Haberi 8 Şubat tarihinde ilk duyuran İzmit’te yayınlanan Kocaeli Halk gazetesi oldu. Kocaeli’de elektrik dağıtımını yapan SEDAŞ’ın hat yenileme ihalesini alan Yılmaz Elektrik şirketi konkordato ilan etmişti.
O günlerde hala Kolin-Cengiz ortaklığı olan Akdeniz Elektrik şirketinin Isparta’ya üç gün enerji verememesini konuşuyorduk. Ayrıca Yılmaz Elektrik sektörde çok tanınan bir şirket olmasına rağmen kamuoyunca pek bilinen bir şirket değildi.
Deneyimli ekonomi haberci ve yorumcusu Serpil Yılmaz ulusal basında konuya ilk kapsamlı el atan gazeteci oldu. 10 Şubat’ta Sözcü’deki köşesinde Yılmaz Elektrik’in Türkiye’nin en büyük iş hacmine sahip elektrik şebekesi şirketi olduğunu duyurdu. Sakarya, Bolu, Kocaeli, Düzce illerinin dağıtım ihalesini alan SEDAŞ (AKKÖK ve Çekya’nın CEZ grupları ortaklığı), otuz yıldır Türkiye’nin her yerine elektrik hatları çeken bakımını yapan şirket iki gün ödeme güçlüğüne düşünce 123 milyon liralık teminat mektubunu yakmış, şirket de konkordato ilan etmişti.
Zincirleme reaksiyon başlamış olabilir
İlk perde Başkent Üniversitesinden Ziraat ve Halk Bankasında üst düzey yöneticilik yapmış Şenol Babuşçu’nun 12 Şubat’taki Twitter mesajıyla kapandı. Babuşçu “Ankara’daki en büyük enerji şirketlerinden biri konkordato ilan etti” diye yazdı; “15 bankaya yaklaşık 650 milyon TL borcu bulunmakta. Birlikte iş yaptığı 150 firma ile borç 2 milyar TL’yi aşmakta. Ekonomik krizin ilk büyük patlaması.”
Aslında Yılmaz Elektrik 1992’de Erzurum’da kurulmuştu. 2500’den fazla çalışanı bulunan Ahmet, Necati ve İbrahim Ergün ortaklığı, Ankara şubesini 2008’de açmıştı.
Altyapı hizmeti verdiği tek dağıtım şirketi SEDAŞ değildi. Bakın başka hangi şirketler vardı: Enerjisa, Başkent Elektrik (Ankara, Bartın, Çankırı, Karabük, Kastamonu, Kırıkkale, Zonguldak), MTA, Gediz Elektrik (İzmir, Manisa), Ayedaş (İstanbul Anadolu Yakası), Toroslar (Adana, Mersin, Osmaniye, Hatay, Kilis, Gaziantep), Fırat Elektrik (Elâzığ, Malatya, Bingöl, Tunceli), Dicle Elektrik (Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt), Çoruh Elektrik (Trabzon, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane).
Görülebileceği gibi, Yılmaz, Türkiye’nin her coğrafyasında elektrik hatlarını kuran, bakımını yapan şirketlerin en büyüğüydü.
Vatandaş gibi elektrik şirketleri de çarpılıyor
Şimdi onlarca daha küçük şirket aynı akıbete uğrama endişesi içinde.
Ama asıl sorun Türkiye’nin onlarca şehrine giden hatlar, hala süren kış koşullarında arızalanmaya başlayınca çıkacak.
Zincirleme reaksiyon derken sadece fiyattan bahsetmiyoruz artık, aslen taşeron şirketlerin değil dağıtım şirketlerinin sorumluluğunda bulunan elektrik akımının fiilen vatandaşa ulaştırılması sorunundan bahsediyoruz; Isparta da olduğu gibi.
Yılmaz Elektrik dağıtım şirketlerinden alacaklarını tahsil edemiyordu. Ekonomik krizle birlikte ortaya çıkan fatura tahsilatı sorunu da vardı. Enerji Bakanlığıyla iş yaptığı için ismini vermekten çekinen iş dünyasından bir kaynağım hem dağıtım hem altyapı şirketlerinin döviz krizinin baş gösterdiği 2018’den bu yana düzenli ödeme alamadıklarını. Bunda özelleştirme ihalelerinin dolar üzerinden yapılmış olmasının ve döviz krizinin ekonomik krize dönüşmüş olmasının payı büyük.
Bunun üzerine bir da altyapı şirketlerinin kullandığı ürün maliyetlerinin hem dış hem iç pazarda artışının payını koyunca tablo sürdürülemez hale geliyor. Altyapı şirketleri dağıtım şirketlerinden fiyat farkı talep ediyor. Onlarsa bırakın fiyat farkını, hak edişleri dahi ödemiyorlar; onlar da üretici şirketlere ödeyemiyorlar. Ama devlet üreticilere ödüyor.
