Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan uzun süredir ABD’ye çakma fırsatı bulamıyordu. Bir yandan F-16 alım talebi, Suriye’de PKK/YPG sorunu, diğer yandan 100 milyar dolar ticaret hacmi hayali, seçimlerde sadık taraftarı gözündeki dünya lideri bakışını pekiştirecek ABD’ye çakma söylemini kullanmasına engel oluyordu. Ancak geçen hafta öyle bir şey oldu ki, artık kendini tutmayı bıraktı. Bir zamanlar “Ayaklarımızın altına
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Yunanistan’ın Türkiye’ye düşmanca davrandığını ve NATO’nun “Bu şımarıklığa dur deme zamanının geldiğini” söyledi. Akar bu uyarısını 24 Aralık’ta Ankara’daki Bakanlık Karargâhında 2022 yılını değerlendirdiği basın toplantısında yaptı. Akar, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini desteklediğini ancak iki ülkenin önce terörle mücadele konusunda verdikleri sözleri yerine getirmesinin gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin Suriye
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan 23 Kasım’da TBMM Grubuna hitabında Türkiye’nin güvenlik stratejisini tek cümlede özetledi: tehditleri sınırların ötesinde karşılama ve yok etme. Bu güvenlik stratejisi sadece Erdoğan’ın vurguladığı gibi Türk Silahlı Kuvvetlerini değil, Dışişleri Bakanlığı, Millî İstihbarat Teşkilâtı ve İçişleri Bakanlığını da kapsama alanına alan yeni bir yaklaşım. Artıları ve eksileriyle
Amerikalı gazeteci, siyasi yorumcu ve yazar Anand Giridharadas’ın sevdiğim bir sözü var : “Geleceğe karşı başkaldırının olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Ancak, gelecek kazanacaktır”. Bir zamanlar The New York Times gazetesinde yazı da yazan Giridharadas ne kadar haklı… Dünyanın her köşesinde geleceğe karşı bir başkaldırı yaşanıyor. ABD’de, eski Başkan Donald Trump’ın kurulu sisteme karşı başlattığı “siyasi
Türkiye’nin ABD’den almak istediği gelişmiş 40 F-16 Viper savaş uçağı ve eldeki 245 adet F-16’dan 80’i için güncelleştirme takımının satışına Senato’da koyulmak istenen engel 11 Ekim günü kaldırıldı. Türkiye’nin bu uçakları Yunanistan üzerindeki uçuşlarda ve Suriye’de PKK bağlantılı SDG’ye karşı kullanmaması ile İsveç ile Finlandiya’nın NATO üyeliklerini onaylaması gibi iki şarta bağlanmak istenen engel, önerge
Bugünlerde Hükümet adına açıklama yapanlardan artık kanıksadığımız bir ifadeyi, bıktırırcasına sürekli duyuyoruz: “360 derecelik bakışla, dostluk üzerine kurulu bir dış politika izliyoruz”. Kastedilen herhalde dış politika kurgulanırken, enine boyuna düşünülerek, her yönüyle değerlendirme yapılıp karar alındığı olmalı. Oysa, uygulamaya bakılınca bunun algı yaratmaya yönelik bir manipülasyondan ibaret olduğu görülüyor. Geniş ölçekli bir değerlendirme, sahte algının
Tam da Abdülhamid Han sondaj gemisi, Akdeniz’de suları bulandırmadı yeni bir krize neden olmadı diye sevinirken, bu kere Yunanistan Türk-Yunan ilişkilerinde havayı elektriklendirdi. Yunanistan’a ait hava unsurları bir hafta içerisinde Türk F-16’larını üç kez radar kilidi atarak taciz etti. Bir uçağın radar menziline alınarak vurulması için tetik çekilmesine kadar gerekli teknik hazırlıkların tamamlanmasına kilit atmak
ABD Temsilciler Meclisi 14 Temmuz’da Kongre’deki Türkiye aleyhtarı havanın canlı kanıtı sayılacak bir karar aldı. Meclis ABD Başkanı Joe Biden’ın Türkiye’ye F-16 satışına Yunanistan engeli koyarak izin vermesini istedi şerhi öneriye koyarak onayladı. 179’a karşı 244 oyla kabul edilen ve ABD Meclisindeki, Ermenistan ve Yunanistan lobilerinin temsilcilerinin adını taşıyan Pallone/Pappas değişiklik önergesine göre Türkiye’ye ancak
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın 13 Nisan’da Twitter üzerinden birbiri ardına iki yayın yaptı. Bu yayınların en önemli kısmı Türkiye’nin de “Yeni bir soğuk savaş dönemine girdik” saptaması yapmasıdır. Bu saptamaya bağlı olarak “bölgesel ittifaklar” dahil, “yeni dengeler kurulacak” saptaması da önemlidir, birazdan yakından bakacağız. Ancak bu açıklamayla Türkiye’nin -güvenlik ve savunma boyutu dahil-