AK Parti iktidara gelirken “3Y” ile, Yasaklar, Yoksulluk ve Yolsuzluk ile mücadele sözü verdi. İktidarının ilk yıllarında, Avrupa Birliği (AB) umutları adına bu alanlarda belli ilerleme sağlandı. AB umutları kararınca yolsuzlukla mücadele alanında ilk gedik ihale kanununda yapılan değişikliklerle açıldı. Bugün kamu ihalelerinin bir avuç şirkete verilmesinde dünya şampiyonu Türkiye. Bazı yasaklar kalkarken yerine yenileri geldi. Bugün yargı bağımsızlığı, ifade ve basın özgürlüğü alanlarında utanç verici durumdayız. Yoksullukla mücadelede gelinen nokta halkın dörtte birinin devlet yardımlarına bağımlı kılındığı, zengin-fakir uçurumunun zenginleri dahi rahatsız ettiği noktadır. MHP destekli AK Parti iktidarının önümüzdeki seçimlerde “başarılıyım” dediğinde “rakamlar öyle demiyor” karşılığı almayacağı nadir alanlardan birisi yasadışı PKK ile mücadele olabilir. PKK ile mücadelede özellikle son bir kaç yılın bir dönüm noktası sayıldığı söylenebilir. Bu dönüm noktasının seçimlerde Kürt seçmeni ne yönde etkileyebileceği sorusunu yazının sonuna saklayarak konuyu somut örneklerle tahlil etmeye çalışalım.
Önleyici vuruş ya da aktif savunma
Yasadışı PKK yöneticilerinden Ali Haydar Kaytan’ın öldürüldüğü haberleri Millî Savunma Bakanlığının (MSB) 18 Kasım 2021’de yayınladığı bir duyurudan hemen sonra çıktı. Duyuruda Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) ile ortak çalışma sonucu Irak’ın Hakurk bölgesinde 5 PKK’lı terörist etkisiz hale getirildiği bildiriliyordu. Operasyonda Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) kullanılmıştı. Gerçi açıklamada isim yoktu ama televizyonların güvenlik yorumcuları bunun bir dönüm noktası olduğunu çünkü ilk defa PKK’nın en üst düzeyinden bir ismin öldürüldüğünü -somut kaynak vermeden- söylüyorlardı.
Kaytan 1978’de Diyarbakır’ın Lice İlçesine bağlı Fis (şimdi Akziyaret) köyünde Abdullah Öcalan ile birlikte PKK’yı kuranlardandı. Öldürüldüğü bildirildiği sırada da PKK ve PKK’nın cephe örgütü KCK’nın “Fuat” kod adıyla Yürütme Kurulu üyesiydi. Daha önce de (PKK yöneticilerinden Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan gibi) öldürüldüğü ilan edilmiş, öldürülmediği anlaşılmış ama resmî açıklama yapılmamıştı. Bu defa Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ağzından 22 Kasım’da yayınlandı. Bu ilk defa oluyordu, o nedenle dönüm noktası deniyordu.
Bir dönüm noktası daha: en derin operasyon
Bir başka kritere göre dönüm noktası ise 2 Ekim 2021’de Kerkük bölgesinde düzenlenen operasyonla, aralarında sorumlu düzeydeki kadın militanlardan Taybet Bilen’in de bulunduğu 3 PKK’lının öldürülmesiydi. Dönüm sayılırdı, çünkü o zamana dek yapılan en derin operasyondu; Irak sınırlarının kuş uçuşu 170 kilometre içinde yürütülmüştü.