Şimdi geliyoruz işin BOTAŞ dahil üretim kısmına ve hükümet kanadından gelen beyanlara.
BOTAŞ ve EÜAŞ sıkıntısı
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Zamları geri alana dek elektrik faturası ödemeyeceğim” demesi üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan elektrik fiyatlarında “yaygara” yapacak bir şey olmadığını söyleyerek konunun kapandığını varsaydı. AK Parti yetkilileri sanki Türk halkının alım gücü Avrupa’daki düzeydeymiş gibi “orada da pahalı” gibi sinirleri daha da bozan sözler söyledi. AK Parti TBMM Grup Başkan Vekili Mahir Ünal “devlet zam yapmadı, vatandaşa desteği geri aldı” gibi bir “zam yapmadık, fiyatları artırdık” açıklaması yaptı.
Buradan devam edelim…
Hükümetin bir süredir siyasi kaygılarla fiyatları halka daha az yansıtması Elektrik Üretim AŞ’yi (EÜAŞ) zora soktu.
Zaten özelleştirme sorunlarıyla boğuşan EÜAŞ, BOTAŞ’a olan borçlarını ödeyemez hale gelmeye başladı.
Bu durum zaten fatura tahsilat sorunu bulunan BOTAŞ’ı daha da zora soktu. Çünkü devlet kasasındaki döviz, Cumhurbaşkanının “faiz sebep, enflasyon sonuç” tezini kanıtlamaktan, yol, köprü, havaalanı inşaat ve işletmelerini yapan yandaş müteahhitlere yapılan ödemelere, oradan Covid-19 can almaya devam ederken baş gösteren ilaç sıkıntısını gidermek için ilaç ithalatına gidiyordu.
BOTAŞ, İran, Merkez Bankası
BOTAŞ da başta Rusya ve İran olmak üzere doğal gaz aldığı ülkelere ödemeleri aksatmaya başladı. Türkiye ile bir yandan Ukrayna ve Suriye dengelerini gözeten Rusya şimdilik vanayla oynamıyor. Ukrayna krizi derinleşmesi ihtimaline saklıyor belki de.
Ama tesadüfe bakın ki tam o günlerde İran’dan gaz getiren borularda arıza olduğu duyuruldu. Sanayiye gaz ve elektrik kısıntısı uygulanmaya başladı. İran’dan yeniden gaz gelmeye başladıktan sonra bir baktık ki Merkez Bankası sadece Ocak 2022’de BOTAŞ’a rekor miktarda, 4,15 milyar dolar döviz satmış. 2021 yılında TCMB’nin BOTAŞ’a toplam döviz satışının 6,1 milyar dolar olduğunu hatırlatırsak miktarın büyüklüğü anlaşılabilir.
Üretimdeki riskler fiyatlara da yansıyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) bir görevi de fiyat manipülasyonunu önlemek, üretici şirketlerin aynı zamanda dağıtımcı olmasının önüne geçmek. Oysa büyük enerji şirketlerinin bir kısmı aynı zamanda dağıtım şirketi ortağı. Dağıtım şirketi aynı gruba bağlı enerji santralinden yüksek fiyatla elektrik almış görülüyor ve bu fark tüketiciye yansıyor.
EPDK’nın fiyat açıklaması
Bir yandan Türkiye’nin en büyük elektrik altyapı şirketi batarken EPDK Isparta Fiyaskosu ardından gündeme gelen ve dağıtımcı CK Akdeniz Elektrik şirketinin fahiş kazanç sağladığı iddiaları üzerine bir açıklama yaptı. Evet, devlet kilovatsaati 32 kuruştan veriyordu şirkete ama, bu şirketin aldığı elektriğin sadece beşte bir kadarını oluşturduğunu, şirketin alım ortalamasının 150 kuruşa geldiğini söyledi. Şirketlerin fahiş kazanç yapmadığını, devlet tarafından belirlenen kâr oranlarının üzerine çıkamayacağı savunusunda bulundu.
Erdoğan “fiyatlar fahiş değil” dedikten sonra EPDK’nın bu durumu izah etmesi şart olmuştu.
Cumhurbaşkanı fiyatta indirim olmayacağı sinyalini verdi, Ünal “zam değil, desteği geri aldık” dedi ama sayesinde Beştepe’deki rüzgârlardan haberdar olduğumuz Abdülkadir Selvi “Çarşamba günü indirim var” dedi. Belki de Cumhurbaşkanı bir alicenaplık yapıp Birleşik Arap Emirlikleri seyahatinden dönüşünde verecektir indirim müjdesini.
Ama konuyu hatırlatalım: enerji altyapı ve bakım hizmetlerinde kırılmalar olabilir, bunlar yeni enerji sorunlarına yol açabilir.