

Ayvalık’taki son arkeolojik bulgular, ilk insanların Avrupa’ya göçünün Buzul Çağında, şimdi sular altında kalan Ayvalık Rotasından da başlamış olabileceğini gösteriyor. Şeytan Tepesinden, bir zamanlar geniş ovalar olduğu anlaşılan Ayvalık Körfezi ve şehre bir bakış. (Foto: Vikipedi)
Ayvalık kıyılarında yapılan yeni bir arkeolojik keşif, insanlığın Avrupa’ya uzanan yolunu yeniden düşünmemizi sağlıyor. Bölgede farklı noktalardan toplanan 138 taş alet, Anadolu’nun yalnızca bir köprü değil, bizzat geçişin yaşandığı bir sahne olduğunu hatırlatıyor.
The Journal of Island and Coastal Archaeology, yayımlanan bir araştırma, Ayvalık ve çevresinin de bu büyük yürüyüşün bir parçası olabileceğini ortaya koyuyor. Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümünden Prof. Dr. Kadriye Özçelik, Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölümünden Dr. Göknur Karahan ve Düzce Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Hande Bulut’tan oluşan ekip, bulunan aletlerin biçimlerinden yola çıkarak, burada hem iri baltaların hem de daha ince kesici parçaların uzun bir zaman dilimine yayılan insan varlığının izleri olabileceğini söylüyor.
Ayvalık Bulguları Tarihi Değiştirebilir
Bulgular yalnızca taşlardan ibaret değil; aynı zamanda bir coğrafyanın değişen yüzünü de anlatıyor. Buzul Çağı’nın en soğuk dönemlerinde denizlerin su seviyesi bugüne göre çok daha alçaktı. Midilli gibi adalar Anadolu kıyılarına bağlıydı, Ayvalık Körfezi ise geniş kıyı ovalarıyla iç bölgelerin bir parçasıydı. Zamanla denizler yükseldi, kara köprüleri sular altında kaldı ve insanlar bir zamanlar yürüdükleri yolları geride bırakmak zorunda kaldı. Bugün suyun altında saklanan bu izler, Ayvalık kıyılarında yeniden gün yüzüne çıkıyor.
Üç kadından oluşan arkeoloj ekibini başı olan Dr. Karahan, “İnsanların yayılma hikâyesine yepyeni bir sayfa ekliyormuşuz gibi hissediyoruz” diyor.
Arkeoloji Ve Sanat Dergisine konuşan Karahan “Arkeolojik bulgularımız, Ayvalık’ın Pleistosen döneminde (buzul çağı) insan hareketliliği için hayati bir kara köprüsü görevi gördüğünü ortaya koyuyor. Deniz seviyeleri çok daha düşükken, bölgedeki adalar ve yarımadalar birbirine bağlanarak Anadolu ile Avrupa arasında kesintisiz bir kara kütlesi oluşturuyordu.”
Dr. Hande Bulut, ise bulgulara evrimsel açıdan bakıyor: “Bulgularımız, Ayvalık’ı uzun vadeli bir hominin (insansı) yaşam alanı olarak konumlandırıyor.”
Göç Yolları Yeniden Çizilebilir
Yontma taş aletlerin daha çok Sahilkent/Şirinkent, eski Altınova Yolu, Tuzlalar ve Hakkı Bey Yarımadası civarıda bulunduğu da verilen bilgiler arasında.
Bu keşif, Anadolu’nun insanlık tarihinde neden bu kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Burası sadece doğu ile batı arasında bir köprü değil, binlerce yıl boyunca yaşamın, hareketin ve karşılaşmaların geçtiği bir kavşak noktasıydı. Ayvalık bulguları bulunan taş aletler, bize bu büyük yürüyüşün sahnelerinden birini hatırlatıyor. İlk insanların Avrupa’ya dağılmasındaki rotalar, Ayvalık bulgularıyla yeniden çizilebilir.
Belki de Avrupa’ya giden yol, bir zamanlar bu kıyılardan başlamıştı. Çeşitliliğin önemi burada bir kez daha karşımıza çıkıyor. Anadolu’nun sunduğu çeşitlilik, tarihin bize gösterdikleriyle ve bu tür bulgularla daha da somutlaşıyor.


