Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz hafta AK Parti 23. Kuruluş Töreni’nde yaptığı konuşmada tarım başlığını “muhalefetin en fazla istismar ettiği konu” olarak tanımladı ve tarımda “ciddi bir ivme yakaladık” dedi.
Erdoğan’a göre tarımsal gayrı safi hasılamız 37 milyar liradan 1 trilyon 625 liraya çıktı. Tarla sebze, meyve üretimimizin toplamı 98 milyon tondan, 137 milyon tona ulaştı. AK Parti 1 trilyon 364 milyar lira tarımsal destek sağlayarak “çiftçinin yanında olduğunu gösterdi.”
Cumhurbaşkanı bu sözleri sarf ettiğinde Bursa’da, Balıkesir’de Burdur’da çiftçiler seslerini duyurabilmek için sokaklara çıkmış eylem yapmaya başlamıştı. Yalnızca birkaç gün sonra ise Kahramanmaraş’ta çiftçiler traktörleriyle yola çıktı ve Kahramanmaraş-Gaziantep yolunu ulaşıma kapattı.
Eylemde bir açıklama da yaptılar ve şöyle dediler: “Kahramanmaraş çiftçisi bitiyor. Destek çıkılmazsa ilerleyen günlerde çiftçi intihar haberleri alınacaktır.”
Kahramanmaraş, Bursa ve Balıkesir’de çiftçiler ayakta
Kahramanmaraş’ta domates ve biber üreticileri, 17 Ağustos’ta Narlı ilçesinden valiliğe doğru bir traktör konvoyu düzenleyerek Kahramanmaraş-Gaziantep yolunu kapattı. Çiftçiler masraflarını karşılamayan fiyatları protesto etmek için satılmayan domatesleri yola döktüler.
Kahramanmaraş’taki protesto ilk değil. Bursa, Balıkesir ve Burdur gibi illerde de geçtiğimiz ay çiftçiler yollardaydı.
Bursa-Balıkesir yolunun Karacabey mevkinde traktörleriyle toplanan çiftçiler, Karacabey ve Mustafakemalpaşa ilçelerinde ürünlerinin tarlada kaldığını ve aldıkları fiyatların yetersiz olduğunu dile getirmek için trafiği kapattı.
Yine Bursa’nın Karacabey Ovası’nda salçalık domatesleri ellerinde kalan üreticiler, Bursa-İzmir Karayolu’nda sorunlarını dile getirmek amacıyla eylem başlattı.
Balıkesir’in Bandırma ilçesi Aksakal Mahallesinde toplanan çiftçiler domates fiyatlarına tepki gösterdi. Eyleme katılmak için çevre ilçe ve köylerden Aksakal’a traktörleriyle gelmek isteyen domates üreticileri jandarmayla engellenmese, belki daha kalabalık bir eylem yapabileceklerdi.
Diyarbakır’da buğday üreticileri Toprak Mahsulleri Ofisi’nin belirlediği fiyatlara tepki göstererek maliyetlerini dahi karşılamadığını iddia ettikleri fiyatlarla buğdaylarını satmayı reddetti.
Katalizör: Yükselen maliyetler ve düşen fiyatlar
Çiftçileri sokağa döken sorunun merkezinde, üretim maliyetleri ile satış fiyatları arasındaki uçurum var. Çiftçiler, mazot, gübre ve işçilik gibi temel giderleri karşılamakta zorlanırken, Türkiye’deki enflasyon yükselmeye devam ediyor.
Örneğin mazot fiyatları 24 TL’den 44 TL’ye çıkarken gübre ve ilaç maliyetleri ciddi şekilde arttı. Henüz iki gün önce otoyol ve köprü geçişlerine yeni bir zam geldi. Zammın ardından ulaşım maliyetlerine de ek yük binecek.
Ancak, çiftçilerin ürünler için aldıkları fiyatlar bu artışa paralel gitmiyor.
Toprak Mahsülleri Ofisi (TMO) çiftçilerin üretim maliyetlerinin de altında alım fiyatı koyuyor. Örneğin 2024 yılı için buğday fiyatları 8.500 ile 10 500 TL arasında belirlendi. Ancak çiftçiler bu fiyatın, TÜİK rakamlarına göre maliyetlerindeki yüzde 54’lük artışı yansıtmadığını savunuyor.
