Prof Dr Mustafa Aydın
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi; Uluslararası İlişkiler Konseyi YK Başkanı
Suriye’deki gelişmelerin önemli bir dönüm noktasına evrildiği bugünlerde, bir nefes alıp, süreci sağlıklı şekilde değerlendirmekte fayda var. Suriye’nin, her şeyin hızla değiştiği bu ortamında kapsamlı akademik bir analiz yerine, gözlemlerimi (8 Aralık 2024, 22:00 itibariyle) ham haliyle sizlerle paylaşmak istiyorum. (Bu yazı eş zamanlı olarak ‘Panorama Global’ www.uikpanorama.com portalıyla birlikte yayınlanmaktadır.) Sosyal medyada ve televizyonlarda
Uzun süredir Türkiye’nin gündeminde olan, ABD’nin Ağustos 2017 tarihli “ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası” (CAATSA) kapsamında Türkiye’ye yaptırım uygulaması ihtimali, 14 Aralık akşam saatlerinde ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından yapılan açıklamayla yeni bir safhaya geçti. Açıklamanın Pompeo tarafından yapılmış olması bizleri yanıltmasın, elbette yaptırım direktifi ABD Başkanı Donald Trump’ın imzasını taşıyor. Zaten bu
Türk-Yunan ilişkilerinde krizden söz etmek uluslararası ilişkiler çalışanlar için vaka-ı adiyedir. Anlaşmazlıkların arkasında uzun tarihi geçmişi görmek ve yaşananlardan karşı tarafı sorumlu tutmak da Ege’nin iki yakasındaki hâkim tutumdur.Fakat, sorunlara derinlemesine bakarsanız, arkalarında esas itibariyle milliyetçiliğin etkisiyle ortak tarihi farklı okumak, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında Osmanlı Devleti dağılırken yaklaşık 550 yıllık beraberlikten
Koronavirüs, namı diğer Covid-19, hayatımızın her anını esir aldı. Sadece eve kapanmak zorunda kalmamızı kast etmiyorum. Virüse her yönden maruz kalıyoruz. TV haberlerinde başka konu yok. Uzun zamandır gazete okumuyoruz, ama alıp baksak, onlarda da başka haber yok. O kadar ki, normalde çok şikâyet ettiğimiz, TV kanallarının adına “tartışma” dedikleri, her konuyu bilenlerin her akşam