmaz bir özgül ağırlığı bulunuyor.
Seçimlere 7 ay kadar kala, Bahçeli’nin şapkasından çıkacak yeni tavşanlar muhalefet liderleri kadar, hatta onlardan çok Erdoğan’ın diken üstünde tutacak gibi.