Anayasa’nın 106. Maddesinin 1. Fıkrasında açık bir şekilde “Cumhurbaşkanı, seçildikten sonra bir veya daha fazla Cumhurbaşkanı yardımcısı atayabilir” demektedir. Bu açık hüküm gereğince Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; 6’lı Masadaki diğer siyasi parti liderlerini ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş’ı cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atamaya yetkilidir.
Söz konusu 106. Maddenin (4.) fıkrasına göre “Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve görevden alınır. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) önünde and içerler.”
İmamoğlu ve Yavaş’ın milletvekili seçilmesinde bir engel olmadığına göre Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanmalarına Anayasa’da da bir engel bulunmamaktadır.
Büyükşehir ve Belediye Kanunu engel değil
Büyükşehir Belediye Başkanlarının yapamayacakları işleri sayan 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 17. Maddesinde İmamoğlu ve Yavaş’ın Cumhurbaşkanı Yardımcılığı yapmalarına engel olan bir ifade yok. Genel olarak belediye başkanlarının yapamayacakları işleri sayan 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 37. Maddesinde de buna bir engel bulunmuyor. Söz konusu 17. Maddenin (3.) fıkrası ile noktası virgülüne kadar aynı olan 37. Maddenin (2.) fıkrasının hükümleri oldukça açık:
“Büyükşehir ve İlçe Belediye Başkanları görevlerinin devamı süresince siyasi partilerin yönetim ve denetim organlarında görev alamaz; profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını yapamaz ve yönetiminde bulunamaz.”
Görüldüğü üzere cumhurbaşkanı yardımcılığı görevi belediye başkanlarının yapamayacağı işler arasında sayılmıyor.
İmamoğlu ve Yavaş’ın belediye başkanlıkları sürebilir
Anayasa’nın 106. Maddesinin yukarıda sözünü ettiğim (4.) Fıkranın son cümlesinin aynen alıntıladığım “TBMM üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona erer.” Dolayısı ile TBMM üyesi olmayan İmamoğlu ve Yavaş Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanırlarsa (iş yükü açısından ve siyaseten tartışmıyoruz) hukuken görevlerine devam edebilirler.
Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanacak TBMM üyelerinin milletvekillikleri düşer. Böyle bir kural Büyükşehir Belediye Başkanları için mevcut değildir. Dolayısıyla Anayasa’ya göre İmamoğlu ve Yavaş hem cumhurbaşkanı yardımcısı hem de büyükşehir belediye başkanlığı görevlerini (hukuken) birlikte yürütebilirler.
Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 20. Maddesi ve Belediye Kanunu’nun 44. Maddesine göre belediye başkanlığı, ölüm ve istifa hâllerinde kendiliğinden, ya da belediye başkanının; a) mazeretsiz ve kesintisiz olarak yirmi günden fazla görevini terk etmesi b) Seçilme yeterliğini kaybetmesi, c) görevini sürdürmesine engel bir hastalık veya engellilik durumunun yetkili sağlık kuruluşu raporuyla belgelenmesi, d) belediye meclisinin feshine neden olan eylem ve işlemlere katılması hallerinde, İçişleri Bakanlığının başvurusu üzerine Danıştay kararıyla sona erer.
Büyükşehir belediye başkanları cumhurbaşkanı yardımcısı seçildiği takdirde görevlerinin kendiliğinden sona ereceğine veya Danıştay kararı sona erdirileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır.
Mehmet Uçum’un çelişkisi
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum, İmamoğlu ve Yavaş’ın cumhurbaşkanı yardımcılığı gündeme gelir gelmez attığı bir tweet mesajında aynen “Anayasaya göre vesayet makamı ile belediye başkanlığı asla birleşemez (m.127/5). Aynı kişinin hem CB Yardımcısı hem Belediye Başkanı olması Anayasanın açık ihlalidir” dedi.
Anayasaya göre vesayet makamı ile belediye başkanlığı asla birleşemez(m.127/5).Aynı kişinin hem CB Yardımcısı hem Belediye Başkanı olması Anayasanın açık ihlalidir.Küresel sömürgecilerin planları ve dar çıkarlar için hukuk dışı ve abes çözüm arayışları boştur.Halk hesabını sorar.
— Mehmet Uçum (@mehmetucum) March 6, 2023
Avukat Mehmet Uçum’u bu mesajından dolayı eleştiriyorum. Çünkü mesajında (m.127/5) diyerek nokta atışı yaptığı Anayasa’nın 127. Maddesinin (5.) fıkrasında böyle bir şey demiyor.
Madde başlığı “Mahalli İdareler” olan söz konusu 5. Fıkra aynen şöyle diyor: “Merkezi idare, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir.”
Hukukçu olmayan sıradan bir okurun bile okuduğunda söz konusu 5. Fıkrada merkezi idare (vesayet makamı) ile mahalli idarelerin asla birleşemeyeceğine dair bir hüküm yoktur.
Hem baş danışman hem avukat
Anayasada birleşmeyi açıkça yasaklayan bir hüküm olmadığına göre Anayasa’nın açık bir ihlalinden de bahsedilemez. Kaldı ki fıkrada sözü edilen “vesayet yetkisine sahiptir” hükmünün mahalli idareler ile vesayet makamlarını neredeyse bir hale getirdiğinden, bunun yerel yönetimleri ve yerinden yönetimi kısıtladığından genel olarak şikâyet edilmektedir.
Güneydoğu illerinde seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine o yerin merkezi idareyi temsil eden vali ve kaymakam gibi mülki idare amirlerinin kayyım atanmasında Anayasa’ya aykırılık görmeyen Sayın Uçum, Belediye Başkanları Merkezi İdareye atandıklarında anayasaya aykırılık görerek kendisiyle çelişmektedir.
İmamoğlu ve Yavaş büyükşehir belediye başkanı olarak kamu görevi yaparken cumhurbaşkanı yardımcısı atanmayı kabul ederlerse ikinci bir kamu görevini kabul etmiş olacaklar. Bunu hukuki bir temeli olmadan Anayasa’ya aykırı bulan Uçum’un kendisi de nazik bir durumda: Cumhurbaşkanı Hukuk Başdanışmanı olduğu halde serbest avukatlık faaliyetine devam ediyor. (*) Uçum Avukatlık ve Hukuk Bürosu, İstanbul 2 Numaralı Baroda 2044 sicil numarası ile faaliyetini sürdürmekte.
Sayın Uçum’un çuvaldızı başkalarına batırmadan önce iğneyi kendisine batırması gerekmez mi?
NOT
(*) Yazarımız Mehmet Gün’e bir yazı gönderen avukatı Uğur Kızılca, müvekkili Mehmet Uçum’un 2015’te milletvekili seçilmesi üzerine 3000’in üzerindeki dava ve icra takibi dosyasında avukatlık görevinden istifa ettiğini, vergi kaydını kapattığını ve durumu 15 Haziran 2015 tarihinde İstanbul Barosuna bildirdiğini iletmiş, yazının siyasi saikle yazıldığını ve doğru olmadığını ileri sürmüştür. Uçum’un halen 2044 sicil nosuyla avukat olarak kayıtlı olduğu İstanbul 2 no’lu Barosu Temmuz 2020’de avukatlık kanununda çoklu baro değişikliği yapılmasından sonra 30 Eylül 2020 tarihinde kurulmuştur.