Kahramanmaraş’ta çiftçiler bu yıl buğdayı 8 TL’ye sattıklarını, geçen yıl bu fiyatın 9 TL olduğunu anlatıyor. Ay çekirdeğini ise geçtiğimiz yıl 40 liraya satarlarken bu yıl fiyat 25-30 liraya satabilmişler. Geçen yıl 20 lira olan pamuğa bugün 18-19 lira fiyat veriliyor.
Devlet desteği karşılamıyor, çiftçiler borç sarmalında
Konuyu “istismar ettiği” düşünülen CHP’li milletvekili Serkan Sarı, fabrikaların geçtiğimiz yıl 3 liraya aldığı domatesi bu yıl 1,7 liradan aldığını, bu fiyatın maliyetin yarısı kadar bile olmadığını anlatarak çiftçilere şöyle sesleniyor Bandırma’da:
“Maliye Bakanı çok akıllı ya, güzel çözüm bulmuş. Domatesi 3 liradan 1,75’e düşürdü. Parayı kim ödüyor? Çiftçi. Kimin parasıyla yapıyor? Çiftçinin parasıyla yapıyor. Ya arsanı satacaksın, ya traktörünü satacaksın, ya da bankaların faizi altında ezilip yok olacaksın”
CHP Niğde Milletvekili Gürer de 2024’te çiftçilere verilecek 16 milyar liralık mazot desteğine karşılık çiftçilerden mazot tüketiminden toplam 43 milyar lira KDV ve ÖTV toplandığını anlatıyor ve bu verginin çiftçiye verilen desteğin üç katı olduğunu vurguluyor.
Türk çiftçileri, giderek artan bir borç sarmalına kapılmış durumda. Bankacılık verilerine göre, çiftçilerin bankalara olan toplam borcu Haziran itibarıyla 699 milyar TL’ye ulaşmış ve 2,6 milyar TL’si ödenmediği için yasal takibe düşmüş durumda.
Bu ekonomik baskı, birçok çiftçiyi tarlasını ve traktörünü satma noktasına getirmiş.
Planlama eksikliği
Çiftçileri en nihayetinde sokağa döken yalnızca enflasyon değil. Tarım planlamalarındaki aksaklıklar da en sonunda çiftçiyi düşük alım fiyatlarıyla karşı karşıya bırakıyor. Bu sorunlardan biri de bazı ürünlerde aşırı üretim yapılması.
Bölgesel ürünlerde planlama ve teşvik eksikliği, dalgalı fiyatlar sebebiyle çiftçiler önceki yıl yüksek fiyat getiren ürünleri ekme eğiliminde. Bu da ertesi yıl aşırı arz ve fiyat düşüşlerine neden oluyor. Bu dalgalanma özellikle patates ve soğan gibi ürünlerde belirgin.
Bunun yanında Türkiye’de tarım arazileri 1980’de 28 milyon hektardan bugün 23 milyon hektara düştü. Kayıtlı çiftçi sayısı ise 5 milyondan 2,1 milyona geriledi.
Hükümetin iç piyasayı dengelemek amacıyla uyguladığı ithalat politikaları genellikle yerli üreticileri olumsuz etkiliyor. Örneğin yerli üretimi artırma kapasitesine sahip olmasına rağmen buğday ithalatı devam ediyor.
İklim değişikliği ve su sorunu
Çiftçileri vuran en önemli etmenlerden biri ise kuraklık ve değişen hava koşulları.
İklim değişikliğinin ve su politikalarının sonucu olarak Türkiye’de çiftçiler sulama ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma geldi.
Bazı bölgelerde yeraltı su seviyelerinin önemli ölçüde düştüğü, bu da çiftçileri daha derin kuyu kazmaya ve pompalama için yüksek elektrik maliyetlerine maruz bıraktığı aktarılıyor. Bu konudaki plansızlık ise karşılıklı bir kuraklık problemini ortaya çıkarıyor.
Balıkesir’de Kahramanmaraş’ta traktör konvoyları ve yollarda ürünleri dökmeye götüren süreç, enflasyonun yıkıcı etkilerini çiftçinin ve çalışanların omzundan çıkarmaya çalışan ekonomi politikasının yanında, çiftçiyi bir ektiğini bir daha ekemez, ektiğini sulayamaz, suladığını büyütemez noktaya getiren tarım politikalarının da sonucu.
Burada yalnızca domates, biber ve buğdaydan örnek verdik ancak hububat, çay, fındık, şekerpancarı ve sebze meyve üreticileri de aynı sorunlarla karşı karşıya.
Üretim yükselmiş görünüyor, ancak çiftçinin cebine giren küçülüyor.