Tarihi seçime üç gün kaldı. Son zamanlarda rahmetli Süleyman Demirel’in unutulmaz sözlerinden birini giderek daha fazla duymaya başladık: “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.”
Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) 6 Mayıs’ta Orta ve Üst Sosyo-ekonomik Grubun Yoksullaşması Araştırması Raporu’nu yayınladı.
Türkiye genelinde 1067 kişiyle telefonla yapılan görüşmelerden elde edilen sonuçlar, tencerenin boş olduğunu çarpıcı biçimde gösteriyor.
Mesela “Şu anki geliriniz size kaç hafta yetiyor?” sorusuna “İki hafta ya da daha az yetiyor” şeklinde cevap verenlerin oranı yüzde 57,7. Ankete katılanların yüzde 23,4’ü ise gelirlerinin hemen bittiğini söylüyor.
Bir başka çarpıcı sonuç “çocuğunuzun temel ihtiyaçlarını karşılamada ne derece zorlanıyorsunuz” sorusuna verilen yanıtlardan ortaya çıkıyor. “Çok zorlanıyorum” diyenler toplamın yüzde 29,7’sini oluşturuyor. Bu gruba “zorlanıyorum” yanıtını verenler de eklenince toplamın yüzde 68,2’sine ulaşılıyor.
Tencerenin gösterdiği
SODEV raporundan iki gün önce -4 Mayıs’ta, TÜİK’in 2022 yılında yaptığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması yayınlandı. Bu araştırma 2021 yılını referans alıyor. Araştırmanın sonuçlarına göre gelir dağılımındaki bozukluk artarak devam ediyor.
Çarpıcı göstergelerden biri şu: En yüksek gelire sahip yüzde 20’nin toplam gelirden aldığı pay, bir yıl öncesine göre 1,3 puan artarak yüzde 48’e çıktı. Buna karşılık, en düşük gelire sahip yüzde 20’nin payı çok küçük bir azalışla yüzde 6’ya indi. 2022’de enflasyondaki büyük sıçrama dikkate alındığında, 2022’yi referans alan çalışma açıklandığında, büyük ihtimalle en yüksek gelire sahip olan yüzde 20’nin toplam gelirden aldığı payın yükseleceğini göreceğiz.
Önemli bir toplum kesimi için tencerenin boş olduğunu gösteren o kadar çok çalışma var ki. Mesela toplam net gelirden işgücünün aldığı payın gelişimine bakalım. Toplam net gelir derken GSYH’den ürün ve üretim üzerinden alınan vergiler düşüldükten sonra kalan kısmı kastediyorum. İki unsurdan oluşuyor: İşgücünün geliri ve sermayenin geliri. İlk grafikte işgücünün payının son on yılda nasıl seyrettiği yer alıyor.
2016’dan sonra kesintisiz düşüş
2013 yılında bu pay yüzde 31,7 düzeyindeymiş. 2016’da yüzde 36,1 ile tepe noktasına ulaşmış. Son dört yılda kesintisiz düşüş var. 2022’de işgücünün payı yüzde 26,1’e düşmüş durumda; çarpıcı bir düşüş bu.
Bir de işsizler var. 2023’ün ilk üç ayının TÜİK işgücü verilerinin ortalamaları şunları söylüyor: Çalışabilir yaşta 65,2 milyon kişi bulunuyor Türkiye’de. Bunların önemli bir kısmı ya işgücünde değil ya da işsiz. Sadece yüzde 48,5’nin bir işi var (31,6 milyon kişi). Geniş tanımlı işsizlik oranı (atıl işgücü oranı) ise yüzde 22,4. 2022 sonu itibarıyla çalışanların yüzde 27,8’i bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değil. Ortalama bir haftada çalışılan saat sayısı ise 44,3 saat. Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı verilerine göre çalışanların sadece yüzde 14,4’ü sendikalı (Ocak 2023).
Çalışanların yarısından fazlası asgari ücret alıyor. Asgari ücretten az alanlar da var. Öte yandan tüm çalışanların ortalama ücreti asgari ücrete çok yakın.