Başka bir ölçüye göreyse PKK’nın askeri örgütlenmesi HPG’nin Suriye sorumlusu “Sofi Nurettin” kod isimli Halef el-Muhammed’in öldürülmesi dönüm sayılırdı. Kaytan öncesinde resmi kanallardan öldürüldüğü açıklanan en üst düzey PKK’lı oydu. Suriyeliydi. Kandil’den Suriye’ye gideceği MİT’in Irak’taki ajanlarınca saptanınca kendisini yakın takibe alan Ankara’da tartışılmış, operasyonun başarısız kalma riski de göze alınarak ailesinin de bulunduğu Suriye’ye gidip Irak’a dönmesinin beklenmesi kararlaştırılmıştı. Böylece Suriye’deki temasları da izlenebilecek ve ABD’ye YPG’nin aslında PKK’nın uzantısı olduğunun yeni bir kanıtı olarak sunulabilecekti. Güvenlik kaynaklarına göre operasyon 6 Nisan 2021’de Irak’ın Gara bölgesinde yürütüldü. Açıklamayı ise 17 Mayıs’taki kabine toplantısı ardından bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yaptı.
Başka örnekler ve ortak noktaları
Son birkaç yılda, basına yansıdığı kadarıyla bunlara benzer başka örnekler de var. Güvenlik kaynaklarının kayıtlarına göre bazıları şöyle:
– 15 Ağustos 2018’de Sincar’da Yürütme Konseyi üyesi İsmail Özden.
– 27 Haziran 2019’da Kandil’de PKK’nın Irak sorumlusu Diyar Garip Muhammed.
– 24 Temmuz 2019’da Kandil’de PKK istihbaratı NLP üyelerinden Erdoğan Ünal.
– 30 Temmuz 2019’da Gara’da PKK’nın kanlı terör eylemlerini üstlenen paravan örgütü TAK yöneticilerinden Hacı Kurhan.
– 20 Ağustos 2019’da Irak-Metina’da HPG’nin bölge sorumlusu Mühlis İke.
– 26 Kasım 2019, Kandil’de Suriye asıllı Yürütme Konseyi üyelerinden Abdulrehman Hamo.
– 26 Mayıs 2020’de Irak, Asos’ta PKK Merkez Komite ve Yürütme Konseyi üyesi İsmail Nazlıkul.
– 6 Haziran 2021’de yine Erdoğan tarafından duyurulduğu üzere, Irak’ta Mahmur’da, daha önceki Avrupa mali sorumlularından Mahmur Kampı sorumlusu Selman Bozkır.
– 29 Eylül 2021’de Suriye, Kamışlı’da daha önce PKK Ermenistan temsilciliği yapmış Merkez Komite Suriye Sekretaryası üyesi Engin Karaaslan.
Asıl dönüm noktası siyasi düzlemde
Bu isimlerin ortak noktaları (Kaytan dışında) PKK’ya 1980’lerin sonundan 1990’ların sonu arasında katılmış orta-üst düzeyde, PKK’nın merkez yönetimiyle eylem talimatlarını yerine getirecek örgüt yapıları arasındaki bağlantı kanalları olmaları.
Bu ve benzeri düzeydeki darbeler, Kandil reddetse de 2014 Kobani ardından ABD ile yaptığı anlaşma uyarınca neredeyse bütün gücünü IŞİD’e karşı mücadele adı altında Suriye’ye yığan PKK’yı sarsıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 2022 yılı bütçe görüşmeleri sırasında yurtiçindeki terörist sayısı 160’ın altına indi” dedi.
İstihbarat ve güvenlik konularında yayın yapan Kriter dergisi 2021’de yurt içi ve yurt dışında kimi İnterpol’ün de arama listesinde bulunan, 6’sı üst olmak üzere üst-orta düzeyde 73 PKK’lının “etkisiz hale getirildiğini” yazdı. MSB Akar 8 Ocak’taki basın toplantısında “2021 yılında 2 bin 795 teröristi etkisiz hale getirdik” dedi; az bir kısmı sağ yakalanmış, ya da teslim olmuş vaziyette.
Bu tabloda İHA ve SİHA’ların yaygın kullanılmasının da payı var. Ancak bu da işin vitrindeki, görünürdeki kısmı.
Asıl dönüm noktası siyasi düzlemde
Tablonun ortaya çıkmasında asıl pay, Ankara’nın onlarca yıldır söyleyip yapamadığı, saldırıyı kaynağında önleme kavramına geçilmesi.
Önce bunun yasal zemini hazırlandı. Yasal zeminin üç temel dönüm noktası oldu.
