Ali Çarkoğlu
Prof. Dr., Koç Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
Oy verme saiklerini tartışırken ideoloji gibi uzun dönemde şekillenen etmenler dışında kısa dönemli performans değerlendirmelerini anlamak için önce ülke gündemimizi güncellemeliyiz. Yeni gündemimizin başında elbette deprem bölgesindeki vatandaşların ihtiyaçlarının nasıl ve ne derece karşılanabildiği olacaktır. Deprem bölgesinin hassas etnik ve sekter yapısının son yıllarda önemli sayıda Suriyeli sığınmacının katılımıyla daha da hassas hale geldiğini de
Depremlerin yarattığı olağanüstü şartlar altında da olsa, sağlıklı bir demokrasi için gelecek seçimlerin yapılabilmesi son derece önemlidir. Bu seçimlere Cumhuriyet tarihinin en derin ve uzun dönemli ekonomik krizinin içinde yaklaşırken bir de deprem kaosuyla karşı karşıya kaldık. Bu zor günlerden geçerken seçim konuşmak istemesek de bu günlerin de geçeceğine dair inancımızı koruyarak, ülkenin yeni gündeminde
Türkiye neden birkaç haftalık şekli bir erken seçim ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü dönem adaylığı tartışır oldu? Depremler sonrası ilan edilen bölgesel OHAL uygulamasıyla şekli de olsa erkene alınacak seçimler gerçekleşebilir mi? Bu tartışmaların ana nedeni, kötü bir ekonomi yönetimi sonucu 2021 sonunda yaşanan kur krizi ve yarattığı sonuçlar ile seçime gitmek; 2001 krizi sonrası erken
Oy verme saiklerini tartışırken ideoloji gibi uzun dönemde şekillenen etmenler dışında kısa dönemli performans değerlendirmelerini anlamak için önce ülke gündemimizi güncellemeliyiz. Yeni gündemimizin başında elbette deprem bölgesi vatandaşlarının ihtiyaçlarının nasıl ve ne derece karşılanabildiği olacaktır. Deprem bölgesinin hassas etnik ve sekter yapısının son yıllarda önemli sayıda Suriyeli sığınmacının katılımıyla daha da hassas hale geldiğini de
Seçmen tercihlerini kendilerine çekme gayretindeki siyasetçiler ve partileri kampanyalarını yürütmeye çoktan başladılar. Peki seçmenler hangi konulara dikkat ediyor ve oy tercihleri ile bu konulardaki performans değerlendirmeleri arasında nasıl bir ilişki var? Seçmenlerin seçim kampanyalarında gündemdeki her konuyu aynı düzeyde önemsemediği açıktır. Türkiye seçimlerinde örneğin ekonomiye dair tartışmaların görece daha önemli olduğu sık sık dile getirilmektedir.
Seçmen tercihlerinde değişim olmalı beklentisi Türkiye siyasetin takip eden herkesin paylaştığı bir beklenti haline dönüştü. Pandemi ile mücadelede karşılaşılan güçlükler ve kısmen de olsa bunun sonucu olan ekonomik sıkıntılar, iktidar ittifakının oy kaybedip alternatif partilerin yükseliyor olmaları gerektiğini düşündürüyor. Yolsuzluk iddiaları, halktan kopukluk göstergesi olan siyasi söylem ve mafya bağlantıları hakkındaki iddialar gibi, kötü ekonomi
Önemli bir dönemece daha yaklaşıyor ülke. Siyaseten bu noktada ne önemli olacak? 2002’den bu yana iktidarda olan AK Parti’yi bir keseye koyacağız öbürüne de geriye kalan hayatımızı. Ben yaşlarda olanlar ana-babalarından daha iyi bir hayat yaşadıklarını göğüslerini gererek söyleyebilecekler mi? Geriye kalan yaşanmıştan az olduğu aşikar yıllar yine de nasıl geçecek? Daha gençler, öncelikle geleceğe
Ülke gündeminde ne var demiştiniz? Ekonomi? Yoksulluk? Korona? Olabilir belki ama “yeni bir anayasayı tartışma vakti gelmiştir!” Bunu duyduk duyalı gündem doğal olarak farklı bir eksende dönmeye başladı. Yeni ya da değiştirilmiş bir anayasa Türkiye’de hiçbir zaman gündem dışı kalamaz. Değişim isteyen dinamik bir ülkede bu hep taraftarı bol bir teklif olur. Ama bol taraftar
Daha birkaç gün öncesinde önceki Kültür Bakanlarından Fikri Sağlar’ın türbanlı hakimlere dair görüşlerini hararetle tartışıyorduk. Sağlar’ın söyledikleri neden bu derece önem kazanmıştır? Anlaması zordur. Görüşleri ana muhalefet partisinin resmî görüşüymüşcesine tartışmaya açılsa bile aslında kendisi bugün ne milletvekilidir ne de CHP yönetimindedir. Ama yine de Sağlar’ın türban konusundaki görüşleri ülkede rahatsızlık yaratıyor olabilir mi? Yaratıyorsa
Boğaziçi Üniversitesi’ne yeni atanan Rektör Melih Bulu’ya karşı oluşan tepki garip bir şekilde ülke gündeminin en önemli maddesi oluverdi. Bu gariptir çünkü Türkiye’nin gündemi üniversite eğitimi ya da bilimsel üretkenlik falan hiç olmadı. Nüfusumuzun ne kadar genç ve dinamik olduğunu vurgulamayı çok seviyoruz. Hatta Avrupa Birliği’ne üyeliğimizin en önemli nedeni olarak bu genç nüfusun Avrupa’ya