Asgari ücret yetmiyor
Peki, asgari ücret yeterli bir düzey de mi? TÜRK-İŞ’in hesaplamalarına göre dört kişilik bir ailenin sadece gıda harcamaları için Nisan 2023’te en az 10 bin 135 liraya ihtiyaç vardı. Bu alt sınır, ‘açlık sınırı’ olarak tanımlanıyor. Oysa net asgari ücret 8507 lira. Dört kişilik bir ailede sadece bir kişi çalışıyorsa, elde edilen gelir gerekli gıda harcamalarını bile karşılamıyor. Yine TÜRK-İŞ verilerine göre, Nisan ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 33 bin 014 liraydı. Bu durumda, ailede iki kişi çalışsa da aile yoksulluk sınırının çok altında bir gelir düzeyi ile ‘yaşamak’ zorunda.
Son yayınlanan DİSK araştırması son 20 yılda işçilerin nasıl ve ne kadar kaybettiğini gösteriyordu.
Tencerenin ne ölçüde boşaldığını gösteren bir diğer gösterge, net asgari ücretin zaman içinde satın alma gücünün ne kadar eridiği. Farklı bir ifadeyle, net asgari ücretin enflasyondan arındırılmış hali. İkinci grafik bu erimeyi, üstelik TÜİK’in resmi gıda enflasyonu verisini kullanarak gözler önüne seriyor.
Tencerenin tercümesi: gıda enflasyonu
Grafik rahat anlaşılabilsin diye Ocak 2018 asgari ücretinin gıda enflasyonundan arındırılmış değerine ‘1’ dedim. Diğer bütün ayların asgari ücretlerini de ona göre ayarladım. Yatay eksende aylar yer alıyor. Asgari ücretlinin enflasyona nasıl yenik düştüğü çok net biçimde görülüyor. Mesela 2023’ü ele alın. Nisan ayı itibariyle asgari ücretli Ocak 2018’deki durumundan daha kötü duruma düşüyor. Mayıs ayında ise ondan da kötü olacak.
Ancak bu gösterge büyüyen bir ekonomide, yani reel toplam gelirin (enflasyondan arındırılmış toplam gelirin) arttığı bir ülkede, asgari ücretlinin o gelir artışından pay alması gerektiği gerçeğini göz ardı ediyor. Sadece belli bir dönemde asgari ücretin enflasyona yenik düşüp düşmediğini ölçüyor. Oysa toplam geliri (GSYH’yi) hepimiz yaratıyoruz. Hepimizin artan gelirden bir pay alması arzulanır. Aksi takdirde gelir dağılımı giderek bozulur.
Bu da İTO göstergeleri
Asgari ücret enflasyona ezilmeden sabit kalsaydı ve dahası reel GSYH artışından eşit pay alsaydı, ne düzeyde olması gerekirdi sorusunu da yanıtlamaya çalışayım. Bu asgari ücrete ‘büyümeden pay alan’ reel asgari ücret diyeceğim. Üçüncü grafikte, 2021’in ilk çeyreğinden itibaren ‘büyümeden pay alan’ reel asgari ücret ile gözlenen reel asgari ücretin hareketleri yer alıyor.
Bu sefer, daha gerçekçi bir enflasyon göstergesi kullanıyorum. Enflasyonu, İstanbul Ticaret Odasının yayınladığı İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi ile ölçüyorum. Hem gözlenen reel asgari ücreti hem de ‘büyümeden pay alan’ reel asgari ücreti, 2021’in ilk çeyreğindeki değerleri 1’e eşit olacak şekilde ayarladım. GSYH verisi çeyrek dönemler için açıklandığından, yatay eksende çeyrek yıllar var. 2023’ün ilk iki çeyrek büyümelerini yıllık olarak sırasıyla yüzde 5,7 ve 5,3 aldım. Daha yüksek değerler alsaydım, durum aşağıda altını çizdiğimden daha da vahim çıkacaktı.
Ailede iki kişi çalıştığında bile
Birincisi, gözlenen reel asgari ücret 2023’ün ilk çeyreği hariç hep enflasyona yenik düşmüş (1 değerinin altında seyretmiş). İkincisi, ele aldığım dönemde, gözlenen reel asgari ücret sürekli olarak ‘büyümeden pay alan’ asgari ücretin altında kalmış. Üçüncüsü, reel asgari ücret, büyümeden pay alan reel asgari ücrete eşit olsa bile, iki kişi çalıştığında bile, aile yoksulluk sınırının altında kalıyor. Mesela 2023’ün ikinci çeyreğinde büyümeden pay alan reel asgari ücret gözlenenden yüzde 17,3 daha yüksek; farklı bir ifadeyle 9952 lira. TÜRK-İŞ’in açıkladığı yoksulluk sınırının çok altında.
Ne dersiniz? “Tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” diyen Demirel haklı çıkacak mı?