1- 26 Nisan 2014’te Resmî Gazetede yayınlanan kanunla MİT’e dış operasyonlar yetkisi verildi. En önemli dönüm noktası buydu. Bu adımın atılmasında 1 Ocak 2014’te Suriye sınırında “MİT TIR’ları” diye bilinen ve karışanların Fethullah Gülen bağlantılarıyla yargılanıp mahkûm edildiği skandalın da payı vardı. Bu sırada hükümetin PKK ile dolaylı diyalogu devam etmekteydi.
2- 25 Ağustos 2017 tarihinde, Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu Başbakandan alınıp Cumhurbaşkanına bağlandı. Bunda PKK ile diyalogun 2015’te sona ermesi, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi sonrası gelişmeler ve 16 Nisan 2017’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesi rol oynadı. Böylelikle yıllarca MİT ve İçişleri istihbaratları arasındaki kurumsal kıskançlığın giderilmesi amaçlanıyordu.
3- 9 Temmuz 2018’de MİT Müsteşarlığı, MİT Başkanlığı adını aldı, Başkan doğrudan Cumhurbaşkanına bağlandı. Erdoğan’ın 24 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanı seçilmesi ardından yapılan ilk düzenlemelerden biri oldu ve istihbarat yapısı tek el ve komuta altında toplanmış oldu.
Üç ayaklı strateji
Yasal zemin kurulduktan sonra üç ayaklı bir stratejiye geçildi.
– Önleyici mücadele. MİT’in yurtdışı operasyonlar yetkisi alması, İHA’lar, uydu ve elektronik istihbarat yeteneklerinin gelişmesi, önleyici adımlar atılmasına olanak veriyor. Keza Mali Suçları Araştırma Kurulunun (MASAK) da bu süreçte rol oynadığı bilgisi var.
– İstihbarat diplomasisi. Sadece Dışişleri Bakanlığı değil, MİT ve MSB’nin de devrede olduğu çaba özellikle Irak hükümeti ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle verimli ilişkiler kurulmasını getirdi. Bugün Irak’ta Türkiye sınırına yakın bölgelerde irili ufaklı 40’tan fazla Türk askeri üssü var. Suriye’de ABD’yle kurulan anlayış birliği sonucu ABD kendi personel, araç ve operasyonları zarar görmediği müddetçe Türkiye’nin PKK operasyonlarına ses çıkarmıyor. Bu durum Irak için de geçerli.
– Operasyonel dönüşüm. İstihbarat imkanlarıyla askeri teknolojideki gelişimlerin birlikte kullanılmasıyla, harekât maliyet ve süreleri hem can kaybı hem maddi açıdan azalmış durumda. Bununla sadece ANKA-S ve Bayraktar TB-2 gibi SİHA’lar değil, askeri elektronik ve topçu/roket teknolojisinde yerli çözümlerin gelişmesi de kast ediliyor.
Kürt sorununda da dönüm noktası olur mu?
Hep tartışılan, PKK sorunuyla Kürt sorununun aynı şey olmadığıdır. Örneğin, PKK’nin şiddet eylemlerini yürütme açısından ağır hasar aldığı, Doğu ve Güneydoğuda normalleşme eğiliminin başladığı görüntüsüne rağmen, anketlerde HDP’nin oy oranında düşme görülmüyor. Buna karşın AK Parti’nin Doğu ve Güneydoğu seçmeninde diğer muhalefet partilerine doğru çözülme başladığı görüntüsü var. Bu görünüm Kürt seçmenin maliyetinin çok yüksek olduğu onlarca yıldır görülen ayrılıkçı çözümler yerine ülke siyasetiyle meşru zeminde bütünleşme eğilimine girdiği izlenimi veriyor. Bu kuşkusuz, Türkiye’de demokratikleşme sürecine olumlu katkı anlamına gelir.
Bu izlenim, AK Parti’nin Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin muhtemel itirazlarına rağmen Kürt seçmenden oy alma potansiyeli kadar ana muhalefet CHP’nin de Millet İttifakı ortağı İYİ Parti’ye rağmen Kürt seçmeni nasıl çekebileceğine bağlı.